Kendine has ritüelleriyle güreşin efsanesi olarak nitelendirilen Kırkpınar Yağlı Güreşleri, gelenekleriyle mirasını geleceğe taşımaya devam ediyor.
Türk güreşinin en büyük organizasyonu olarak kabul edilen "Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri" 13 Temmuz Cuma günü başlayacak. Minik pehlivanların kol bağlamasıyla gelenek 657'nci kez çayıra çıkmanın mutluluğunu yaşatacak.
Güreş ağası seçimi, çeşitli boylardaki müsabakaların yapılması ve Türkiye'nin başpehlivanının belli olmasıyla Tarihi Kırkpınar Yağlı Güreşleri renkli görüntülere sahne olacak.
Efsanenin doğuşu
Kırkpınar, Rumeli'nin fethine giden 40 akıncıdan Ali ile Selim kardeşlerin, fetih yolunda birbirleriyle saatlerce güreşmeleri sonrası can verdikleri bir efsanenin adı.
Galibi belli olmayan bir güreşte can veren iki akıncıya vefa olarak 657 yıldır devam eden tarihi güreşlerin, asırlardır bazıları değişime uğrasa da gelenekleriyle geleceğe taşınan "olmazsa olmazları", Kırkpınar'ı efsane yapmaya devam ediyor.
Yağlı güreş oyunları
Ayakta ve yerde yapılan güreşlerde oyunlar, "elense, tırpan, kaz kanadı, ayakta güreşi bağlama, budama, paça, kazık, kepçe, kemane, kolbastı, köstek, künde, boyunduruk, kurt kapanı, yanbaş, sarma" olarak sıralanıyor.
Yağlı güreş kurallarına göre, rakibi sırt üstü getirmek, rakibini kucaklayıp, ayağını yerden kesmiş vaziyette en az üç adım taşımak, rakibi pes ettirmek, rakibin ayağından kispetini çıkarmak ya da boydan boya kispetin yırtılması yenilmenin işareti anlamına geliyor.
Yağlı güreşlerde hakeme, seyirciye veya rakibe söz ya da işaretle hakaret etmek, rakiple tartışmak, güreşi sulandırmak, şike yapmak, güreş kurallarına uymamak, hakeme riayet etmemek ceza gerektiriyor.
Kırkpınar'a özel terimler
Kırkpınar'a özel bazı terimlerin anlamı ise şöyle:
Ağa: Eskiye nazaran şimdi sadece bir simge durumunda olsa da ağa, Kırkpınar'ın vazgeçilmez ögelerinin başında geliyor. Eskiden güreşleri düzenleyen, konukları ağırlayan, ödüller dağıtan ağanın pek çok görevi Edirne Belediyesi ve Türkiye Güreş Federasyonu yapıyor.
Başpehlivan: Kırkpınar'da baş güreşlerinde rakibini yenen pehlivan Türkiye başpehlivanı unvanını alıyor. Bu unvanı 3 kere üst üste alan başpehlivan altın kemerin daimi sahibi oluyor.
Kispet: Manda ve dana derisinden yapılan pehlivan giysisine verilen ad. Beli sarması için bel kısmında kalın bir ip bulunan kispetin, paça kısmı da bir sicimle bağlanıyor. İyi bağlanmayan bir paça, rakip güreşçinin parmaklarını paçadan içeri sokup yenmesi anlamına geliyor. Kispetler zembil adı verilen hasır çantalarla taşınıyor.
Peşrev: Pehlivanın rakibiyle güreşe tutuşmadan önce yaptığı egzersizlerin bütünü. Belirli bir ritüeli bulunan peşrev, pehlivanı seyreden güreşçiyi coşturarak, güreşçiye moral de yüklüyor. Hakem heyeti önünde toplanan pehlivanlar, cazgırın tanıtımıyla peşreve başlıyor. Üç ileri, üç geri gidişten sonra yere sol diz ile çökülüyor. Önce sağ el yere, dize, dudağa ve alına vuruluyor. Bu şekilde çayırda gidiş geliş yapılıyor, bu sırada karşılaşılan rakibin paçaları yoklanıyor, sırtı sıvazlanıyor, enseler bağlanıyor, eller tutuşuluyor.
Yağlanma: Güreşte, her iki pehlivan da savunma amaçlı yağlanıyor, yağ sürülen vücut kolay kavranamıyor. Pehlivanlar, omuzlarına, göğüslerine, kol ve kispetlerine yağ sürüyor.
Cazgır: "Salavatçı" da denilen cazgır, hakem heyetinin eşleştirdiği pehlivanların adlarını, memleketlerini uygun manilerle söyler, pehlivanları güreşe dua ile davet ediyor.
Davulcu ve zurnacı: Güreşlerin olmazsa olmaz ögelerinden. Çaldıkları ezgilerle pehlivanları ve seyirciyi coştururken, kimi zamanda güreşteki temponun düştüğünü, vuruşlarıyla pehlivanlara aktarıyorlar.
Kırmızı dipli mum: Kırkpınar'ın davet simgesi.
Kaynak: AA