Mersin-Antalya karayolunun yanında deniz kıyısında yer alan Mamure Kalesi, 3. veya 4. yüzyılda Akdeniz ve Kilikya ticaret yollarını gözetlemek için Romalılar tarafından inşa edildi.
Kale, savunma açısından son derece önemli bir konuma sahip olması nedeniyle Romalılardan Karamanoğullarına kadar çok sayıda medeniyete ev sahipliği yaptı. Birçok saldırıya uğrayan kale, 12. yüzyılda Kilikya Ermeni Krallığı döneminde onarıldı.
Osmanlı'nın en önemli kalelerinden biri
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat'ın 1221 yılında fethettiği kale, Selçukluların zayıflaması sonrası bölgedeki Hristiyan birlikler tarafından kontrol altına alındı.
Bölgeyi Türklerin hakimiyetine almak isteyen Karamanoğlu Mahmut Bey ile ordusunun kuşattığı ve 14. yüzyılda yeniden kazanılan kale, onarıldıktan sonra "Mamure" adını aldı. Mahmut Bey, kalenin içerisine yüzyıllardır ibadete açık tek minareli camiyi inşa ettirdi.
Deniz kıyısındaki 23 bin 500 metrekarelik görkemli alanıyla ünlenen Mamure, daha sonra uzun yıllar Osmanlı Devleti'nin en önemli kalelerinden biri olarak öne çıktı.
UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'nde
Bugüne kadar korunan en büyük Orta Çağ kalelerinden biri Mamure, masmavi deniz manzarası, 39 kulesi, kaleyi bütünüyle dolaşan burçları, zamana direnen dendanları (kalelerde askerlerin sığınıp ok attıkları yer), sarnıçları ve hamam kalıntılarıyla görenleri etkiliyor.
Mamure Kalesi, ev sahipliği yaptığı birçok uygarlığın farklı ve ilginç mimarilerinin bir arada olmasıyla da arkeolojik anlamda büyük önem taşıyor.
Bu nedenlerle 2012 yılında UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi'ne alınan ve şu an restorasyon çalışmaları sürdüğü için ziyarete kapalı olan kale, sadece dışarıdan gezilebilmesine rağmen çok sayıda tarih ve fotoğraf meraklısını ağırlıyor.
Kalenin ziyaretçilerinden Fatma Yurtyapan, Antalya'dan gelip kaleyi incelediklerini belirterek, "Dışarıdan çok güzel, çok iyi korunmuş bir kale. Tadilatı da güzel yapılmış. Çok güzel görünüyor dışarıdan ama içeriden göremedik. Deniz manzarası etkileyici" dedi.
Kaynak: AA