Refik Anadol medya sanatçısı...Kendi söylemiyle, verileri pigment olarak kullanıyor ve yapay zeka destekli bir düşünme fırçasıyla boyuyor. Sanatçı 3 yıl boyunca NASA arşivlerini düzenli bir şekilde inceledi. Elde edilen görsel verileri, kavramsal ve biçimsel olarak sınıflandırdı. Her makineye ait görsel hatıralar, GAN algoritması ile yapay zekaya öğretildi. Ortaya çıkan sonuçlarsa, astronominin sanat aracılığıyla yorumlandığı muhteşem bir sergiye dönüştü.
Makine Hatırları: Uzay
Makinelerin hatırası olabilir mi? Veya makineler rüya görebilir mi?
‘Makine Hatırları: Uzay’ sergisinde Refik Anadol aklındaki bu soruları sanatla ifade ediyor. Ve uzaya ışık tutan yeni bir bakış açısı sunuyor. Evren, insan duyuları ve makinelerin belleği dijital sanat aracılığıyla izleyiciye ulaşıyor. Dünyaya ve kendimize, ‘uzaydan bakma' deneyimi yaşatıyor. Sanatçı Refik Anadol, TRT Haber'e sergisinin hikayesini anlattı:
"Aslında serginin hayali 2018 yılının bu dönemlerine denk geliyor. 7 kişilik bir NASA ekibi stüdyomuzu ziyaret ediyor Los Angeles'ta. NASA'nın 60 yıllık verileriyle bir proje çıkarmamızı istemişlerdi. NASA'nın 60 yıllık verilerinin arkasındaki ilham çok değiştirdi hayallerimi. Bir makine hayal kurabilir mi? Rüya görebilir mi? Bu makineler ne olabilir diye baktığımızda aslında uzayda da makineler var. ISS teleskobu dünyamızı, MRO teleskobu Mars'ı, Hubble teleskobu galaksiyi bizim için görüntülüyor. Acaba bu makinenin hatıraları neler yapılabilir sorusuna aslında cevap bu sergi. Tabii ki sanatsal bir bakış... Bilimsel bir bakıştan öte burada amaç bu fotoğrafik hafızayı, hatırayı alıp yine yapay zekadan geçirip acaba başka neler yapabiliriz sorusuna cevaplar arıyor. Yani sergide zahiri, fiziksel, arada kalan her şey var diyebilirim. Yapay zekayla 5 yıldır üretiyorum. İlk defa deneyimim değil ama bu çıktılardan ne yapabiliriz sorusuna cevap olarak ilk defa bu kadar kapsamlı bir sergi çıkarabildim. Bu arada sergide 18 kanallı projeksiyon mekanı, daha önce Washington'da, New York'ta, Stockholm'de, Berlin'de deneyimleme şansım oldu ama işin güzelliği her veri yeni bir hikaye. Mars yeni bir hikaye, ISS yeni bir hikaye, Hubble teleskobu yeni bir hikaye. Dolayısıyla yapay zekanın getirdiği uçsuz bucaksız bir ilham kaynağı durumu oluyor."
Rüya gören bir yapay zekanın şiirsel yolculuğu
Sergi iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm 'Hatıralar', uzay teleskopları tarafından kaydedilen 2 milyondan fazla görüntüden oluşuyor. İkinci bölümse Düşler... İzleyiciyi uzayla ilgili sürükleyici rüyalar gören bir makinenin zihnine adım atmaya davet ediyor. Bu bölümde izleyicinin 15 dakika boyunca içinde hareket edebilmesi için tasarlanan ve mimariyle iç içe geçen çok boyutlu bir ‘yapay zeka sineması’ yer alıyor.
"Kimi zaman ekranlar içerisinde iki boyutlu deneyimler ya da izleyicinin içine adım atıp girebildiği üç boyutlu bir mekan. Ya da hatta Mars'ın muhtemel coğrafi yapısının üç boyutlu robotla heykelleşmesi. Bütün yapay zeka projelerinde olduğu gibi hikaye ham veriyle başlıyor. Mesela ISS teleskobunun bugüne kadar çekmiş olduğu 250 bin büyük ölçekli fotoğrafı... Mars yüzeyinin 100 binden fazla 30 bine 70 bin piksellik fotoğrafları... Hubble teleskobunun ilk çektiği dönemden son döneme kadarki fotoğrafları... Sergide kullanılan 4 milyon imge, yapay zeka ağından geçiyor ve benzerliklerine göre sınıflandırılıyor ve bir veri uzayı yaratılıyor. Bunlar daha sonra akışkanlar dinamiğinden geçiriliyor. Mesela bir yapay zeka, Hubble teleskobunun galaksi üzerine gördüğü bir rüyayı alıp, yine akışkanlar dinamiğiyle buluşup, sergide çok göreceğimiz daha su gibi, sakinleştiren, dijital bir veri pigmenti görüyoruz. İşin bu kısmı daha sanatsal, öncesi daha bilimsel. İkisi bir araya geldiği zaman böyle bir deneyim ortaya çıkıyor."
Sanatçı uzay ve yapay zeka çağını işte bu uçsuz bucaksız evrenle sunuyor. ‘Makine Hatırları: Uzay’, izleyiciyi 25 Nisan'a kadar, muhteşem bir estetik deneyimin parçası olmaya davet ediyor.