Yaşlılıkla beraber ortaya çıkıyor, zamanla beyin hücrelerinin ölümüne bağlı olarak hafıza kaybı, bunama ve genel anlamda bilişsel fonksiyonların azalmasına sebep oluyor.
İlerleyici bir beyin hastalığı olan Alzheimer’ın 65 yaşın üzerindeki kişilerde görülme sıklığı yüzde 3 ila 11 arasında. Yaş ilerledikçe görülme sıklığı artarak 85 yaşın üzerinde yüzde 20 ila 47 oranında görülüyor. Üstelik dünyanın çeşitli bölgelerinde yapılan araştırmalara göre 65-85 yaş arasında görülme sıklığı her 5 yılda bir neredeyse iki katına çıkıyor.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verilerine göre, dünyada 55 milyondan fazla Alzheimer hastası bulunuyor ve bu sayının, her yıl yaklaşık 10 milyon yeni vaka ortaya çıkması nedeniyle, 2050’de 139 milyona yükselmesi bekleniyor.
Tüm tıbbi gelişmelere rağmen Alzheimer’ın henüz kesin bir çözümü yok. Ancak çeşitli tedavilerle hastalığı yavaşlatmak mümkün. Bunun için de erken teşhis büyük önem taşıyor.
Alzheimer’ın erken dönemde ortaya çıkan belirtileri çoğu kişi tarafından ya bilinmiyor ya da önem verilmeyerek gözden kaçıyor. Hastalığın erken dönem belirtilerini Türkiye Alzheimer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu ile konuştuk.
Günlük hayatı hafif etkileyen unutkanlık başlıyor
Alzheimer’la ilgili yapılan araştırmalara göre hastalığın beyinde genellikle 40’lı yaşlarda başladığını söyleyen Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu, ilk belirtilerin ne zaman gözlenmeye başladığını şöyle anlatıyor:
“Beyinde amiloid plak ve nörofibriler yumak olarak isimlendirilen iki patolojik oluşuyor. Bu yapılar yavaş yavaş birikerek 60-65 yaşlarında dışarıdan da fark edilebilecek klinik belirtilere yol açıyor.”
Alzheimer hastalığının 60-65 yaşlarında görünür hale gelmesiyle dikkati çeken ilk erken belirtisi günlük hayatı hafif etkileyen unutkanlık… Basit unutkanlıklar normal olarak karşılansa da ihmal etmemek gerekiyor. Prof. Dr. Kulaksızoğlu, sözünü ettiği hafif unutkanlığı şöyle tarif ediyor:
“Eşyanın yerini karıştırma, para hesabında birtakım hatalar yapma, başkalarına verdiği randevuları unutma, işyerinde birtakım hatalar yapma gibi günlük hayatı çok belirgin bozmayan ama arada kalan bir unutkanlık bu.”
Kişinin tavırlarındaki değişiklik gözlenmeli
İkinci dikkat çeken belirtinin kişinin tavırlarındaki değişiklik olduğunu ifade eden Prof. Dr. Kulaksızoğlu, bunu örneklerle açıklıyor:
“Kişinin eski hobilerini terk etmesi, yine eskiden hoşlandığı ve yaptığı pek çok şeyin artık o kadar ilgisini çekmemesi… Bir ev hanımıysa artık günlere gitmek istememesi, örgü örüyorsa bırakması buna örnek verilebilir. Arkadaşlarıyla eskiden daha çok buluşuyorken bunu azaltması, daha çok evde oturmaya ve pek bir şey yapmamaya meyilli bir hale gelmesi de örnek davranışlar arasında.”
Erken evre belirtiler arasında depresyon da bulunuyor. Prof. Dr. Kulaksızoğlu, “Beyindeki değişiklikler, beyni gerekli olan bazı maddeleri üretemez hale getiriyor. Bu serotonin için de geçerli. Mutluluk hormonu denilen serotonin beyinde azaldığı için Alzheimer hastalığının erken evresinde sıklıkla depresif, moralsiz, mutsuz, keyifsiz olunabiliyor. Kişinin huylarında bazı değişikler oluyor” diyor.
Kişisel özende azalma başlıyor
Yine erken evrede dikkati çeken diğer bir belirti ise kişinin kendine gösterdiği özende azalma olması. Bu dönemde hastalar saç-sakal tıraşı, makyaj veya kıyafet seçimine eskisi gibi özen göstermeyebiliyor. Şahsi temizliklerini de ihmal edebiliyor.
Günlük hayattaki beceriksizlikler erken evrede görülen belirtiler arasında. Kişinin hayatı boyunca basit bir şekilde hallettiği fatura ödeme, yemek yapma, pazardan alışveriş gibi işlerde ortaya çıkan aksaklıklar buna verilecek bazı örnekler.
Prof. Dr. Kulaksızoğlu, “Bu belirtiler bazen hasta yakınları tarafından halsizlikle, tansiyon ve şeker gibi ek birtakım hastalıklarla açıklanıyor. Aslında bunlar Alzheimer hastalığının 'ben geliyorum' dediği belirtiler olarak sayılabilir” şeklinde uyarı yapıyor.
Erken teşhis çok önemli
Tıpkı pek çok hastalıkta olduğu gibi Alzheimer’da da erken teşhis çok önemli. Prof. Dr. Kulaksızoğlu bunu şöyle açıklıyor:
“Ne kadar erken dönemde birtakım ilaç tedavisine başlanırsa zihni kabiliyetlerin korunmaya çalışılmasına da o kadar erken başlanmış oluyor. Her şeye rağmen hastalık tabii ki ilerliyor. Tamamen Alzheimer hastalığını ortadan kaldıran bir ilacımız yok. Ancak mevcut ilaçlarla kişinin sahip olduğu zihni yeteneklerin daha erken evrelerden itibaren korunarak ilerlemenin daha yavaş olması sağlanıyor. İlaçlar, yaklaşık iki yıla kadar hastalığı yavaşlatabiliyorlar.”
Erken teşhiste ailelerin rolü büyük
Alzheimer’ın erken teşhisinde en büyük rol kuşkusuz ailelere düşüyor. Ancak ailelerin bu konuda tepkilerinin çok çeşitli olduğuna değinen Prof. Dr. Kulaksızoğlu şöyle konuşuyor:
“Bazen konuyla ilgili bir bilgileri olmuyor ve yaşlanınca unutkanlığı normal zannedip hiç fark etmeyebiliyorlar. Bazıları ise bir çeşit inkar mekanizmasıyla fark etmeyebiliyor. İnsanın sevdiği annesinin, babasının, eşinin veya kardeşinin, Alzheimer olduğunu düşünmesi çok kolay değil. Öyle olmadığını düşünmeyi istiyorlar. Bazen de daha önceden Alzheimer hastalığını duydukları için çok erken bir evrede fark edip ‘bize biraz unutkan geldi’ diyebiliyorlar.”
Unutkanlığın sebebi araştırılmalı
Prof. Dr. Kulaksızoğlu bu noktada önemli bir uyarıda da bulunuyor:
“Her unutkanlık Alzheimer demek değil. Unutkanlığınız varsa bunun sebebinin ne olduğunun öğrenmek için bir hekime başvurmalısınız. Bazen bu bir vitamin eksikliği, kan şekeri dengesizliği sebebiyle olabiliyor. Yine bir tansiyon ya da tiroit hormonlarının dengesizliğinden de kaynaklanabiliyor. Bazen bir tümör veya damarlardaki tıkanıklık buna yol açabiliyor. Yani unutkanlık yapacak yüzlerce neden var. Bu yüzlerce nedenden bir tanesi Alzheimer hastalığı. Tedavide geç kalınmaması için unutkanlık şikayeti olanların bir uzmana başvurması şart.”
Grafik: Ayhan Akgün