Bayındır Sağlık Grubu'ndan yapılan açıklamaya göre, dünyada her yıl yaklaşık 1,8 milyon kişi akciğer kanserine bağlı olarak yaşamını kaybediyor. Akciğer dokusundaki hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşan kanser, akciğerlerin bir bölümünü kaplıyor, kitle oluşturuyor ve uzak organlara yayılarak metastaza neden olabiliyor.
Açıklamada görüşlerine yer verilen Bayındır Levent Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Çelikoğlu, akciğer kanserinde çoğunlukla erken evrede tanı konulamadığından hastalığın çok hızlı ilerlediğini belirtti.
Çelikoğlu, kanserin erken tanı konulmasındaki gecikmeden dolayı ileri evrelere yayılmış kanser hastalarının sadece yüzde 15'inin 5 yıl yaşayabildiğine işaret ederek, "Hastaların yüzde 75'ine üçüncü ya da dördüncü evrede tanı konulabiliyor. Bu da tedavinin başarısız olmasına yol açıyor. 50 yaş üstü yılda ortalama 20 paket sigara içen ya da bırakmış olan kadın ve erkekte, kanser olma riski yüzde 8, pasif içicilerde ise bu risk yüzde 20 ila yüzde 30 civarında oluyor" ifadelerini kullandı.
Akciğer kanserinin başlangıç evrelerinde belirtilerin kimi zaman çok sıradan ya da hiç görülmediğini ve sıradan şikayetlerin de önemsenmediği zaman akciğer kanserinde tedavi edilebilecek zamanın geciktirilmiş olduğunu aktaran Çelikoğlu, "2 haftadan uzun süren öksürük, derin nefes alınca oluşan göğüs ağrısı, nefes darlığı, göğüste oluşan ıslık sesi, balgam içinde kan, yorgunluk, zayıflama, ses değişikliği ve sık tekrarlayan pnomoni zatürre, bronşitin" dikkat edilmesi gereken belirtiler olduğunu bildirdi.
İntratümoral kemoterapi hücrelere öldürücü etki yapıyor
Prof. Dr. Firuz Çelikoğlu, kanserin erken evrede farkına varılıp tedavisi yapılması için kanser tarama klinik stratejisi, düşük dansiteli akciğer tomografisi, solunum fonksiyon testleri ve bronkoskopi yapıldığını belirterek, şunları söyledi:
"Yüksek risk grubu kişilerde yapılacak bu tetkikler, erken akciğer kanseri tanısında, kanserin yaratacağı şikayetler daha ortaya çıkmadan farkına varılmasında yardımcı oluyor. Akciğer kanserinin tedavisinde kullanılan intratümöral kemoterapi; intravenöz yoldan kullanılmakta olan bir veya birden fazla kanser öldürücü ilacın, bronkoskoptan kateterli bir iğne aracılığıyla ile doğrudan doğruya tümör dokusu içine enjekte edilmesinden ibaret bir girişimsel bronkoskopi yöntemidir. İntratümoral kemoterapi, bir taraftan tıkanmaya yol açan hava yolu içindeki tümör kitlesinin ortadan kaldırılmasını sağlarken, diğer taraftan da normal hücrelere zarar vermeksizin sadece kanser hücreleri üzerinde spesifik öldürücü bir etki yapıyor."
Çelikoğlu, intratümoral lokal kemoterapinin avantajlarını "Genel toksik etki olmadan lokal olarak yüksek doza ulaşılması, tümör dokusunu hızla öldürerek tümör dokusunu küçültmesi, başlangıçta ameliyat edilemeyen bronş kanserlerinde tedaviden sonra cerrahi tedavi imkanı yaratabilmesi, hiçbir hastada klasik kemoterapide olabilen sistemik bir yan etki görülmemesi ve sistemik kemoterapi, radyoterapi ile eş zamanlı yapılabilmesi" şeklinde sıraladı.