Birçok festivalde ödül kazanan ve Türkiye'nin Oscar adayı olan Kalandar Soğuğu filminin çekimlerinde Karadeniz'in iklimi ve "hırçın doğası" ile mücadele edilirken, hırsızlıkla da karşılaşıldı.
Uluslararası Tokyo Film Festivali başta olmak üzere birçok organizasyonda ödül alan ve Türkiye'den Oscar'a aday gösterilen "Kalandar Soğuğu" filmi, çekimlerin ardından yaşanan hırsızlık olayı nedeniyle vizyona giremeden tarihe karışmaktan son anda kurtuldu.
Senaryosu Mustafa Kara ve Bilal Sert tarafından yazılan, başrollerinde Haydar Şişman, Hanife Kara, İbrahim Kuvvet ve Temel Kara'nın rol aldığı Kalandar Soğuğu, yurt içi ve yurt dışında katıldığı birçok festivalde ödüle layık görüldü. Yönetmenliğini Mustafa Kara'nın üstlendiği ve insan-doğa ilişkisini fona alarak kişisel bir mücadeleyi işleyen film, Türkiye'nin Oscar adayı olarak seçildi.
Başrol oyuncusu Haydar Şişman, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sinemaya olan ilgisinin çocukluk yıllarında başladığını belirtti. Şişman, öğretmenlik mesleğini sürdürürken senaryo, kısa film hikayeleri yazarak ve arkadaş grubuyla amatör tiyatroyla ilgilenerek sinemayla ilişkisini yarı profesyonel sürdürdüğünü anlattı.
"Filmin başrol oyuncusu doğaydı"
Şişman, Kalandar Soğuğu'nun çekimlerinin zor koşullarda yaklaşık 1,5 yıl devam ettiğini belirterek, bunun nedeninin teknik imkansızlıklar olmadığını ifade etti.
Setlerinde gereken her cihazın olduğunu kaydeden Şişman, "Bizim en büyük sorunumuz doğaydı. Şöyle denilebilir; filmin başrol oyuncusu doğaydı. Doğanın her türlü kaprisiyle uğraşarak, onun önemli bir aktör olduğunu göz önüne alarak, biraz ona uyarak, biraz doğayı kendimize uydurarak filmi çektik." dedi.
Özellikle kış çekimlerinin çok zor geçtiğine vurgu yapan Şişman, oldukça yüksek bir rakımda çalıştıklarını, Kalandar Soğuğu'nun dört mevsimde çekilmiş, dört farklı film gibi olduğunu anlattı.
Filmin en büyük zorluklarından birinin iklim koşulları olduğunu yineleyen Şişman, "İklim çok önemliydi. Başrol oyuncusu olarak neredeyse filmin birkaç saniyesi dışında tamamında varım. Derinlemesine filmin her sürecine tanığım. Filmin başrol oyuncusu doğaydı derken kastettiğim ona uyduk biz. İklimine, yağmuruna, dolusuna, fırtınasına uyduk." ifadesini kullandı.
"Birçok festival fırsatı kaçtı"
Şişman, Adana Film Festivali'nin ardından Venedik Film Festivali'ne katılmak için teklif aldıklarını anlatarak, şunları kaydetti:
"Film bir türlü bitmedi. Tamamladığımızda bir sonraki festivale başvuracaktık. Filmin kurgusu tamamlandığı dönemde ofise giren hırsızlar, buradaki ekipmanları ve bilgisayarları çaldı. Filmin kurgulanmış bir kopyası da yoktu. Bir anda büyük bir şok yaşandı. 8,5 aylık bir emek heba oldu. Emeğin yanında psikolojik kaygılar da vardı. Filmin dağ ve köy çekimleri ve plan çekimlerinin bulunduğu harddiskler çalınmamıştı. Onların bulunduğu harddisklere dokunmamışlar. Sadece bilgisayarları çalmışlardı. Yeniden bilgisayarlar alındı ve yeniden film kurgulanmaya başlandı. İkinci kez kurgu yapıldı. Polis ekipleri aramalarını sürdürüyordu. Bulunamayacağı düşünüldüğü için yönetmen yeniden filmi kurgulama kararı aldı. O arada birçok film festivali fırsatı kaçtı tabii."
Hırsızların, harddiskleri çalmamasının kendileri için bir şans olduğunu belirten Şişman, "Halbuki harddiskler bilgisayarlardan daha pahalıydı. Filmin de insanlar gibi kaderi vardır. Bir anda ortadan yok olmakla karşı karşıya kalan film şu anda Türkiye'yi 'Oscar' ödüllerinde temsil edecek. Eğer hırsızlar iki dakika daha kalıp etrafı kolaçan etseler, bilgisayarlardan daha değerli olan harddiskleri alsalardı ne ben ne de film olacaktı. Böyle bir süreç yaşadık." diye konuştu.