Merve Çirişoğlu...
Onun hikayesi, bir kitap ayracından uluslararası ödüllere, İstanbul’dan Londra’ya uzanan bir başarının öyküsü...
Henüz bir üniversite öğrencisiyken üç kişinin katarakt ameliyatını yaptırmak için yola çıktı. Kitap ayraçları tasarladı, kazancıyla üç değil tam 21 ameliyat yaptırdı. Hedefine fazlasıyla ulaşmak Merve Çirişoğlu’nu durdurmadı. Arkadaşlarının da desteğini alıp bu kez yetim çocuklar için çalışmaya devam etti. Kitap ayraçlarına anahtarlıklar, rozetler, not defterleri ve magnet gibi ürünler eklendi. Elde edilen gelir Malavi ve Bangladeş’te birer yetimhaneye, Patani de ise bir okula dönüştü.
Öğrenci evinde başlayan bu iyilik hareketi, destek verenlerle birlikte büyüdü ve İyilikhane Çocuk Derneği çatısı altına girdi.
Merve Çirişoğlu da derneğin yönetim kurulu başkanı oldu. Boğaziçi Üniversitesindeki lisans eğitimi bitince gönül verdiği işi yapmak için University of the Arts London’a başvurdu. Burada Animasyon bölümüne girdi.
Bitirme tezi olarak hazırladığı kısa film The Box yani Karton Kutu ile 52 ülkede 225 film festivaline katılıp 41’inde ödüller kazandı.
Filminde savaş mağduru Suriyeli bir yetimin hikayesini konu alan Merve Çirişoğlu, 2017 yılında Türkiye Diyanet Vakfı’nın düzenlediği “Uluslararası İyilik Ödülleri”nden birinin de sahibi oldu.
Animatör, illüstratör, tasarımcı ve matematikçi unvanlarının tümünü başarıyla taşıyan Merve Çirişoğlu, Birleşmiş Milletler Genel Merkezinde düzenlenen özel programa davet edildi, filminin sunumunu yaptı ve hikayesini TEDx üzerinden binlerce kişiyle paylaştı.
“Animasyon yapmayı bireysel çabalarla öğrendim”
- Yardım gönüllüğünden dernek yöneticiliğine, matematik öğretmenliğinden animasyon yönetmenliğine… Merve Çirişoğlu neler hedefliyordu, nerelerden geçti, bugün nerede?
Çocukluğumdan beri resme ve animasyona karşı ilgim vardı. Fırsatını bulduğum her an kendi karakterlerimi ve hikayelerimi çiziyordum. O dönemin bazı şartları sebebiyle profesyonel olarak bu işi yapmayı düşünmem çok mümkün değildi. Matematiğe ve öğretmenliğe olan sevgimden ötürü Boğaziçi Üniversitesi matematik öğretmenliği bölümünü tercih ettim. Resim çizmek bir hobi olarak kalsa da hayatımda güzel bir yerde dursun ve başkalarının hayatında güzel yerlere dokunsun istiyordum. Kitap Ayracı Projesi ismini verdiğimiz, sonradan İyilikhane Çocuk Derneği’ne dönüşen projemiz de bu niyetle ortaya çıktı. Öğrencilerin ilgisini çekebilecek yüzlerce çeşit ürün hazırladık ve onlarca şehirde arkadaşımızı harekete geçirerek projemizi başlattık. Çok kısa süre içerisinde binlerce gönüllü projemize aktif destek verdi ve 2 yetimhane ve 1 okul inşa ettirecek ve yüzlerce yetim çocuğa her ay burs verebilecek bütçeye ulaştık. Çalışmalarımız hala devam ediyor, her sene aramıza yeni gönüllüler katılıyor ve İyilikhane, iyiliğin üretildiği bir hane oluyor çok şükür. Bir yandan bu çalışmalar devam ederken diğer yandan mesleki anlamda yapabileceğim en iyi şeyin ne olduğuna dair iç muhasebem sürüyordu ve illüstrasyon ve animasyon alanında bir boşluk doldurabileceğime olan inancım artıyordu. Mezun olunca bireysel çabalarla animasyon yapmayı öğrendim ve yüksek lisans için University of the Arts London’da Animasyon bölümünden kabul aldım. Eğitimimi tamamladıktan sonra Londra’da kendi işimi kurdum ve halen animasyon alanındaki çalışmalarımı sürdürüyorum.
- İlk ayracı çizmeseydiniz bugün nerede, ne yapıyor olurdunuz?
Kitap Ayracı Projesi sadece küçük bir kapıydı, bir çabaydı, bir adımdı. Bir niyetin somutlaşmış ve aktive edilmiş haliydi. Yani ilk ayracı çizmeseydim, bir gün bir yerlerde ayraç gibi başka bir ürün çizerdim herhalde çünkü bu niyet kalbimde hep vardı. Mesela ortaokulda amatör bir konser ve tiyatro organize edip tüm okula bilet dağıtmıştık, lisede kurban faaliyetlerine destek olmak için resimler çizip satmıştık, Kitap Ayracı Projesi öncesinde Pakistan’daki sel felaketi için defter, ayraç gibi kermes ürünleri hazırlamıştık. Yeter ki bir yaraya merhem olmak isteyin, kapı da çok yol da çok…
Yeni ayraç tasarımları geliyor
- Ayraç çizmeye devam ediyor musunuz peki?
Kitap ayraçları tasarım aşamasından matbaada üretilme kısmına geçtiğinde, baskı adedi maliyette çok belirleyici oluyor. O sebeple tek seferde bir modelin on binlerce kopya baskısını yaptırıyoruz. En son birkaç yıl önce en çok sevilen çizimlerimizden baskı almıştık. Şimdi çoğu tükendi. Yeni modellerle yeni ayraçlar hazırlamayı düşünüyoruz.
- Karakterleri nasıl belirliyorsunuz?
İlk ayraçları 80 çeşit hazırlamıştım. Öğrenci evinde arkadaşlarımdan “Sizi ne temsil eder, sizi nasıl çizeyim?” gibi sorularla malzeme toplamıştım. Ürünler satıldıkça, az satan-çok satan ürün dengesine göre yavaş yavaş çizimler gelişti, değişti ve zamanla en çok sevilen modellerimiz belirlendi. Temel olarak hedef kitlemizde öğrenciler var çünkü özellikle genç arkadaşların ve çocukların bir iyilik hareketinin bir parçası olmasını önemsiyoruz. Bu sebeple herkesin kendinden bir parça bulabileceği şekilde geniş bir yelpazede ürün üretmeye dikkat ediyoruz.
- Animasyon dünyasında ne tarz çalışmalar yapıyorsunuz?
Şu anda çocuklara yönelik mültecilikle ilgili bir kısa film hazırlığı içerisindeyim. Bununla birlikte çocuklar için animasyon atölyeleri düzenliyorum ve dersler veriyorum.
5 binin üzerinde çizimle 6 ay süren bir çalışma
- The Box (Karton Kutu) animasyon filmi nasıl doğdu, hangi aşamalardan geçti?
Uzun yıllardır yetim çocuklarla ilgili yaptığım çalışmalar, birlikte vakit geçirdiğim çocuklar, okuduğum raporlar, gördüğüm fotoğraflar içimde çok şey biriktirmişti. Onların hikayesini bir çocuğun penceresinden tüm dünyaya çeşitli metaforlarla anlatmak istedim. Acı çeken insanları bir ‘ürün’ haline getirmeden, onların acısını tüm çıplaklığıyla gözler önüne serip de normalleştirmeden anlatacak bir dile ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Animasyon, kendine has diliyle buna imkan sağlıyor. The Box, yüksek lisans eğitimimin final projesi olarak hazırladığım, 5.000’i aşkın çizimle 6 ayda tamamlanan bir animasyon oldu.
- Neden kutu? Savaş mağduru bir çocuk ne şekilde anlatılıyor?
‘Filmdeki karton kutu sadece bir hayal ürünü’ diyebilmeyi isterdim ama çeşitli kamplardan gelen fotoğraflarda, kutuyu bir yatak olarak kullanan çocuklar var. Filmde de karton kutu, savaş öncesi dönemde çocuğun kedisiyle beraber oynadığı oyuncak bir ev iken, mülteci kampında gerçek bir eve dönüşüyor. Uzun yolculuk esnasında onu koruyan bir tente iken, sonrasında denize açılmasını sağlayan bir gemi oluyor. Karton kutunun yalnızca fonksiyonu değil, şekli de zamanla değişiyor. Canlı, renkli ve emek verilmiş bir kutudan; parçalarını yitirmiş, yırtık ve yıpranmış bir kutuya dönüşüyor.
“Suçlu hissettirmeden düşündürüyor”
- The Box neden bu kadar beğenildi? Böyle bir sonuç bekliyor muydunuz?
The Box’un hikayesinin sadeliği, sembollerinin herkes tarafından anlaşılabilir olması, geniş bir yaş aralığına hitap etmesi, meseleyi ajite etmeden ele alması ve her sahnede pek çok detay barındırması onu güçlü kılan özelliklerinden sanırım. Gerek katıldığım panellerde gerekse festival seyircilerinden aldığım mesajlarda insanlar The Box’un onları derinden etkileyen ve onlara kendilerini suçlu hissettirmeden düşünmeye teşvik eden bir yönü olduğunu söylüyor. Mesela İspanya’da psikolog bir kadın, filmi izledikten sonra mülteci çocuklar için gönüllü çalışmalara başlama kararını aldığını söylemişti. Amerika’dan, İtalya’dan ve İngiltere’den üniversite hocaları da derste The Box üzerinden insani yardım konusunu işleyeceklerini haber vermişlerdi. Böyle hassas bir konunun çocuklara aktarılması noktasında da The Box iyi bir araç oldu. Gerek filmdeki karakterlere gerekse hikaye diline dair pek çok çocuk filmi festivalinden güzel yorumlar aldım.
- Bundan sonraki projeniz ne olacak?
Çocuklarımız için kaliteli içerikte animasyonlar üretmek için gayret sarf etmeye ve bilhassa dezavantajlı çocukların sesini animasyonlarıma taşımaya devam edeceğim inşallah.
- Animasyon yapmanın veya resim çizmenin sizin için anlamı nedir?
İyiyi-güzeli, merhameti yaymayı ve yeryüzünde adaletin yayılmasına destek olacak şeylerle meşgul olmayı insanoğlunun vazifesi olarak görüyorum. Bunun için animasyon da resim de sadece araçlardan bir araçtır.
Haber: Nuriye Çakmak Çelik