Feridun Obul, unutulan ya da az bilinen Türk müzik aletlerine günümüzde yeniden hayat veriyor.
İstanbul Sultanahmet’te ufak bir atölyesi bulunan Obul, meslek hayatına çatı tamiratı yaparak başladı.
1984 yılında gittiği tamirat işinde Kazakistanlı bir müzik grubu ile karşılaştı.
Grubun enstrümanlarını inceleyen Obul, çatı tamiratını bırakıp bu enstrümanları yapmaya başladı.
Yüzlerce enstrüman sırada bekliyor
“Bir enstrümanı yapmam için sadece fotoğrafını ya da kara kalemle çizimini görmem yeterli" diyen Feridun Obul, atölyesinde hem mızraplı hem de vurmalı çalgıları aynı anda yapıyor. Atölyesinden çıkan müzik aletlerini şöyle sıralıyor:
“Bugüne kadar igil, ıhlı, repab, kemençe, kıl kopuz, kıl kayak gibi enstrümanların yanında mızraplı olarak topşur, komuz, rübap, tar, dombra ve kam davulu imalatı yaptım.”
Sırada yapılmayı bekleyen 30 kadar enstrümanın olduğunu söyleyen Obul antik uygarlıklara ait çalgılarla da ilgileniyor:
“Hitit, Urartu, Asurlular gibi kültürlerin 130 çeşit enstrümanı bulunuyor. En kısa zamanda onlara da başlayacağım.”
“Müzik aletlerini yaşanılan coğrafya belirliyor”
Feridun Obul, uygarlıkların yaşadığı coğrafyanın bütün enstrümanları yapım şeklinden kullanılan malzemeye kadar baştan sona etkilediğini belirtiyor:
“Derisinden, ağacından, teline kadar her bölgede farklılık gösteriyor. Tuva bölgesinde geyik derisi kaplamayla, tellerinde at kuyruğu kullanılıyor. Sıcak kısımlara indikçe kullanılan malzeme dut ağacına dönüyor. Kaplamada ise koyun, deve derisi kullanılıyor.”
Geçmişte bu enstrümanları tanıtmak için çeşitli etkinlikler, paneller, atölyeler düzenlediklerini söylüyor Feridun Obul. Bugün ise çekilen Türk dizileri sayesinde işlerinin daha da kolaylaştığını belirtiyor:
“Artık neredeyse dünyanın her noktasında bu enstrümanları görmek mümkün. Türkiye’deki müzelerde de sayıları oldukça arttı fakat ben yapamaya devam edeceğim çünkü daha çok var.”