Yolların kesiştiği şehir olarak tanımlanan kadim kent Halep, 4 asrı aşkın süre, idaresinde kaldığı Osmanlı İmparatorluğu ile tarihinin en parlak dönemini yaşadı. Kentin imarından sosyal hayatına, sağlık sisteminden ticaretine kadar devrim niteliğinde bir dönemin yaşandığı bu sürecin izleri Osmanlı arşivleriyle gün yüzüne çıkıyor.
Fırat Kalkanı Harekatı'yla güvenli hale getirilen Suriye'nin Halep kentine bağlı Azez ilçesinde kurulu Yunus Emre Enstitüsünde düzenlenecek sergide Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı ve Yunus Emre Enstitüsünün titiz çalışmalarıyla derlenen arşiv kayıtları yer alacak.
Rum Katolik Metropolitinin vaazı kayıtlarda
Devlet Arşivleri Başkanı Prof. Dr. Uğur Ünal, Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetim anlayışının, toplumda ve bölgede memnuniyetle karşılandığının kayıtlarda görüldüğünü söyledi. Prof. Dr. Ünal, kayıtlarda Rum Katolik metropolitinin verdiği vaazın da bu memnuniyeti kanıtlar nitelikte olduğunu belirterek, "Osmanlı yönetim anlayışına dair vereceğimiz onlarca örnekten en dikkat çekenlerinden birisi, 1895 yılında Rum Katolik metropoliti tarafından verilmiş olan bir vaazdır. Metropolit vaazında bölgede sultanın hilafeti yıllarında huzurun, barışın hâkim olduğunu, herhangi bir sıkıntı yaşanmadığını, Osmanlı adaletinin bölgede tecelli ettiğini ve bir anlaşmazlık çıktığı zaman da bunun anında çözülebildiğini açıkça ortaya koymuştur" dedi.
"Halep'te medeniyetler ve kültürler birbirlerini rakip olarak görmemiştir"
Amaçlarının temel felsefeleri olan Yunus yaklaşımıyla farklılıkları yansıtmak Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Şeref Ateş ise Halep'in, kültürün, sanatın, edebiyatın ve düşüncenin yeşerdiği kadim bir şehir olduğunu belirterek sergi ile Osmanlı dönemindeki farklı kültür, din ve etnik yapıların ortak yaşam örneklerinin dünya ile paylaşılacağını belirtti. Halep’te medeniyetlerin ve kültürlerin birbirlerini rakip olarak görmediğini kaydeden Prof. Dr. Ateş, "Çünkü medeniyetler ve kültürler birbirlerinin tamamlayıcısıdır, rakibi değildir. Osmanlı özellikle kültürleri, etnik aidiyetleri ve dini aidiyetleri önemsemiş ve her birine kendi kendini geliştirme ve üretebilme imkânı sağlamıştır" diye konuştu.