Amasya Harşena Kalesi'nde süren kazılarda, Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde geçen 6 asırlık Yıldırım Han Camii'nin kalıntılarına ulaşıldı.
Şehrin Yıldırım Bayezid tarafından Osmanlı topraklarına katılmasından sonra kalede fethin sembolü olarak inşa edilen caminin bilindiğinden bahseden Kazı Başkanı İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emine Dönmez, şunları söyledi:
"Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde, Amasya Kalesi'nde Yıldırım Han Camii'inden söz ederek 'tavanlarının göğe yükseldiğini' belirtmişti. Caminin kalıntıları tarafımızdan yürütülen kazıda ortaya çıkarılmıştır."
Kare planlı yapının minaresinin kuzeybatı yönünde yer aldığını, muhtemelen ahşap dikmeli ve çatılı olduğunu düşündüklerini belirten Doç. Dr. Dönmez, "Ele geçen çok sayıdaki çivi, mıh ve kapı aksamları, söz konusu caminin ahşap elemanları olduğunu düşündürmektedir" dedi.
Emine Dönmez, 2008 yılında Amasya Müzesi'nin kurtarma kazısı yaptığı alanda 2010 yılında yürütülen arkeojeofizik çalışmalarında bazı duvarların tespit edildiğinden bahsederek, şöyle konuştu:
"Alanının kuzeyinde Roma döneminden kalma bir ateş sunağının kaide boşluğu yer alır. Burada bir ateş sunağı olduğu düşüncesi Amasya'da basılan İmparator Alexander Severus dönemine ait bir gümüş sikke üzerindeki Harşena Dağı betimlemesidir. Söz konusu sikkede kalede tapınaklar ve tepede ateş sunağından yükselen alevler görülmektedir. Ateş sunağının kaide boşluğunun kalede bulunan Yıldırım Han Camii'nin minaresinin kaidesi olarak kullanıldığı düşünülmektedir. Kazı döneminin sonunda gerçekleştirdiğimiz hava fotoğrafı çekiminde bu alanda kare planlı bir temel duvarı ve kuzey batısındaki minarenin kaidesi olduğu düşünülen ateş çukuru temel boşluğu net olarak görülmektedir. Bu değerlendirmeler söz konusu duvarların Yıldırım Han Camii kalıntıları olabileceği düşüncemizi kuvvetlendirmektedir."
Kazılarda sokak döşemesinin de ortaya çıktığına değinen Dönmez, söz konusu mimari buluntuların Osmanlı arkeolojisi için çok önemli keşifler olduğunu belirtti.
Kazılar, Kocaeli Müzesi'nden Ramazan Sayim, Afyon Kocatepe Üniversitesi'nden Dr. Öğretim Üyesi Şeyda Algaç, 4 sanat tarihçisi, 2 arkeolog ve 2 öğrenci tarafından yürütüldü.