Ankara'da yaşayan Erkan Ketenci bir lutiye, yani müzik aleti yapımcısı. Mesleğe, kendisine daha güzel bir bağlama yapmak için başlayan lutiye Ketenci, tutkuyla yaptığı işinde farklı enstrümanlarla tanıştı ve mesleğinde ustalaştı.
İşte müzik aletleri yapan Erkan Ketenci'nin hikayesi…
1976 yılında Artvin'in Murgul ilçesinde dünyaya gelen Erkan Ketenci, ilkokula kadar orada yaşadı ve babasının memuriyeti sebebiyle ilkokuldan itibaren Ankara'ya yerleşti.
Ufaktan enstrüman çalmaya başladığını anlatan Ketenci, "Babamın eski bir sazı vardı, ilk maaşıyla aldığını söyler. Bende bir merak başladı. Lise yıllarında Kültür Bakanlığının HAGEM korosu, amatör bir koro topluluğu açıldı. Ben de onun sınavına girdim ve kazandım bağlama çalan biri olarak. Çaldığım enstrüman koro için biraz yetersizdi." dedi.
"Kendime saz yapmak istedim"
Arkadaşlarından bir tanesinin bağlama atölyesine gitmeye başladığını aktaran Ketenci, şöyle devam etti:
"Arkadaşlarımdan bir tanesinin bağlama atölyesi varmış, onun yanına gitmeye başladım. Bir anda kendimi orada çırak olarak buldum. Bende enstrüman yapma merakı başladı. Zımparasını yapıyorum, yontuyorum, törpülüyorum. Aslında gizli bir amacım da şuydu. O koroda çalacak güzel bir enstrümana ihtiyacım vardı. Çocukluk da var, kıskançlık da oluyor. Kendime saz yapmak istedim. Söyledim dedim ki 'ben burada çalışayım, para da istemem senden. Bana bir tane bağlama yapalım.' O da sağ olsun kırmadı beni. Ben o arada hem işi öğrendim hem de bir yıl sonra bir bağlamam oldu."
"Keşfettikçe dünyam tamamen değişti"
Enstrümanların dünyasına girdikçe farklı enstrümanların da gelmeye başladığını kaydeden Ketenci, farklılıkları gördükçe içinin içine sığmadığını anlattı. Ketenci, farklı enstrüman çalanlarla tanıştığını, farklı kültürdeki insanlarla görüşmeye başladığını, bunun kendisini iyice meraklandırdığını söyledi.
Ketenci, 2000 yılında Kültür Bakanlığında lutiye olarak başladım. Lutiye, çalgı yapımcı demek. Burada Türk Dünyası Müzik Topluluğu var. Türk dünyasında kullanılan Orta Asya, Asya müzik aletlerinin çalındığı birçok güzel enstrümanlar var. Ben bunları burada keşfettikçe dünyam tamamen değişti." dedi.
"Yaptığım her enstrümanın da bence bir kimliği var"
Sabahları atölyesine gittiğinde gelen ahşap kokusunu yıllardır içine çekerek çalıştığını anlatan Ketenci, şunları söyledi:
"Bir enstrümana yoğunlaşmışımdır. Mutlaka geceden aklımda kalan bir şeyler olmuştur. Onun yarın şurasını yapmam lazım diye. Ahşabı elinize aldığınız zaman ahşabın kendi dokusunda bir tınısı var. Komple aslında enstrüman tınlayan bir şey. Sapında da var teknesinde de.
Benden enstrüman almak isteyen birine ben direkt şunu soruyorum: 'Ne tür müzikler çalıyorsun, nasıl bir dinleme anlayışın var?' Kimi çok sert çalmayı sever, kimi çok yumuşak tonlar sever, bazıları da çok tiz tonlar sever. Ona göre ağaç seçerim. En sevdiğim de tel takıp akort yaptıktan sonraki ilk tınısı. Onu çalacak insanın ona her dokunduğunda benim de bir hissiyatım olduğunu bilmek güzel bir his. Yaptığım her enstrümanın da bence bir kimliği var ve benden kalmış izleri oluyor. Belki benden sonra da o enstrüman yaşamaya devam edecek.
Sürekli bir göz önünde olma çabam yok. Benim yaptığım iş iddialı bir iş değil. Mütevazılık bence iyi bir şeydir. Fazla gösteriş, fazla göz önünde olmak, sizin duygularınızı zayıflatabilir. Sizi olduğunuzdan farklı biri yapabilir.
Kamera: İhsan Kırkbeşoğlu