İstanbul Boğazı’nın martıları, Marmara Denizi’nin yakamozları onun tuvalinde hayat buluyor. Koca şehir fırça darbeleriyle daha da görkemli görünüyor. Türk resminin duayen ismi Devrim Erbil’den bahsediyoruz...
“Resmin Şairi” olarak isimlendirilen Devrim Erbil, sanatseverler tarafından daha çok İstanbul temalı çalışmalarıyla tanınıyor. Yaşamı boyunca dur durak bilmeden üreten Erbil kariyerine sayısız sergi, akademik çalışma ve ödül sığdırdı. Yetiştirdiği öğrenciler de cabası...
Uşak’ta başlayan hikaye
Bugün sanat yaşamının zirvesinde olan Erbil’in hikayesi 1937’de Uşak’ta başlıyor. 3 yaşında ailesiyle birlikte her zaman sevgiyle bahsettiği Balıkesir’e yerleşiyor. İlk ve orta öğrenimini Balıkesir’de tamamlayan Erbil, o yıllarda resme olan ilgisinin farkında bile olmadığını söylüyor:
“Ben çocukluk yıllarında resimle hiç karşılaşmadım. Çünkü Balıkesir'de okuyordum. Orada müze yoktu. Bir tek Halkevi'nin galerisi vardı. Orasını da çocuk olarak gidip görme şansımız yoktu. Sonra İkinci Dünya Savaşı’nın son günlerinde Hitler kapıya dayandı... Nüfus cüzdanlarımızda ekmek karnesi, çay karnesi… Öyle bir dönemde çocukluk geçirdim Balıkesir’de. Hiç kimsenin sanatla ilgilenmek gibi bir meselesi yoktu. Yaşamaktı derdi herkesin.”
Yeteneğini öğretmenleri keşfediyor
Babası memur olan Erbil, sanat sevgisini dikiş-nakış öğretmeni olan annesinden aldığını ifade ediyor. İlk defa resimle tanışması ise ortaokul yıllarında gerçekleşiyor. Okuldaki öğretmenleri ondaki yeteneği keşfederek gelişmesi için ellerinden geleni yapıyor.
Öğretmenlerinin desteğiyle resmin renkli dünyasına adım atan Erbil, ilk resim derslerini lisede öğrenim gördüğü sırada Sırrı Özbay ve Ahmet Uzelli’den alıyor. O yıllarda yollarının kesiştiği genç resim öğretmeni İrfan Yılmaz ise en büyük destekçisi oluyor.
1953’de henüz lise öğrencisiyken arkadaşlarıyla birlikte ilk resim sergisini Balıkesir’de açıyor. Ardından hayatının dönüm noktası olan Akademi’ye girme fikri doğuyor. Erbil, hayatını değiştirecek kararı nasıl aldığını şöyle anlatıyor:
“Liseden sonra her yere girebilme şansım vardı. İyi bir öğrenciydim. Diploma notlarıyla bir üniversiteye girebiliyordum. ‘Ben ressam olacağım’ dedim. O zamanlar ressam olanlar parasız, pulsuz, kendi işinde, kendi dünyasında yaşayan bir insan gibi görülüyordu. Hatta birçok kimse, ‘Çocuk iyi okuyor, niye mühendis olmuyor, niye mimar olmuyor’ diyordu. Ama benim hiçbir şey aklımda değildi. Resim yaparak mutlu olacağımı biliyordum.”
Akademi yılları
Devrim Erbil, 1954’te İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’ne giriyor. Akademinin ilk yılında Halil Dikmen’in öğrencisi olarak eğitim görüyor. Ardından Akademi’deki eğitimine Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olarak devam ediyor.
Takvimler 1961’i gösterdiğinde ise Akademi’de açılan asistanlık sınavına giriyor. Sınavı kazanarak 1961’de asistan olarak atanıyor. Böylece dönemin önemli ressamları Bedri Rahmi Eyüboğlu, Cemal Tollu ve Cevat Dereli atölyelerinde görev alıyor.
Bu dönemde sanat çevreleriyle de yakın ilişkiler kuruyor. 1965’te Tülay Tura, Altan Gürman, Adnan Çoker ve Sarkis’le kurduğu “Mavi Grup” bunun güzel örneği... Aynı yıl İspanya hükümetinin verdiği sanat bursunu kazanarak Madrid ve Barcelona’ya gidiyor. Burada başladığı mesleki inceleme ve araştırmalarına Paris ve Londra’da devam etme şansı buluyor.
Ardından başarılar birbirini kovalıyor. Aralıksız sürdürdüğü çalışmalar bir bir meyvesini veriyor. 1969’da “Yılın Genç Ressamı” seçiliyor. Yine 1969’da Türkiye Çağdaş Ressamlar Derneği başkanlığı yapıyor.
İstanbul Resim Heykel Müzesi yılları
1979’da İstanbul Resim ve Heykel Müzesi Müdürlüğü’ne atanan Erbil, o günleri “Büyük bir onurdu. Atatürk’ün kurduğu bir müzede onu yüceltmek, çoğaltmak için çalışmak önemli bir olaydı” diye yad ediyor.
Erbil, çalışmalarının karşılığını alarak 1981’de Akademi’de profesörlüğe yükseliyor. Başarılarla geçen yıllarını ise şöyle özetliyor:
“Çok çalıştım. Akademiye girdiğimde profesör olmak, başka okullarda dekan olmak gibi hayallerim yoktu. Ünlü olmak hiç aklıma gelmemişti. Sadece çok sevdim. Adına başarı denirse ki bugün öyle gözüküyor... Tanınmak sevilmek, sevilerek tanınmak çok önemli.”
“Devlet Sanatçısı” unvanı aldı
Sene 1991… Erbil, o yıl büyük bir onura daha erişerek “Devlet Sanatçısı” unvanı alıyor. Tabii bu arada çalışmalarına da ara vermeksizin devam ediyor. Öyle ki Mimar Sinan Üniversitesi’nden emekli olsa dahi akademisyenliği bırakmıyor. Bu kez öğrencileriyle başka üniversitelerde buluşuyor.
“Benim ana hedefim sanatı yaşamın içine sokmak. İşte o nedenle çok sergi açıyorum, çok konferans veriyorum. Öğrencilerime hepsini anlatıyorum. Anadolu’yu geziyorum. Hep sanat ailesini büyütmek için… Bugün görüyorum ki bu konuda, hem bir üniversite öğretim üyesi hem bir sanatçı hem bir konferansçı hem de bir müzeci olarak birçok şey yaptım.”
Adını taşıyan müzesi bulunuyor
Ressam Devrim Erbil, aynı zamanda Türkiye’de ilk monografik müzeyi kuran kişi. 2000 yılında Balıkesir’de Devrim Erbil Çağdaş Sanatlar Müzesi’ni kuruyor. Müzecilik çalışmaları bununla sınırlı kalmıyor Erbil'in.
“Eskişehir'de bir sanat evimiz olacak. Orda, Odunpazarı’nda bir sokağı, sanatçı sokağı yapıyorlar. İlk evi bana verdiler. Bir müze olarak hazırlandı. Açılmayı bekliyor. Bu yıl, 100’üncü yılda onu açacağız.”
2015’de kendi adını taşıyan Devrim Erbil Sanat, Kültür ve Eğitim Vakfı’nı kuran Usta Ressam, 2019’da ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’ne layık görüldü.
Yurt içi ve yurt dışında sayısız sergi
Çok yönlü bir sanatçı olan Devrim Erbil, bugüne kadar yurt içinde ve yurt dışında 200’ü aşkın sergi açtı. Balıkesir’den Diyarbakır’a kadar Türkiye’nin dört bir yanında sanatseverlerle buluştu. Yurt dışında ise İspanya’dan Japonya’ya, ABD’den Mısır’a kadar pek çok ülkede eserleri sergilendi.
Sanatçının bazı eserleri ise hem yurt içi hem de yurt dışındaki önemli müzelerde bulunuyor. Ankara’daki Milli Müze Koleksiyonu ile İstanbul, İzmir ve Ankara’daki müzelerin yanı sıra İstanbul Modern bunlardan sadece birkaçı… Yurt dışında ise ABD’deki Ben And Abby Greg Foundation, Tayvan’daki National Muesum of Fine Arts ve Protekiz’deki Palacio National da Ajuda yine eserlerinin yer aldığı adresler arasında.
86 yaşında bile üretmeye devam ediyor
Sanat yaşamı boyunca sadece tuvale değil; ahşap, seramik, vitray, mozaik ve halıya kadar çok çeşitli malzeme üzerinde çalıştı Devrim Erbil. Hatta gravür çalışmaları bile yaptı. Sanatçı, bugün enerjisiden, hayal gücünden bir şey kaybetmeden ilk günkü şevkiyle çalışmaya devam ediyor. Bir yerde üretme enerjisi ile yaşama tutunuyor:
“Çünkü ben bugün 86 yaşında sanatın çekiciliğine, akıntısına, beni götürdüğü yere gönlümü koydum. Çalışmalarını koydum. Severek çalışıyorum... Artık İstanbul'da değil, Bodrum’da yaşıyorum. Daha sakin bir ortam diye... Buna rağmen yalnız kalmıyorum, sevenlerim gelip beni buluyor.”
Kurgu: Cihan Karaahmetoğlu