Uşaklı Helvacızadeler ailesine mensup halı tüccarı Halil Efendi ile Behiye Hanım'ın üçüncü çocuğu olarak 1866'da İstanbul Eyüpsultan'da dünyaya gelen Uşaklıgil, mahalle mektebindeki ilk eğitiminin ardından Fatih Askeri Rüşdiyesi'ne devam etti.
Uşaklıgil, 93 Harbi'nin başlamasının ardından babasının işleri bozulduğu için ailesiyle İzmir'e giderek eğitimini İzmir Rüşdiyesi'nde sürdürdü.
İzmir'de Ermeni Katolik rahiplerin çocukları için kurulmuş yatılı bir okula devam etmesiyle Fransızca'ya ilgi duyan ve Fransız edebiyatını yakından tanımaya başlayan yazar, ilk yazılarını öğrencilik yıllarında okuyucuyla buluşturdu.
Uşaklıgil, İzmir çevresinde tanınmaya başladıktan sonra "Hazine-i Evrak"ta çıkan "Deniz Danası" ve "Tercüman-ı Hakikat"te yayımlanan "Aşkımın Mezarı" yazılarıyla İstanbul'da da tanınmaya başladı.
Roman ve hikaye türünün en önemli ismi oldu
"Nevruz" dergisini Tevfik Nevzad ve Bıçakçızade Hakkı'yla beraber 1884'te çıkarmaya başlayan, aynı zamanda Fransızcadan tercümeler yapmaya devam eden Uşaklıgil, Tevfik Nevzad’la 1885'te de "Hizmet" ve "Ahenk" gazetelerini çıkardı. Burada tefrikalar halinde "Nemide", "Bir Ölünün Defteri" ile "Ferdi ve Şürekası" adlı eserlerinin yanında dünya edebiyatı ve tiyatro tarihi hakkında yazı dizileri yayımlayan Uşaklıgil, sürekli olarak yer verdiği hikaye ve tiyatro ile ilgili makalelerini, "Hikaye" ve "Temaşa" adları altında topladı.
Uşaklıgil, romantizmin temsilcisi Ahmet Mithat Efendi'yi eleştirdiği ve realizmi savunduğu yazılarını da bu gazetede kaleme alırken, Fransız edebiyatının ünlü isimleri Alfred de Musset ve Victor Hugo'nun nesir halinde şiirleriyle, Louis Figuier'nun popüler fenle ilgili yazılarını çevirdi.
Hariciyeci olmak amacıyla İstanbul'a gelen fakat başvurusu kabul edilmeyen yazar, 1885'te Türkçede basılmış ilk Fransız edebiyatı tarihi eseri olan "Garbdan Şarka Seyyale-i Edebiye: Fransa Edebiyatının Numune ve Tarihi"ni kaleme aldı.
Uşaklıgil, bir süre sonra döndüğü İzmir'de İzmir Rüşdiyesi ile Osmanlı Bankası'nda görev yaparken, İzmir İdadisi'nin açılmasının ardından, burada Türk edebiyatı ve Fransızca öğretmenliği yaptı.
Usta yazar, "Servet-i Fünun" döneminde roman ve hikaye türünün en önemli ismi olarak öne çıkarken, edebiyat otoritelerince Türk edebiyatında Batılı anlamda ilk romanları kaleme alan yazar olarak gösterildi.
Mabeyin Başkatipliği ve Meclis-i Ayan üyeliği yaptı
Meclis-i Ayan Reisi Emin Ali Efendi'nin kızı Fatma Memnune Hanım'la 1889 yılında evlenen Uşaklıgil'in Vedide, Bihin, Sadun, Güzin, Vedat ve Bülent adlarında 6 çocuğu dünyaya geldi.
Uşaklıgil, Edebiyat-ı Cedide topluluğuna Recaizade Mahmut Ekrem aracılığıyla 1896'da katılırken, "Mai ve Siyah" ile "Aşk-ı Memnu" romanları "Servet-i Fünun" dergisinde tefrika edildi.
Dergi 1901'de kapatılınca "Kırık Hayatlar" romanının tefrikası yarım kalan yazar, 1908’e kadar yazmaya ara verdi.
Halid Ziya, bu dönemde Darülfünun'da Batı edebiyatı tarihi ile estetik dersleri verdi ve sonrasında "Sabah" ve "Tanin" gazetelerinde, "Resimli Kitap", "Mehasin", "Musavver Muhit" dergilerinde yazdı.
Son romanı "Nesl-i Ahir", "Sabah" gazetesinde tefrika edilen yazar, Sultan Reşat'ın tahta çıkmasından sonra İttihat ve Terakki'nin önerisiyle 1909-1912'de mabeyin başkatibi olarak sarayda görevlendirildi ve görevi gereği padişahla gezilere çıktı.
Yazarlık hayatı 3 döneme ayrılıyor
Halid Ziya Uşaklıgil, başkatipliğin ardından Ayan Meclisi üyesi olurken, tedavi amacıyla 1914'te gittiği Avrupa seyahatinde kaleme aldığı gezi notları "Almanya Mektupları" başlığıyla "Tanin" gazetesinde yayımlandı.
Darülbedayi'de edebi kurul üyeliğinde de bulunan yazar, İttihat ve Terakki'nin iktidardan düşmesinin ardından Osmanlı'da tütün ekimi, satışı ve ticaretiyle ilgili kararlar alan Reji İdaresi'nde yönetim kurulu başkanlığını üstlendi.
"Aşk-ı Memnu" eserini 1925'te yayımladı
Uşaklıgil, Cumhuriyet'in ilanından sonra Yeşilköy'deki köşküne çekilerek edebiyat çalışmalarına yoğunlaştı ve önemli Türk romanlarından biri olarak yerini alan "Aşk-ı Memnu" eserini 1925'te yayımladı.
Yaklaşık 60 yıl süren yazı hayatında öykü, roman, düzyazı, şiir, tiyatro, anı, hitabet, makale ve edebiyat tarihi gibi değişik türlerde yapıtlar veren yazar, romanlarında yakından tanıyıp gözlemlediği, içinde yaşadığı dönemin aydın, varlıklı çevrelerini gerçekçi bir üslupla anlatırken, hikayelerinde ise daha çok halktan kişileri ele aldı.
Halid Ziya, anı türündeki yazılarıyla 1930'lu yıllarda edebiyat dünyasında aktüel bir isim haline gelirken, Harf İnkılabı'ndan sonra bazı eserlerini sadeleştirerek yeniden yayımladı.
Yazarlık hayatı araştırmacılarca üç dönemde incelenen yazar, 1893’e kadar süren hazırlık döneminde Mehmed Halid ve Halit imzalarını kullandı. "Servet-i Fünun" devresini de kapsayan dönemde romanlarında teknik olarak olgunluk dönemine ulaştı ve 1900’den sonraki dönemde sanat ve edebiyatla ilgili görüşleriyle anılarını kaleme aldı.
Modern Türk edebiyatına romanları ve hikayeleriyle damga vurdu
Halid Ziya Uşaklıgil, modern Türk edebiyatına romanları ve hikayeleriyle damga vururken, her türlü tedaviyi reddettiği uzun bir hastalık sürecinin ardından 27 Mart 1945'te hayatını kaybetti ve Bakırköy Mezarlığı'na defnedildi.
"Bizde asıl romancılık Halid Ziya ile başlar"
Ahmet Hamdi Tanpınar, dil ve üslubuyla Türk romanına önemli bir yenilik kazandıran Uşaklıgil'in Türk romanına kazandırdıklarını şu ifadelerle anlatıyor:
"Bizde asıl romancılık Halid Ziya ile başlar. Halid Ziya Uşaklıgil'in eseri, bütün Edebiyat-ı Cedide romanı ve hikayesi gibi, gerçek manası Namık Kemal mektebinden ve üslubundan ayrılmak olan bu hareketin olgunluk merhalesini verir. Halid Ziya, yaradılıştan romancı idi. Vak'a icadı, şahsi yaratma gibi bu sanatın ilk plandaki vasıflarına sahipti. Onu anlamak için Türk romanını sıra ile okumalıdır. Kendinden önce derli toplu bir konuşmanın bile bulunmadığı denemelerden sonra, birdenbire onun sağlam yapılı romanlarına gelince, onun edebiyatımızda nasıl bir konak olduğu görülür."
Necip Fazıl Kısakürek de "İstikbale ait bir eser" dediği "Mai ve Siyah"dan şöyle bahsediyor:
"Tarih-i edebiyatımızda yeni inkişafa başlayan bir fasl-ı cedidin, bir fecr-i nevinin birinci şulesi addolunabilir. Gerçi Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin, A. Nadir beyefendiler de saha-i edebiyatımızda bu yeni zemini açmak, oraya gayet kıymetdar cevher taneleri saçmak hususunda Halid Ziya Bey kadar çalıştılar, büyük himmetler, muvaffakiyetler de gösterdiler. Fakat ufk-ı cedid-i edebiyatımızın zerrat-ı münevveresini teşkil eden fecr-i terakkiden doğan birinci eser Mai ve Siyah'tır."
Eserleri
Roman: "Sefile", "Nemide", "Bir Ölünün Defteri", "Ferdi ve Şürekası", "Mai ve Siyah", "Kırık Hayatlar", "Aşk-ı Memnu", "Nesl-i Ahir"
Hikaye: "Bir İzdivacın Tarih-i Muaşakası", "Bir Muhtıranın Son Yaprakları", "Küçük Fıkralar", "Bir Yazın Tarihi", "Solgun Demet", "Sepette Bulunmuş", "Bir Hikaye-i Sevda", "Hepsinden Acı", "Onu Beklerken", "Aşka Dairdi", "İhtiyar Dost", "Kadın Pençesi"
Oyun: "Firuzan", "Kabus", "Fare"
Anı: "Kırk Yıl", "Bir Acı Hikaye", "Saray ve Ötesi"
Mensur Şiir: "Mezardan Sesler", "Mensur Şiirler"
Gezi Yazıları: "Almanya Mektupları", "Alman Hayatı"
Deneme: "Fransız Edebiyatının Numune ve Tarihi", "Hikaye ve Temaşa", "Yunan Edebiyatı", "Latin Edebiyatı", "Alman Tarih-i Edebiyatı", "Fransız Tarih-i Edebiyatı", "Sanata Dair."