Antibiyotikler, bakterilerin neden olduğu çoğu ölümcül ve bulaşıcı hastalıkları iyileştirmek için kullanılan ilaçlar olarak tanımlanıyor ve 1940'lı yıllardan beri kullanılıyor.
Antibiyotikler sayesinde son 75 yılda ortalama ömrün uzadığı ve milyonlarca hayatın hastalıklardan kurtulduğu biliniyor. Ancak antibiyotiklerin kullanılması ile bakteriler de direnç geliştirmeye başladı.
Bir bakterinin antibiyotiğe karşı dirençli hale gelmesi, o antibiyotiğin yol açtığı enfeksiyonların tedavisinde kullanılamayacağı anlamına geliyor.
Bakteriler neden direnç geliştiriyor?
Direncin gelişmesindeki en önemli faktör, antibiyotiklerin çok yaygın ve gereksiz kullanılması.
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), antibiyotik ve bakterilerin insanlar üzerindeki etkilerini araştıran bir rapor yayımladı.
Raporda, antibiyotiklere karşı dirençli bakterilerin artmasını engelleyecek önlemler alınmasının önemi ortaya konuldu. Rapora göre, önlemlerin alınmaması durumunda, gelecek 30 yıl içinde Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'da 2 milyon 400 bin insan hayatını kaybedecek.
Ayrıca raporda, küçük ve basit önlemler alınarak enfeksiyondan kaynaklanan 4 ölümden 3'ünün önlenebileceği vurgulandı.
Dirençli bakterilerle mücadele için 33 OECD ülkesinde yıllık ortalama 3,5 milyar dolar harcandığı da belirtildi.
"Dirençli bakteriler ekonomik kayıplara da yol açıyor"
2016 yılında İngiltere’de yayımlanan bir raporda ise daha karamsar bir tablo var.
Raporda, 2050 yılında en sık görülen ölüm nedeninin antimikrobiyal direnç olacağı vurgulanıyor. Hatta her üç saniyede bir kişinin direnç nedeniyle hayatını kaybedebileceği ve 2050 yılında toplam 10 milyon kişinin bu nedenle öleceği belirtiliyor. Bu rakam, kanser ve trafik kazaları nedeniyle gerçekleşmesi beklenen ölümlerin toplamından daha fazla.
Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Başkanı Prof. Dr. Alpay Azap, bugüne kadar bu sorunun yeni antibiyotikler geliştirilerek dirençli bakterilerin tedavi edilmesi ile aşılmaya çalışıldığını söyledi.
"Ancak bakteriler direnç geliştirmek konusunda o kadar yetenekli ki günümüzde geliştirilen tüm antibiyotiklere dirençli bakteriler ile karşılaşılıyor. Tüm ilaçlara dirençli bu bakteriler ölümlere neden oluyor. Günümüzde dirençli bakteriler nedeniyle yılda yaklaşık 700 bin kişi hayatını kaybediyor. Dirençli bakteriler ekonomik kayıplara da yol açıyor. Avrupa’dan yayımlanan bir raporda, sadece AB ülkeleri için dirence bağlı maliyetin yılda 1.5 milyar euro olduğu belirtildi."
Ülkemizde antibiyotik kullanımı ne durumda?
Türkiye, OECD ülkeleri arasında kişi başına antibiyotik tüketiminin en fazla olduğu ülke. On reçetenin en az üçünde antibiyotik olduğu biliniyor. Bu yoğun tüketimin sonucu olarak da direnç oranları diğer ülkelere kıyasla oldukça yüksek. Üstelik direnç sadece hastanelerde değil toplumda gelişen basit enfeksiyonlarda da tedavi güçlüğüne neden oluyor. Örneğin idrar yolu enfeksiyonu geçiren hastaların yaklaşık üçte birinde artık tablet şeklinde ağızdan bir antibiyotik verilemiyor. Bu durum, alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları, cilt enfeksiyonları için de geçerli. Antibiyotik kullanımı akılcı şekilde yapılmazsa ülkemizi ve insanlığı kötü günler bekliyor. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de akılcı antibiyotik kullanımını sağlamak için yoğun çabalar var.
Gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek için neler yapılmalı?
Türkiye'de artık antibiyotikler reçetesiz verilmiyor. Bu gereksiz antibiyotik kullanımını azaltmak için çok önemli ve gerekli. Sadece direnç gelişimi açısından değil ilaçların yan etkileri, gereksiz maliyet gibi sıkıntıları azaltmak açısından da önemli. Ancak ne yazık ki antibiyotiklerin yan etkileri de olabilen ciddi ilaçlar olduğunu bilmeyen çok sayıda vatandaşımız reçeteye antibiyotik yazmaları konusunda hekim arkadaşlarımızdan talepte bulunuyor. Unutulmamalı ki akut enfeksiyonların özellikle solunum yolu enfeksiyonlarının %80-90’ı virüslerden kaynaklanıyor. Antibiyotikler virüslere etki etmiyor, antibiyotikler ateş düşürücü de değil. Bağışıklık sistemini güçlendirmezler tersine vücuttaki faydalı bakterileri de öldürerek bağışıklık sistemini zayıflatıyorlar. Bu yüzden doktor önermedikçe kesinlikle antibiyotik kullanılmamalı.
Antibiyotik kullanılmadan önce durum nasıldı?
1940 yılından önce en iyi, en hijyenik hastanelerde doğum yapan 100 kadından bir tanesi enfeksiyon nedeniyle kaybediliyordu veya akciğer enfeksiyonu yani zatürre on çocuktan birinin hayatını kaybetmesine yol açıyordu. Günümüzde bize çok basit bir enfeksiyonmuş gibi görünen beta hemolitik streptokoka bağlı gelişen, halk arasında bilinen adıyla, beta-bademcik iltihabı tedavi edilemediği için binlerce genç insan romatizmal kalp hastalığına yakalanıyor, kalp yetmezliği nedeniyle ölüyordu. Menenjitten hastalar kaybediliyordu; yaşamaya devam edenler ise sağırlık, felç gibi ağır hastalıklarla mücadele ediyordu. Büyük bazı ameliyatlardan önce enfeksiyondan koruma amacıyla (cerrahi profilaksi) verilen antibiyotikler olmadığı için ameliyatların başarısı düşük idi.
"Tüm bunları önlemenin yolu antibiyotiklerin dikkatli ve doğru kullanılması"
Polikliniğe gelen ve basit sayılabilecek bir enfeksiyonu olan bir hastaya tablet şeklinde verebileceğimiz bir antibiyotik olmadığını bunun için hastaneye yatması gerektiğini söylemek zorunda kalıyoruz. Hastanede, yoğun bakım ünitelerinde yatan bazı hastalarımız için ise tıpkı 1940’lı yıllardan önce olduğu gibi antibiyotik seçeneğimiz olmaksızın tedavi etmeye çalışıyoruz çünkü bakterilerin bazıları elimizdeki tüm antibiyotiklere dirençli. Yeni geliştirilen antibiyotiklerin sayısı çok az, çok pahalı ve yan etkisi yüksek ilaçlar. Üstelik bu antibiyotiklere de eskisinden de hızlı bir şekilde direnç gelişiyor maalesef. Çünkü bakteriler gen aktarımı yoluyla direnci birbirine bulaştırıyor ve doğada bu direnç genleri sürekli olarak birikiyor. Dolayısıyla antibiyotikleri doğru kullanmazsak yeni antibiyotiklerin geliştirilmesi de çözüm olamayacak ve antibiyotik öncesi döneme döneceğiz. Sadece enfeksiyonların tedavisi aksamayacak, bugün bilimsel-teknolojik gelişmeler sayesinde yapılabilen hayat kurtarıcı pek çok tıbbi girişim ve tedavi de enfeksiyon riski nedeniyle yapılamaz olacak. Örneğin başta kemik iliği olmak üzere organ nakilleri, kanser ameliyatları, kanser kemoterapileri yapılamayacak. Basit ameliyatlarda bile enfeksiyondan ölüm riski çok artacak. Tüm bunları önlemenin yolu antibiyotiklerin dikkatli ve doğru kullanılması. İnsanlık olarak şimdilik başka seçeneğimiz yok.
Fatma Demir Turgut / TRT Haber