Havaların soğumasıyla birlikte hastalıklarda artış yaşanmaya başladı. Bu da ilaç kullanımını artırıyor. Ancak yerli yersiz kullanılan ilaçlar, şifa arayanlara ters etkide bulunabiliyor. Bunların başında da soğuk algınlığı gibi basit denilebilecek hastalıklarda bile başvurulan antibiyotikler geliyor. Oysaki antibiyotikler gereksiz kullanımda, yarardan çok zarar getiriyor. Türkiye’de 2013’te reçetesiz antibiyotik satışı yasaklandı. O günden bu yana gereksiz antibiyotik kullanımı konusunda epey yol kat edildi.
Antibiyotik kullanımıyla ilgili merak edilenleri Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, TRT Haber’e anlattı.
Hangi durumlarda antibiyotiğe başvurmak gerekiyor?
Antibiyotik, bakteriyel enfeksiyonlar olduğu zamanlarda kullanılmalıdır. Yani dışarıdan bir mikrop vücuda girdiği zaman ya da var olan mikrobun bazen bağışıklığı baskılanmış hastalarda aktive olması durumunda kullanılması gerekiyor. Onun için ancak hekim reçetesiyle alınmalı. Zaten kişiler 2013’ten bu yana eczaneden kendi başlarına antibiyotik alamıyorlar. Bu oldukça yerinde bir karar.
Hangi gereksiz durumlarda antibiyotik alma alışkanlığı olduğunu gözlemliyorsunuz?
Ateş yükseldiğinde, aspirin gibi antibiyotik kullanma alışkanlığı var. İnsanların ateş düşürücü alır gibi antibiyotik kullanmaması gerekiyor. Kişilerin doktora dahi gitmeden evlerinde bulunan yahut dost, akraba önerisiyle aldıkları antibiyotiklere rastlayabiliyoruz. Hastalar, doktora gittikleri zaman, antibiyotik vermeyecek misin, diye baskı yapıyor. Doktorları zor durumda bırakıyorlar. Viral nedenlerle kendiliğinden bir iyileşme süreci olduğunda doktorlar, antibiyotiğe gerek görmüyor ancak hastasını ikna etme işi biraz zor oluyor. Çünkü karşı taraf bir beklenti içerisinde ve bu beklenti karşılanmamış oluyor.
Antibiyotiğin gereksiz kullanımı ne gibi sonuçlara yol açıyor?
Gereksiz kullanım antibiyotik direncine, yani gerçekten gerekli olduğunda antibiyotiğin etkisiz kalmasına yol açıyor. Bu kişisel bazda algılamamalı. Antibiyotikleri toplumsal ilaçlar olarak görmeliyiz. Diş hekimliği uygulamalarından aile hekimlerine, polikliniklerden hastanelere kadar birçok alanda karşınıza çıkabiliyor. Böyle böyle antibiyotiğe dirençli toplum haline döndük. Burada meslektaşlarımızın da kendilerini gözden geçirmeleri gerekir.
Yan etkileri de unutmamak gerekiyor herhalde…
Bazı yan etkilerini yeni öğreniyoruz. Çünkü deneyim kazandıkça öğrenilen şeyler bunlar. Birtakım antibiyotiklerin yan etkileri, yeni yeni ortaya çıkabiliyor. Bu, dışarıdan kullanılan bir ajan sonuçta. Bazen zararlı da olabiliyor. O yüzden gereksiz kullanmamak gerekir.
2013’te antibiyotiklerin reçeteye bağlanmasının meyveleri alınmaya başladı mı?
Türkiye’nin burada bir mücadelesi ve çabası var. İlerleme var. “Hadi tamam artık” dediğimiz noktaya epey uzağız ama başarı kaydedildi. Ülkemizde böyle bir sorun vardı. Bunu tespit ettik, ortaya koyduk, gösterdik. Sorunu el birliğiyle çözüp dünyaya örnek bir başarı öyküsü yazabiliriz. Şu ana kadar gerçekten iş birliği içinde çalışıldı. Hep birlikte bunu çözeceğimize gönülden inanıyoruz.
Antibiyotik kullanmak kaçınılmaz ise nelere dikkat etmek gerekiyor?
Mutlaka hekime danışılmalı. Hastalar antibiyotiği nasıl alacaklarını öğrenmeliler. Ağızdan alınıyorsa yemekten önce mi sonra mı, bol suyla mı ayrıntısı çok önemli. Hekime ne kadar süre antibiyotik kullanmak gerektiğini sormakta yarar var. Hekim 10 gün tasarlayabilir ama 5 gün de yetebilir mesela. Hekim, hastasını takip ederek ne kadar kullanacağına karar vermeli. Süreyi gereksiz yere uzatmamak gerekiyor.
Türkiye’de antibiyotik kullanımı azalıyor
Gereksiz antibiyotik kullanımının önüne geçmek için Türkiye’de önemli çalışmalar yürütülüyor. Birbirini takip eden kampanyalarla halkın bilinçlendirilmesi sağlanıyor. Tüm bu çalışmalar neticesinde antibiyotik kullanımında hatırı sayılır düzeyde azalma oldu. Rakamlar, elde edilen başarıyı açıkça ortaya koyuyor. Türkiye’de 2011 yılında 218 milyon kutu antibiyotik satılırken bu sayı 2018’de 166 milyon kutuya indi.