İstanbul'da 17. yüzyıldan itibaren doldurularak "Dolmabahçe" adıyla padişahların hasbahçesi konumuna getirilen Dolmabahçe Sarayı, 7 Haziran 1856'da açıldı. 6 padişah ve son Halife Abdülmecid'in (1922-1924) yaşadığı sarayda, Cumhuriyet'in ilanından sonra 1927-1938 yıllarında Mustafa Kemal Atatürk kaldı. Atatürk, çalışmalarını buradan yürüttü ve 71 numaralı odada hayata gözlerini yumdu.
İsmet İnönü döneminde 1949'a kadar Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kullanılan saray, 1980'li yıllarda Osmanlı dönemindeki gibi özgün tefrişiyle müze-saray olarak ziyarete açıldı.
Sarayın restorasyonunda ve yeniden düzenlenerek turizme kazandırılmasında dönemin Milli Saraylar Müdürü İlhan Akşit'in (83) önemli katkıları oldu.
138 kişi arasından seçildi
Akşit, Bodrum Sualtı Müzesi Müdürü iken ilçedeki bürokratlarla masa tenisi oynadığı sırada bir arkadaşının gazetede okuduğu Milli Saraylar'a nitelikli bir müdür arandığına ilişkin haber üzerine dilekçesini ve dosyasını Ankara'ya gönderdi. Dönemin TBMM Başkanı Cahit Karakaş'tan gelen telefonla başvuru yapan 138 kişi arasından seçilen Akşit, İstanbul'da Milli Saraylar Müdürlüğüne getirildi.
Kendisine tanınan 15 günlük sürede sorumlu olduğu mekanları, tarihi yapıları gezen ve gözlem yapan Akşit, TBMM Başkanı Karakaş 2 yıl içinde İstanbul'daki sarayları ziyarete açmak istediğini belirttiği için çalışmalara üzerinde iskeleler bulunan Dolmabahçe Saat Kulesi'nden başladı.
TBMM Başkanı Karakaş'ın onayına rağmen müteahhit firmanın verdiği iskele söküm fiyatını yüksek bulan Akşit, "Devletin parasını verdirtmem." diyerek 300 işçi ve ustayla işe koyuldu, neredeyse yedide biri fiyatına çalışmayı tamamladı.
Önce saat kulesini tamir ettirdi
Türkiye'nin tarihsel ve kültürel birikimini 40 yıldır pek çok dilde kaleme aldığı kitaplarla aktarmaya devam eden Akşit, "Saat kulesinin üzerinde gece yarıları çok dolandım. 3 vardiya çalıştırıyorduk. Çay yaptırıyordum işçiler iyi çalışsın diye. Nihayetinde saat kulesi bitti." dedi. Akşit, saat kulesinin ardından Dolmabahçe Sarayı'nı ele aldığını söyledi. Akşit, şöyle devam etti:
"Bütün saraylar zincirliydi, kilitliydi. Beylerbeyi Sarayı, Küçüksu ve Ihlamur kasırları... Bunların hepsini birden tamire verdik kendi işçilerimizle. Tamirler bitince TBMM Başkanı 'Açalım' dedi. Başkan Dolmabahçe Sarayı'nda 1500 kişilik yemek verdi, dönerciler Ankara'dan geldi. Sakıp Sabancı, Vehbi Koç, ünlü kim varsa hepsi oradaydı. Dolmabahçe Sarayı'nın bahçesi doldu. Yemek yendikten sonra saray gezilmeye başlandı. Millet gezerken Nevzat Atlığ da Muayede Salonu'nda konser verdiriyor. Herkes mutlu gezerken, merdivenlerde oturdum hüngür hüngür ağladım. 1500 kişi sarayın içinde, 'göçecek saray' dedim. Ben bu yükün altından nasıl kalkarım diye endişe ettim."
Monaco Prensesi'nin ziyareti sonrası bahçeye çakıl taşı döküldü
Ertesi hafta Dolmabahçe Sarayı'na Monaco Prensesi Grace Kelly'nin geldiğini anlatan Akşit, "Ekibiyle bir girdi, her taraf toz oldu. İlk önce bu tozu halledeyim dedim. Podima çakılı vardır, temiz. Yedi kamyon çakıl taşıdık ve sarayın bahçesine döktük. Arşivlerde de aslı o. Yürüyüş alanlarını mermer yapalım dedik, profesörlere danıştık, 'Uygundur' dediler. Onu da yaptık." dedi.
Dolmabahçe Sarayı'nın harem bahçesinin, müteahhidin bıraktığı mezbeleyle dolu olduğunu belirten Akşit, TBMM Başkanı Karakaş'ın da gördüğü manzara karşısında ağlamaklı olduğunu ifade etti.
Bunun üzerine gece vakti nöbette olan koruma polisleri, bahçıvanlar, itfaiyecilerle harem bahçesini temizlediğini söyleyen Akşit, "Bu arada çok memnun olduğum bir şey oldu. Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın bir bölüğü Dolmabahçe'dedir. Koşa koşa bir üsteğmen geldi, selam verdi. 'Müdürüm çalışırken biz yatamayız.' dedi. Gözlerim doldu. Arkasına takmış askerleri, yardım etmeye geldi. Güneş doğuyordu, el birliğiyle temizledik. Bir ziraat mühendisi vardı, ona da emir verdim çiçekler dikmesi için. Bahçe, gül bahçesi gibi olmuştu. Meclis Başkanı görünce gözyaşı akıttı, o kadar memnun oldu ki. O mezbelelikten sonra o güzellik, her taraf çiçek." diye konuştu.
Dolmabahçe Sarayı'nın içinde yürüttükleri çalışmalara ilişkin de bilgi veren Akşit, Muayede Salonu'nun akan tavanını onardıklarını, nakkaşların da tavanın kalem işlerini yaptığını dile getirdi.
Sarayın parkelerinin çizilmemesi için keçe terlik yaptırdı
Akşit, Dolmabahçe Sarayı'nın parkelerinin çok kıymetli olduğunu, turistler ayakkabılarıyla parkeleri çizmesin diye keçeden terlik yaptırdığını söyledi.
Hassa askerlerinin kıyafetini giyen iki itfaiye erini sarayın kapısına diktiğini ve böylece ilk kez müzeye biletle turist almaya başladıklarını ve görevlilerin nezaretinde bölüm bölüm ziyaretlerin gerçekleştiğini anlatan Akşit, "1 lira keçe masrafı aldık. Koca sarayda herkes öğleyin bir ağacın altında yemek yiyor. Mecliste yemek var, bizim burada yok. Dedim ki bunlar da meclisin elemanları. Birer lira ile müdüriyetin altındaki boş bölümü lokanta yaptık. Böylece saray açılmış oldu. Kimler geldi kimler geçti..." ifadesini kullandı.
"O yorganı gördükçe çok üzülüyordum"
Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete irtihalinin yıl dönümü dolayısıyla Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumduğu 71 numaralı odada anma töreni yapıldığını hatırlatan Akşit, "Atatürk'ün odasındaki yatakta eskimiş bir yorgan vardı. O yorganı gördükçe çok üzülüyordum. 'Gidin bana yatağı kaplayacak büyük bir bayrak getirin.' dedim. Bayrağı örttüm, o yorgan görünmüyordu. Hala o bayrak durur orada." dedi.
Milli Saraylar Müdürü olduğu dönemde Atatürk'ün kaldığı odaya ilişkin bir araştırma yaptıklarını belirten Akşit, "Atatürk'ün kaldığı odada eczanesi vardı. Reçetelerini bulduk orada. Eşim de sanat tarihçiydi ve arşivin başındaydı. O reçeteleri bir yere koyduk. Arşivde de şerbetçileri, gıda ürünlerinin nereden geldiğini bulduk." diye konuştu.
Askeri idarenin devam ettiği süreçte saraydaki Halife Abdülmecid Efendi Kütüphanesi'nde sarayları yapan Ermeni ustalar ve onların inşa çalışmalarına ilişkin eski yazı bir kitapçık bulduklarını anlatan Akşit, ileriki yıllarda yapılacak restorasyonlar açısından bu kitapçığın önemli olduğunu dile getirdi.
İlhan Akşit, Dolmabahçe'ye verdiği hizmetlere ilişkin, "Dolmabahçe'de çalıştığım kadar çalıştım ve vicdanen müsterihim. Geçerken de saat kulesine şöyle bir bakarım da öyle bir geçerim. Saat kulesini gece 03.00'lerde dolaştım, düşebilirdim. Ustaları teşvik etmek için çay yaptırıyordum, pasta alıyordum, en yukarıda taşın koyulduğu yere kadar çıkıyordum. Saati de onarmıştım." ifadesini kullandı.
Saraya bir daha hiç gitmedi
Milli Saraylar Müdürü olarak 4 yıl çalıştığı Dolmabahçe Sarayı'na görevden ayrıldıktan sonra hiç gitmediğini söyleyen Akşit, "Beylerbeyi Sarayı ile Dolmabahçe Sarayı, aynı anda gezilebilirdi. 'Deniz yollarından bir gemi alalım.' dedim. Onay alındı Dolmabahçe Sarayı'na gelenler gemiye binsin, Beylerbeyi'ne gitsin diye ama olmadı işte. İçimde kalan şeylerden biri budur." dedi.