Tarihi, kültürel, turistik değerleri, zengin florası ve faunasıyla Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nin kadim kentlerinden Adıyaman, kendine özgü coğrafi yapısı ve doğal güzellikleriyle insanoğlunu hayran bırakacak özellikler taşıyor.
Medeniyetlerin kesişim noktası
Mezopotamya'nın önemli kentlerinden Adıyaman, Antik Yunan'dan Bizans İmparatorluğu'na, Hristiyan medeniyetlerinden İslam toplumlarına birçok medeniyetin kesişim noktası.
Bu medeniyetler kente Nemrut Dağı, Cendere Köprüsü, Gerger Kalesi, Kahta Kalesi, Perre Antik Kenti gibi birçok yapıt ve kalıntıyı miras bıraktı.
30 binin üzerinde eser bulunuyor
Uygarlıkların heybetli eserlerle inşa ettiği şehirde arkeolojik kazılardan elde edilen her çağa ait 30 binin üzerinde eser bulunuyor.
Güneşin doğuşu ve batışının en güzel izlenebildiği, güneşin günle buluştuğu dağ olarak da bilinen UNESCO Dünya Kültür Miras listesindeki Nemrut Dağı ile öne çıkan Adıyaman, şehir dokusu ve gastronomi zenginliğiyle de adından söz ettiriyor.
Mitolojik hikayeler kenti Adıyaman
Dağları, ovaları, yüzen adaları, nehirleri, barajları, şifa kaynakları, tarihi eser ve değerleri, yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla ülkenin önemli şehirleri arasında yer alan Adıyaman, efsaneleriyle de ilgi çekiyor.
Mahalli kültürü, halk edebiyatı açısından da zengin olan Adıyaman, adının nereden geldiğine ilişkin çeşitli rivayetlerle anılıyor. Mitolojik hikayelere göre kentin adı birkaç kez değişirken, en önemlisi olarak Yediyaman efsanesi öne çıkıyor.
Rivayete göre, geçmiş asırlarda putlara tapan bir baba ve 7 oğlu bulunuyor. Kardeşler babalarının dini inancını benimsemedikleri için babalarının ava çıktığı bir gün putları kırıyorlar. Durumu öğrenen baba, oğullarının hepsini putları kırdıkları için birer birer öldürüyor. Halk, yiğitlikleri ve mertlikleri sebebiyle kahraman gözüyle baktıkları bu kardeşlere Yediyaman adını veriyor. Sonradan bölgeye yayılan Yediyaman adı zaman içerisinde evrilerek Adıyaman oluyor.
Kentte "Yedikardeş" şeklinde bilinen ve şehrin güneyindeki yedi mezarın bulunduğu yer halk arasında halen kutsal sayılırken, burada adaklar kurban ediliyor.
Hısn-ı Mansur Kalesi efsanesi
Efsaneye göre, Adıyaman kalesinin ortasında mil üzerinde dönen bir köşk bulunuyor. Köşkte savaşı seyreden Arap komutanın kızı, kaleyi kuşatan Türk kumandanına aşık oluyor. Türk kumandana haber gönderen Arap kızı, kendisini almayı kabul ettiği takdirde kale anahtarını vereceğini söylüyor. Bir gece gizlice Türklerin tarafına kaçan Arap kızı, Türk komutanla görüşüyor. Elbiseleri çıkarıldığında kuru bir yaprağın vücudunu tahriş ettiği görülüyor. Bu duruma sinirlenen Türk komutan, "Baban seni kuru bir yapraktan dahi sakınır yetiştirdiği halde kendisine ihanet ettin. Kim bilir bana ne türlü ihanetler yaparsın" diyerek kızı öldürtüyor. Kale ve şehri yaptığı hücumlarla ele geçiriyor.
Komutanın Emevi komutanlarından Mansur Bin Cavene olduğu, o dönemde şehir merkezindeki kaleye "Mansur'un Kalesi" anlamına gelen Hısn-ı Mansur adının verildiği belirtilirken, şehrin kaleden isim bulduğu ve 1926 yılına kadar Hısn-ı Mansur'un resmi ad olarak kayıtlara geçtiği görülüyor.
Samsat'taki efsane
Adıyaman'ın ilçesi Samsat'ın hikayesi ise şöyle:
Kommagene ülkesinin başkenti Samsat'ta (Samosata) oturan bir kral vardır. Kralın güzel kızına her ülkeden talipler gelir. Hepsi de geniş topraklar, sonsuz paralar sunar. Kral, içme suyu problemi bulunan şehre suyu önce kim getirirse kızı ona vereceğini söyler. Yarışmacılar birbirleriyle çekişerek kızı düşünerek geceli gündüzlü çalışırlar. Bir gün şehir halkı, yakınlarına kadar uzanan ve her gün ilerleyen dev su kanallarını görür. Arkasından şehre hayat veren sular akmaya başlar. Arsameia'nın genç prensi bugüne kadar kalan su kanallarıyla şehre su akıtır. Prens, prensesle evlenerek çalışmalarının karşılığını Samsat'tan alır.
Cendere Köprüsü efsanesi
Roma İmparatoru Septimus Severus tarafından MS 2. yüzyılda kendisi, eşi Julia Domna ve çocukları Caracalla ile Geta adına yaptırılan Cendere Köprüsü, köprüdeki kitabeye göre her bireyi temsilen dört sütunla 11 yılda inşa edildi.
İmparator Severus'un vefatının ardından taht kavgasına tutuşan oğullarından Caracalla, kardeşi Geta'yı öldürdü. Bunun üzerine Caracalla, Roma'da kardeşinin adını taşıyan tüm anıtları yıktırdı. Bu yıkımdan Cendere Köprüsü de nasibini aldı. Böylece, Geta adına köprünün kuzey girişinin batısına diktirilmiş olan dördüncü sütun yıkıldı. Tarihi köprü o günden beri üç sütunlu haliyle mevcudiyetini koruyor,
Tek kemerli, bir savaklı, 120 metre uzunluğunda 7 metre genişliğinde, her biri 10 ton ağırlığında olan 92 kayadan meydana gelen köprü, aynı zamanda Romalıların yaptırdığı en geniş ikinci köprü olma özelliğini taşıyor.
Kaynak: AA