Türk edebiyat tarihinde Baki'den sonra ikinci "Sultanu'ş Şuara" unvanına sahip Ahmet Necip Fazıl Kısakürek, savcılık ve hakimlik görevlerinde bulunan hukukçu Abdülbaki Fazıl Bey ile Girit muhaciri bir ailenin kızı olan Mediha Hanım'ın çocuğu olarak 26 Mayıs 1904'te dünyaya geldi.
Çocukluğunu, dönemin hakimlerinden büyükbabası Mehmet Hilmi Bey'in Çemberlitaş'taki konağında geçiren Kısakürek, okumayı 5-6 yaşlarındayken dedesinden öğrendi. Büyükannesi Zafer Hanım'ın da etkisiyle okuma tutkusuyla tanıştı.
Kısakürek, mahalle mektebinde başladığı öğrenimine, Fransız Papaz, Amerikan Koleji ve Rehber-i İttihad okullarında devam etti.
İlkokulu Heybeliada Numune Mektebi'nde tamamlayan şair, 1916'da Yahya Kemal ve Hamdullah Suphi Tanrıöver'in de öğretmenlik yaptığı Mekteb-i Fünun-u Bahriye-i Şahane'ye (Deniz Harp Okulu) girdi.
Nazım Hikmet ile aynı okulda okudu
Öğrencilik yıllarında şiirle ilgilenmeye başlayan Kısakürek, "Nihal" isminde haftalık bir dergi çıkarmaya başladı.
Şair Nazım Hikmet Ran ile aynı okulda eğitim gören Kısakürek, Lord Byron, Oscar Wilde, Shakespeare'in de aralarında bulunduğu önemli batılı yazarların eserlerini orijinal dilinde okudu.
Usta edebiyatçı, 1921'de Ahmet Haşim, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Faruk Nafiz, Ahmed Kudsi gibi edebiyatçılarla tanıştığı Darülfünun Edebiyat Medresesi Felsefe Bölümü'ne girdi. İlk şiirleri, Ziya Gökalp'in kurduğu, Yakup Kadri ve arkadaşlarının çıkardığı Yeni Mecmua dergisinde yayımlandı.
1928'de ise "Kaldırımlar"ı yayımladı
Maarif Vekaleti'nin 1924'te açtığı sınavı kazanan Kısakürek, Milli Eğitim Bakanlığı bursuyla 20 yaşında Paris'e gitti.
Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul'a döndüğü 1925'te, ilk şiir kitabı "Örümcek Ağı"nı, 1928'de ise "Kaldırımlar"ı yayımladı. Kaldırımlar, okurun büyük ilgisini ve hayranlığını kazandı.
Abdülhakim Arvasi ile 1934'te tanışan Kısakürek, bu tarihi kendisi için bir milat kabul etti. Bu tarihten sonra da Kısakürek'in eserlerinde tasavvufi düşüncenin izleri görülmeye başlandı.
Çile 1939'da yayımlandı
Kısakürek'in 1935'te yazdığı "Tohum" ile "Bir Adam Yaratmak" eserleri, Muhsin Ertuğrul tarafından İstanbul Şehir Tiyatroları'nda sahneye konuldu. İslamcılık ve Türklük vurgusunun ön planda olduğu Tohum, sanat çevrelerinden büyük ilgi görürken, halkın ilgisini çekmedi. 1937 yılında sahnelenen Bir Adam Yaratmak eseri ise büyük ilgi gördü.
Usta edebiyatçının 1936'da çıkardığı ve 16 sayı sürdürdüğü "Ağaç" mecmuası, dönemin önde gelen entelektüellerini çatısı altında topladı.
Yeni bir milli marş yazılması için 1938'de Ulus gazetesinin açtığı yarışmada kendisine yapılan teklifi kabul eden Kısakürek, yarışmadan vazgeçilmesi şartını öne sürdü. İsteği kabul gören Kısakürek, "Büyük Doğu Marşı" şiirini yazdı. Şiire verdiği "Büyük Doğu" adı, daha sonra çıkaracağı derginin de adı oldu.
Necip Fazıl Kısakürek'in 1934'te yaşadığı buhranlı dönemini anlattığı "Çile" şiiri 1939'da okuyucuyla buluştu.
Fatma Neslihan Baban ile 1941'de evlenen şairin, bu evliliğinden Mehmed, Ömer, Ayşe, Osman ve Zeynep isimli çocukları dünyaya geldi.
“Büyük Doğu” macerası
Üstat, 1943’e gelindiğinde “Büyük Doğu” dergisini hayata geçirdi. Dönemin önemli isimlerine yer verilen dergide Necip Fazıl’ın yazıları ağırlıktaydı. Dergi, pek çok defa kapatılıp tekrar yayımlandı. Hatta usta şair, dergide yayımlanan bir yazısı sebebiyle hapse atıldı.
1949’da Büyük Doğu Cemiyeti’ni kuran Necip Fazıl Kısakürek, o günlerde bir yazısı nedeniyle tekrar tutuklandı. Demokrat Parti’nin çıkardığı afla tahliye edildi. Büyük Doğu Cemiyeti’ni 1951’de kapattı.
Büyük Doğu dergisi kapansa da Necip Fazıl, gazetecilikten kopmadı; Yeni İstiklal ve Son Posta’da yazmaya devam etti. Usta şair, bir yandan oğlu Mehmet’e Büyük Doğu Yayınevi’ni kurdurdu. Böylece daha evvel yayımlanmış eserlerini yeniden bastı.
Necip Fazıl’a, Türk Edebiyat Vakfı tarafından 1980’de “Şairler Sultanı” unvanı verildi. 1982’de ise “Batı Tefekkürü ve İslam Tasavvufu” adlı eseriyle “Yılın Fikir ve Sanat Adamı” unvanını aldı. Şiirin büyük üstadı, 25 Mayıs 1983’te vefat etti.
Kaynak: TRT Haber, AA