Milattan önce 8. yüzyılda bölgede hüküm süren Urartu Krallığı'ndan günümüze ulaşan çivi yazısı ve taş üzerine yapılan çizimler, Vanlı el sanatkarları tarafından takı ve taşlar üzerine işlenerek yaşatılıyor.
Doğu Anadolu Bölgesinde MÖ 900-600 yıllarında hüküm süren Urartu Krallığı, çivi yazısının yanı sıra mimari, maden işlemeciliği, kaya oymacılığı, kabartma sanatı ve taş işçiliğiyle ön plana çıkıyor.
Kentte Urartu işlemeciliğinden esinlenen sanatkarlar, kazı çalışmaları sırasında ortaya çıkarılan 3 bin yıllık küpe, kolye, boyunluk, yüzük, broş, kemer gibi takılar ve çivi yazısından ilham alıyor.
Van'da 10 yıldan bu yana Urartulara ait çivi yazısı ve figürlerini takılara işleyen Ferhat Şimşek, "Kaplama, kabartma, çökertme, kazıma, telkari ve granülasyon" gibi süsleme tekniklerini yaklaşık 3 bin yıl önce kullanan Urartuları örnek alıyor.
Urartu yazılarını ürünlerine işliyor
Van'da Urartuların bıraktığı eserler üzerine çalışmalar yapan Kültür ve Turizm Bakanlığı belgeli el sanatları ustası Şimşek, kendisinin de diğer sanatkarlar gibi Urartuların eşsiz sanatından esinlendiğini belirtti.
Uzun zamandır Van çevresinde bulunan tarihi eserler ile eserlerin bulunduğu çevrede araştırmalar yaptığını kaydeden Şimşek, taşlara ve bölgede yaşayan uygarlıkların yaşam tarzlarına ilgisinin de bu araştırmalarla arttığını ifade etti.
Şimşek, "Bu ilgi sayesinde eski uygarlıkları incelemeye başladım. Eski dönemlerde taş üzerine yapılan oymalar ilgimi çekti. Binlerce yıl önce yaşayan insanlar, çok zor bir yolla günümüze eserler bırakmış. Benim de ilgim olması nedeniyle bu sanata girmeye karar verdim. Yaklaşık 10 yıldır bu işle uğraşıyorum. Daha önce taş işlemeciliğini Antakya'da gördüm. Birkaç örnek oralardan almıştım. Daha sonra Van ve çevresinde yaptığım lokal araştırmalarda dünyanın damı olarak bilinen Tırişin Yaylasında elle işlenmiş birçok taş eser gördüm. Yine aynı yere yakın bir yerde sigara ağızlıklarının taşla yapıldığını söylediler. Ben de o bölgeye gitme fırsatı yakaladım ve oradan getirmiş olduğum taşlarla MÖ 3 bin yıllarında yaşamış olan, hatta daha öncesindeki Hurri-Mitani uygarlığından kalan eserleri bire bir taklit ederek bu işe meraklı olan bir kitleye ulaşmayı başardım." diye konuştu.
Hobi olarak başladı, geçim kaynağı oldu
Yaptığı işin zorluğunu, "Aslında Urartucayı tam olarak çözdüm diyemem. Çünkü yaşayan bir dil değil, kaybolan bir dil." sözleriyle anlatan Şimşek, şöyle devam etti:
"Bu konuda Yüzüncü Yıl Üniversitesinde arkeologlar ve Urartuca bilen Mehmet Kuşman amcamız bize öncü oldu. Bölgede 400 yıl hüküm eden Urartular belki insanlar için pek bir şey ifade etmiyor olabilir. Ancak özellikle el sanatları, insanların yaşamına kattıkları atın evcilleştirilmesi, kanalizasyon, su kanalları yapması, sulu tarıma geçişte çok önemli yol katettikleri, tarihçiler tarafından da bilinmekte. Çivi yazısında okuma konusunda yeterli olamayabilirim ama kendi el becerilerimi bir araya getirerek çivi yazısını en iyi şekilde yazmaya gayret eden bir sanatkar olarak iyi bir noktada olduğumu düşünüyorum. Bu iş hobi şeklinde başladı. Şu an bir medeniyetin, bir uygarlığın, toplumun aydınlatılması için önemli bir rol olduğumu düşünüyorum. Bu konuda yaklaşık 8 aydır İngiltere'de British Museum ve Londra'da bulunan bir üniversitede Ortadoğu dilleri ve kültürünü araştırmaya devam ediyorum."