Cengiz Yalçınkaya / TRT Haber
Görsel zenginlik sağlayan geometrik desenler, İslam sanat ve mimari çalışmalarının en bilinen öğelerinden biri. Bu desenlerin nasıl oluşturulduğu, ustaları ve teknikleri hakkında günümüzde sınırlı bilgiye sahibiz.
Bu desenlerin kullanımı ve yaygınlaşmasını tesadüfle açıklamak mümkün değil. Zira kökleri İslam öncesi dönemlere, binlerce yıl geriye gitse de Müslüman filozof ve sanatkarlarının ortaya koyduğu sistematik kullanım bin yıllık bir geleneğe sahip.
Günümüzde yapılan çalışmalar bu süsleme geleneğini tekrar canlandırmayı amaçlıyor.
Geometrik desenlerin tarihi
Geometrik desenlerin geçmişi İslamiyet öncesine, farklı kültür ve coğrafyalara dayanıyor. Antik Mısır ve Sümerler gibi medeniyetlerde geometri bilgisinin gelişmesiyle ortaya konulan eserler de bu bilgiden beslendi.
Mimari geometriyle büyük aşamalar kaydetti. Piramitler gibi dev geometrik yapılar inşa edildi. Ancak süslemede geometri sınırlı bir kullanıma sahipti.
Batı da ise geometrik desenleri Yunan ve Roma medeniyetleri kullandı. İhtişamlı binalarını, tapınaklarını geometrik desenlerle süslediler. Roma dönemine ait zemin döşemlerinde örneğine bolca rastlamak mümkün.
İslamiyet’in yayılmaya başlamasıyla daha önce farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış topraklar bu kez İslam medeniyetiyle tanıştı. Bu tanışma eski ve yeninin harmanlandığı yeni bir sanatsal anlayışı beraberinde getirdi. Resim öğesinin nadiren kullanıldığı İslam eserlerinde öne çıkan süsleme öğesi geometrik desenler oldu.
Bu dönemde geometrik desenler sistematik ve disiplinli bir şekilde İslam sanatının ve mimarisinin vazgeçilmez öğelerinden birine dönüştü.
Süslemeler, tezhip, minyatür, ka’tı, cilt gibi kitap sanatlarında kullanıldığı gibi ahşap, alçı, tuğla, çini ve taş malzeme ile mimaride kullanılmaya başlandı.
Batıda Endülüs mimasinde çok güzel örnekleri bulunan bu sanatın doğudaki temsilcisi ise Karahanlılardan itibaren Türk-İslam mimarisiydi.
Geometrik desenlerin ihtişamı
Bin yıllık bir geçmişe sahip bu sanat günümüzde çok az kişi tarafından sürdürülüyor.
Geometriyi endüstrileşmiş, hazır kalıplar yerine sanatın zarafetinde arayan bir avuç insandan biri de Serap Ekizler Sönmez.
Kimya alanında eğitim aldıktan sonra resim çizmeye başlayan Sönmez İslam sanatına yöneldi. Özellikle mimariye ilgi duyan Sönmez, geometrik desenlerle de araştırmaları sayesinde tanıştı.
Şimdilerde geometrik desenler üzerine akademik çalışmalar yapan Sönmez çizimler ve çalışmalarla literatürdeki eksiklikleri kapatmaya gayret ediyor. Yazdığı kitapların yanı sıra daha çok insana ulaşabilmek için dersler veriyor, atölyeler düzenliyor.
Serap Ekizler Sönmez ile Müslüman bilim ve sanat insanlarının geometrik desenlerle ürettikleri eserleri ve bu mirastan günümüzde nasıl yararlanılması gerektiği üzerine konuştuk.
Geometrik desenlerde ilginizi çeken şey neydi?
Başlangıçta kristal sistemlerine olan benzerliğiydi. Fakat çalıştıkça daha derin şeyler yakalıyor insan. Her şeyden önce derin bir geometrik arka planı barındırıyor. Geometrinin doğasını görebileceğiniz bilim ve sanatın kesiştiği muazzam bir alan.
Her kurgunun kendine has sistemi var. Özellikle beşgen kurgulu kompleks sistemler sizi çalışırken büyüleyici bir dünyaya götürüyor.
Arka plan ile ön plan arasında çok daha geleneksel ilişkiler söz konusu. Bu örneklerde simetri, geometri, ışık-gölge çok az rol oynadı. Yerel gelenekler (Helenistik, Hıristiyan motifleri), yeni oluşumlardan daha baskın.
Şam Emeviye Camii’nde gerek mimari gerekse süsleme açısından kendi kültürüne ait çok az unsur var. Bu unsurlardan en önemlisi ve hatta ilki sayılabilecek olanı batıdaki mermer pencere şebekeleri.
Geometrik süslemenin sistematik ve disiplinli bir şekilde uygulanması İslam medeniyetinde oldu. Bu medeniyetin geometrik kompozisyonları daha çok mimari alanda görkemli olup Batı Türkistan’da XI. ve XII. yüzyıllar bezemesi genel olarak tuğla ile yapılmış geometrik yüzey işlemesi oldu.
Anadolu’da kimliğini bularak zengin bir çeşitlilikle yüksek bir sanat değerine ulaşan geometrik mimari bezemenin erken örneklerini Karahanlılar döneminde uygulanan tuğla eserlerde aramak uygun.
Buhara, Özkent, Semerkant gibi şehirlerin anıtsal mimarisinde kullanılan belirli teknik ve motifler büyük ölçüde Karahanlılar aracılığıyla, önce İran merkezli olmak üzere Büyük Selçuklu topraklarına daha sonra da oradan Anadolu’ya geçti.
Abbasi dönemine ait İbnü’l Bevvab’ın Kur’an-ı Kerim’indeki geometrik desenleri, sistemli bir yapının ilk uygulamaları.
‘Mimar Sinan Camileri ve İslam Sanatında Geometrik Desenler’ adlı bir eseriniz var. Genelde Osmanlı Dönemi, özelde ise Mimar Sinan eserlerini ele aldığımızda İslam sanatının bu dönemki yansımaları nasıldı?
Son birkaç yıldır Selçuklu desenlerinin analizi üzerinde de yoğun çalışmalar yapıyorum. Tabii, bu analizlerden sonra Osmanlı’nın geometrik desenlerinde yaptığım tespitler daha da oturdu.
Selçuklular farklı yıldızlardan oluşan sistemlerle çok yaratıcı çalışmalara imza attı. Erken Osmanlı döneminde çoklu yıldız sistemleri devam etti. Klasik dönemde ise, süslemeye az yer verildiğine yönelik bir kanaat var. Açıkçası farklı sayıda yıldız kolları içeren desenler olmamakla birlikte, özellikle beşgen kurgulu sistemlerde muazzam tasarım örnekleri ortaya koydular.
Mimar Sinan, bu sayıca çokluğa rağmen hiçbir zaman süslemenin ön planda olmadığı bir tasarım anlayışı ile camilerini inşa etti. Özellikle Süleymaniye Camii’nin ahşap işlerinde muazzam bir tasarım zenginliği söz konusu.
Bununla birlikte bu zenginlik caminin mimari tasarım zenginliğinin önüne geçmiyor. Yani geometrik süslemeler ele alınan eserlerde ikincil öğelerde kendini gösteriyor.
Geometrik desenler İslam sanatında ayrı bir uzmanlık alanı teşkil ediyor mu?
Kesinlikle. Bu saha birçok disiplini bir arada bulunduran bir alan. Geometrik desenin inşası ile inşası yapılmış bir desenin uygulamasını maalesef karıştırıyorlar.
Bir İslami geometrik desen uzmanında olması gereken temel özellikler var. Tabii ki en temel seviye geometri bilgisi. Bunun yanında İslam sanatları tarihi, İslam mimarlık tarihini de bu bağlamda ele alacak birikime sahip olunmalı.
Desenlerin tarihsel süreçte yaptığı yolculuk, bu yolculukta malzeme ve uygulama biçimlerindeki değişiklik, diğer desenlerle bağlantısı gibi konular. Sonra bilim tarihi bağlamında konunun değerlendirilebilmesi için bu donanıma ve özellikle medeniyet tasavvurunun açılımlarına vakıf olmak gerekiyor.
Yüzlerce desen görmek ve bunları karşılaştırmalı analiz etmek, analiz metodolojisi, kaynaklar, yaklaşımlar gibi konular hakkında da donanım sahibi olmak lazım.
Tüm dünya ile birlikte geometrik desenler Türkiye’de de çok canlı bir alan olaya başladı. Bu çok olumlu bir gelişme. Ancak özellikle yapılan akademik çalışmalar ve sanat işlerinin önemli olduğunu düşünüyorum.
Ancak bu süreçte popülarite ile bilginin eş zamanlı ilerlememesi bazı kaygıları da beraberinde getiriyor. Şöyle ki, bir kere analiz mantığının çok doğru oturtulması lazım.
Bu, desenin doğru kurgu ile inşa metodu. Analizci ile uygulayıcı farkı da bu bağlamda birbirinden ayrılmalı. Yani bu saha konunun içeriğinden uzak grafik tasarımcıların eline bırakılamayacak kadar derin bir saha. Sıkıntı sadece grafik tasarımlarda değil.
Türkiye’de genellikle geometrik desen çizimleri var olan uygulamaların üzerinden kopya çizimler şeklinde. Bilgisayar kullanımı süreci hızlandırmakta ancak bilgisayar çizimlerinde dahi geometri kurgusu ve desenlerin arkasında yatan sistem göz ardı ediliyor.
Bu durumda ustanın yaptığı ufak uygulama hataları ya da yanlış restorasyonlar sonucu oluşan yeni uygulamalar, olduğu gibi geleceğe aktarılıyor.
Mesela birkaç derecelik açı farkı desen görüntüsünde sıkıntı oluşturmasa da altın orandan uzaklaşılmasına neden olması, tekniğin doğru aktarımının önemini ortaya koyuyor.
Çeşitli kurumlarda dersler ve seminerler veriyorsunuz. Peki, bu alanda yetiştirdiğiniz öğrencileriniz ya da özel bir ekibiniz var mı?
Evet, bu özellikle önemsediğim bir konu. Öğrenci değil de öğretmen yetiştirmek misyonu taşıyorum. Ancak her alanda olduğu gibi bu alanda da çok sabır gerekli.
Hatta icazet silsilesi oluşturmak istiyorum. Onlarca öğrencim oldu. Ancak yapılmış analizden hareketle desen çizmek geometrik desen uzmanı olmak anlamına gelmiyor. Bazen birkaç aylık kursla hocalığa soyunan öğrencilerim de var.
İcazet konusunu başlatmadan aradaki farkın anlaşılması zor görünüyor. Yine de başlanan noktayla gelinen nokta arasında anlamlı adımların atılması önemli.
Unutulmuş bir geleneğin yeniden doğru bir biçimde, bilimsel ayağının güçlü tutularak analiz yapabilecek öğrencilerimle çalışmalarımıza devam ediyoruz.