Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden romancı, öykü yazarı ve gazeteci Refik Halid Karay, vefatının 54. yılında anılıyor.
Mehmed Halid Bey ve Nefise Hanım'ın çocuğu olarak İstanbul'da 14 Mart 1888'de dünyaya gelen Refik Halid Karay, Vezneciler Şemsü'l-Maarif ve Göztepe Taş Mektep'te öğrenim görmesinin yanı sıra özel dersler aldı.
Mekteb-i Sultani'yi (Galatasaray Lisesi) bitirmesinin ardından 1907'de Hukuk Mektebi'ne başlayan Karay, Maliye Nezareti'nde Devair-i Merkez Kalemi'ne katip olarak girdi.
Karay, 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanından sonra memurluğu bırakarak, ilk hikayesi "Ayşe'nin Talii"nin yayımlandığı Servet-i Fünun'a staj yapmak üzere girerek aylıksız çevirmen ve yazar olarak çalıştı.
Sonra geçtiği "Tercüman-ı Hakikat"te baş makaleler yazan Karay, 1909'da çıkarmaya başladığı "Son Havadis" gazetesini 15 sayı yayınladı ve aynı tarihlerde Hukuk Mektebi'ni bırakıp Fecri Ati Topluluğu'na katıldı.
Refik Halid Karay, "Kalem" ve "Cem" gibi mizah dergilerinde "Kirpi" takma ismiyle siyasi mizah yazıları yazarken İttihat ve Terakki'nin "istenmeyenler" listesine girerek 1913'te Sinop'a, 1916'da Çorum'a, ardından Ankara ve Bilecik'e sürgüne gönderildi.
Türk öykücülüğüne yeni bir sayfa açtı
Sinop'ta tanıştığı Cemal Paşa'nın kızı Nazıma Hanım'la Ankara'da evlenen Karay, 1918'de Ziya Gökalp'in çabalarıyla İstanbul'a dönüp Robert Kolejİ'nde Türkçe öğretmenliği yaptı.
Karay, mizah öyküleriyle başladığı yazarlık deneyimini "Vakit", "Tasvir-i Efkar" ve "Zaman" gazetelerinde makaleler yayımlayarak sürdürdü.
Damat Ferit Paşa'ya yakınlığı sayesinde mütarekeden hemen sonra Hürriyet ve İtilaf Fırkası'na katılan Karay, 1919'da Posta ve Telgraf Umum Müdürlüğüne atandı.
Karay, İzmir'in işgalinden sonra Anadolu Hareketi'yle İstanbul Hükümeti arasında yaşanan telgraf krizinde İstanbul Hükümeti'nin tarafını tuttu.
Sinop Cezaevi ve sürgün olarak gittiği Anadolu'nun çeşitli kesimlerinden insanları yansıttığı 18 öyküden oluşan "Memleket Hikayeleri"ni 1919'da çıkaran edebiyatçı, Türk öykücülüğüne yeni bir sayfa açtı.
Yazar bu eseriyle Ziya Gökalp ve Ömer Seyfettin tarafından "İstanbul Türkçesini en iyi kullanan yazar" olarak ilan edildi.
"Köy edebiyatı"nın öncüleri arasına girdi
"Memleket Hikayeleri"yle, o güne kadar konuları İstanbul'la sınırlı olan öykücülüğü Anadolu'ya taşıyan Karay, sonradan gelişecek olan "köy edebiyatı"nın öncüleri arasına girdi.
Karay, dilini 1920'lerden sonra daha arı ve anlaşılır hale getirirken bu özelliği Nihad Sami Banarlı'nın "Onun zeki ve usta kaleminden, ışıklı bir hareket güzelliği ile raks eder gibi dökülen duru ve şeffaf nesir, dili, yirminci asır Türkçesinin 'örnek dili' olabilecek derecede güzel ve sağlam bir mimariye sahiptir" şeklindeki cümlelerine yansıdı.
Halide Edip Adıvar'a göre sadece Türk edebiyatında değil, hikayecilikte dünya çapında ön planda yer alabilecek bir hikayeci olan Karay, 1922'de "Aydede" adlı mizah gazetesini çıkardı ve devrin önemli mizah yazarlarını topladığı bu dergide "Nakş-ı ber ab" (suya çizgi) başlığı altında başyazılar yazdı.
"Çekmediği sıkıntı kalmadı"
Yazıları nedeniyle "150'likler" listesine alınan Karay, İstanbul'un düşman işgalinden kurtarılışının ardından Piyer Loti gemisiyle 9 Kasım 1922'de Beyrut'a gitmek zorunda kaldı.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun anlatımına göre Refik Halid'in oralarda çekmediği sıkıntı kalmadı ve bu durum onun hem gururunu kırdı hem geçim sıkıntıları ve vatan hasretiyle ona maddi-manevi ıstıraplar yaşattı.
Karay, sürgüne beraber çıktığı eşi ile oğlu Ender'i sıkıntılar nedeniyle İstanbul'a gönderirken bir süre sonra ikinci evliliğini Nihal Hanım'la yaptı ve bu evliliğinden Ömer Uğur isminde bir oğlu oldu.
Beyrut ve Halep'te geçen zorlu yıllardan sonra 1938'de af çıkarılmasıyla yurda dönen yazar, yeniden gazeteciliğe başlayarak "Aydede" dergisini tekrar çıkardı ve farklı gazetelerde yazılar yazdı.
"Her günkü hayatımızın tekdüzeliğine romanlarıyla karşı koyuyordu"
Refik Halid Karay'ın toplumun geçirdiği sosyal değişmeleri ve bunların insanlardaki yansımalarını işlediği romancılığı, Selim İleri'nin şu sözlerine yansıdı:
"Refik Halid, her günkü hayatımızın tekdüzeliğine, yasaklarla donanmışlığına, kalıplaşan özelliklerine iddiasız romanlarıyla karşı koyuyordu. Sakıncalı kimliği de zaten daha ötesini gerçekleştirmesine olanak tanımayacaktı fakat yalnız bu kadar mı? Hiç sanmıyorum. Refik Halid yeniliklerimizin yalın katlığına yaman eleştiriler getirmiştir. Bir yandan hayatın renksizliğinden, basitlik ve küçüklüklerinden yorulmuş insanımızı, sıcak Türkçesiyle kucaklamış, en acı bir ayrılık ya da ölüm sahnesini bile matem havalarından arındırarak okuru bir kitap boyunca sürecek mutluluklara çağırmıştır. Bir yandaysa iğneliyici ifadesi, ince mizahı simsiyah sürüp gitmiştir."
Romancılığı iki ayrı dönemle anlatılan yazarın, yurt dışına kaçmadan önce 1920'de yayımladığı "İstanbul'un İç Yüzü" eseri en yetkin romanı sayılırken roman tekniğinin dışında birbirinden kopuk parçaları mozaikler halinde birleştirdiği bu eserinde, İttihat ve Terakki'nin işbaşına gelişinden Birinci Dünya Savaşı günlerine kadar olan İstanbul'u bütün renk ve çizgileriyle yansıttı.
Geçirdiği bir ameliyat esnasında vefat etti
Karay, Anadolu yaşamını anlatan öyküleri ve Kurtuluş Savaşı'na karşı tutumuyla tanınırken Türkiye'ye dönüşünden sonra yazdığı romanlarda ise yurt gerçeklerinin yerini Avrupa dışı ülkelerde geçen olayların aldığı görüldü.
"Memleket Hikayeleri"nde daha çok kadın karakterleri, orta sınıfı ve kenar mahalleyi işleyen, "Gurbet Hikayeleri"nde ise memleket özlemini kalemine yansıtan Refik Halid Karay, geçirdiği bir ameliyat esnasında 18 Temmuz 1965'te vefat etti.
Yazarın bazı eserleri şöyle:
"Gurbet Hikayeleri", "Yezidin Kızı", "Çete", "Sürgün", "Anahtar", "Bu Bizim Hayatımız", "Nilgün", "Yeraltında Dünya Var", "Dişi Örümcek", "Bugünün Saraylısı", "2000 Yılının Sevgilisi", "Kadınlar Tekkesi", "Karlı Dağdaki Ateş", "Dört Yapraklı Yonca", "Sonuncu Kadeh", "Yerini Seven Fidan", "Ekmek Elden Su Gölden", "Ayın On Dördü", "Yüzen Bahçe", "Sakın Aldanma İnanma Kanma", "Kirpinin Dedikleri", "Ago Paşa'nın Hatıratı", "Ay Peşinde", "Tanıdıklarım", "Guguklu Saat", "Bir İçim Su", "Bir Avuç Saçma", "İlk Adım", "Üç Nesil Üç Hayat", "Makyajlı Kadın", "Minelbab İlelmihrab", "Bir Ömür Boyunca."
Kaynak: AA