"Anadolu çağlar boyunca medeniyetlere ev sahipliği yapmış kadim bir coğrafya."
Anadolu’dan ne zaman bahsedilse söze bu ilk cümleyle başlanıyor. Anadolu Medeniyetleri Müzesi'ne geldiğinizde bu sözün bir klişeden ziyade Anadolu gerçeğini ortaya koyan bir özet olduğunu görüyorsunuz.
Ankara’nın ilk müzesinin öyküsü, 1921 yılına uzanıyor. Mustafa Kemal Atatürk’ün merkezde bir Eti Müzesi kurulması fikriyle, ülkenin dört bir yanından Hitit eserleri toplanmaya başlanıyor ve görkemli Anadolu tarihinin kilometre taşları kurulacak olan yeni müzede bir araya getiriliyor.
Dönemin Kültür Müdürü Galip Bey, Ankara Kalesi’nin Akkale Burcu, Augustus Mabedi ile Roma Hamamı’nı müzeye dönüştürerek ilk adımı atıyor. Akkale’nin sınırlı alanı yetmeyince, Ankara Kalesi yakınlarındaki atıl durumdaki Mahmutpaşa Bedesteni ve Kurşunlu Han’ın restorasyonuna başlanıyor.
“Avrupa’da Yılın Müzesi”
1943 yılında onarımı biten bedestenin orta mekanı ziyarete açılıyor.
Anadolu tarihine ışık tutan Anadolu Medeniyetleri Müzesi, 1997’de 68 müze arasından “Avrupa’da Yılın Müzesi” seçilerek kendine özgü koleksiyonları ile dünyanın sayılı müzeleri arasında yer almayı başarıyor.
Anadolu tarihini gözler önüne seren bir uygarlıklar geçidi
Müze’de eserler, kronolojik olarak ayrılmış bölümlerde sergileniyor .
Üst salonda Paleolitik Çağ, Kalkolitik Çağ, Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret Kolonileri Çağı, Eski Hitit ve Hitit İmparatorluk Çağı, Frig Krallığı, Geç Hitit Krallığı, Urartu Krallığı, ve alt salonda ise Çağlar Boyu Ankara ve Klasik Devirler bölümleri yer alıyor.
Paleolitik Çağ’dan Osmanlı dönemine uzanan geniş bir koleksiyona sahip olan müzede Hitit ve Urartu dönemine ait eşsiz parçalar ziyaretçilerin yoğun ilgisi ile karşılaşıyor.
Hititlerin dini ritüelleri hakkında bilgi veren İnandık vazosu
En önemli Hitit eserlerinden biri İnandık Vazosu. M.Ö 17’inci yüzyıla ait olduğu düşünülen ve Hititlerin dini ritüelleri hakkında çok önemli bilgiler sunan bu kültür varlığı, 1966 yılında Çankırı İnandık’ta bulundu.
Üzerinde kral ve kraliçenin kutsal evlilik törenlerinin resmedildiği bu vazo İnandık’a sahip olduğu önemi kazandıran eser. Vazonun en önemli özelliklerinden biri de dökülen içeceklerin vazonun ağız kısmında buluna boğa başlığından geçerken bir döngü oluşturması.
Ankara’nın sembolü: Güneş Kursu
Hatti dönemine ait olduğu bilinen Güneş Kursu, tunçtan yapılmış olup günümüzden yaklaşık 4 bin 250 sene önce dini merasimlerde kullanılmaktaydı.
Güneş Kursu’nun, Hititlerin Anadolu’ya gelmelerinden yaklaşık 300 sene önce yapıldığı ve Hatti kralları öldüğü zaman bunun gibi sembollerle gömüldüğü bilinmekte.
‘Gaga Ağızlı Altın Testi’ artık ait olduğu topraklarda
Bugüne kadar müzeye kazandırılan önemli eserlerden biri de ‘Gaga Ağızlı Altın Testi’. İngiltere’de bir vakıfta bulunan Hatti dönemine ait eser, müzenin 100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti'nin girişimleriyle ait olduğu topraklarda.
Anadolu’nun ilk şehir devleti: Arslantepe
44. Dünya Miras Komitesi toplantısında alınan kararla UNESCO Dünya Mirası Listesine giren Arslantepe, aristokrasinin doğduğu ve ilk devlet şeklinin ortaya çıktığı yer olması sebebiyle büyük bir önem taşımakta.
Giriş kapısının yanındaki arslan heykelleri ve ‘Mutalla’ adıyla bilinen kral heykeli, dini ve kültürel bir merkez olan Arslantepe Höyüğü’nde yapılan ilk kazılarda bulundu.
Heykeller eserlerin bulunduğu dönemde Malatya’da müze bulunmaması sebebiyle Ankara’ya getirildi. İki arslan ve kral ‘Mutalla’ figürü o günden bu yana Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde tarihi alandaki konumuna sadık kalınarak sergilenmekte.
Tarihi Ankara sokakları sizi bekliyor
Hazır gelmişken Ankara Kalesi’nin tepesine tırmanıp şehri kuş uçuşu izleyebilir, yine bölgedeki diğer müzeleri ve tarihi mekanları ziyaret edebilirsiniz.
Kaleiçi’ndeki tarihi binalardan birinde manzaraya karşı içeceğinizi yudumlayabilir veya güneşli bir Ankara sabahında sevdiklerinizle kahvaltı için çevredeki mekanları tercih edebilirsiniz.