Kültür ve Turizm Bakanlığı'na kayıtlı el sanatı ustaları arasında bulunan 75 yaşındaki Süryani usta Suphi Hindiyerli, çocuk yaşlarda gönül verdiği sanatı yaşatmaya çalışırken şehrin tanıtımına katkı için de çaba harcıyor.
Ağabeyinden ve bazı ustalardan öğrendiği motifleri geleneksel yöntemlerle işleyerek yüzük, küpe, kolye, anahtarlık gibi çeşitli aksesuarlara dönüştüren Hindiyerli, telkari yapımını ''bambaşka bir sevda'' diye tanımlıyor.
Hindiyerli, Türk bayrağı ve Beşiktaş takımının bayraklarının asılı olduğu iş yerinde, özenle, hem ustalarından öğrendiği hem de kendi çıkardığı motiflerle telkari yapıyor.
Gaz lambası üzerinde telkari yaptı
Bakanlığın desteğiyle birçok ülkede stantlar açarak bu sanatı tanıtan Suphi Hindiyerli, telkariyi 10 yaşında ağabeyinin de aralarında olduğu ustalardan öğrenmeye başladığını söyledi.
İlkokula gitmeden önce, elektrik olmadığı için gaz lambasının üzerinde telkari yapmayı öğrendiğini belirten Hindiyerli, şöyle konuştu:
"İskeleti yapmasını bilmiyordum, ağabeyim ve ustalarım iskeleti hazırlıyorlardı, ben de ince teli 'vav' olarak keser içini doldururdum. Parça başı, o zaman 10 kuruş para kazanıyordum. Günde 10 tane yaptın mı 1 lira olurdu, bir çocuk için de iyi bir paraydı. Ondan sonra, 22 ayar şövalye yüzüğü yaptım. Türkiye'de el kalemi atan çok az. Ben şimdiye kadar gümüşü el kalemiyle atıyorum. Sonra büyüdüm ve atölye açtım. 4-5 işçi çalıştırdım. Yaptığım ürünleri Anadolu'ya, her yere gönderdim. Çocuklar göç etti. İstanbul'a gitti. Tek başıma kaldım burada. Ben de 1974 yılında gittim. Daha sonra 1997'de gümüş telkariyi tanıtmak, yaygınlaştırmak için döndüm."
"ABD'liler bunun elde yapıldığına inanmadılar"
Hindiyerli, gümüş işleme sanatının inceliklerini anlatarak, telkarinin yumuşak olması dolayısıyla bin ayar ve saf gümüşle yapıldığını, 5 bin yıl önce de aynı yöntemin kullanıldığını aktardı.
Kültür Turizm Bakanlığı Türk geleneksel el sanatları sanatkarı olarak bu sanatı dünyanın birçok şehrinde tanıttığını anlatan Hindiyerli, "Üç sefer ABD'ye gittim. Devlet beni gönderdi. Bir sefer de Suudi Arabistan'a gittim. ABD'liler başta bunun elde yapıldığına inanmadılar. Onlara anlattım. Hazırlıklı gittim, tel, kaynak götürdüm, orada yaptım. Takdir ettiler. Nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti el sanatlarını tanıtıyorum, ikincisi Mardin'i tanıtıyorum" dedi.
Yaptığı bütün ürünlere "Mardin" yazıyor
Hindiyerli, telkari sanatıyla büyüdüğü şehre vefa borcu olduğunu söyleyerek, ürünlerinin üzerine "Mardin" yazdığını belirtti.
Çeşitli dönemlerde 15 günlük imtihandan sonra yetiştirdiği çok sayıda Müslüman çırak ve kalfaya bu sanatı öğrettiğini vurgulayan Hindiyerli, şöyle devam etti:
"Bizdeki üniversite imtihanı gibi değil, 15 gün sürer. Becerikli mi beceriksiz mi? Eli ağır mı hafif mi düzgün mü? Bir sürü kalfa, çırak yetiştirdim. Hepsi Müslümandı. Onları cuma günü unuttukları zaman ezan okununca camiye gönderiyordum. 5-6 kalfa, 10'dan fazla çırak yetiştirdim. Kimi mimar oldu kimi tarım mühendisi kimi veteriner, öyle işte gittiler."
"Sabır isteyen bir meslek, kolay değil herkes yapamaz" diyen Hindiyerli, tek başına kaldığı için bu sanatı sürdürmenin zorluğunu yaşadığını söyledi.
Hindiyerli, "Bir ben kaldım. Benden daha iyi çırak olur mu? Ben usta değilim çünkü bu sanat sonsuz. Herkesin zevkine göre ürün yapacaksın" dedi.
Kaynak: AA