Tarihte ilk keşfedilen aşı, çiçek aşısı olarak biliniyor. Ortaya çıkışıysa uzun yıllar öncesine dayanıyor. Antik Yunan tarihçilerinden Thucydides, MÖ 429 yılında Atina’da çiçek hastalığı geçiren kişilerin tekrar aynı hastalığa yakalanmadığını gözlemlediğini yazar. Ancak aşı benzeri bir uygulamadan bahsetmez.
Aşı kullanımına dair ilk yazılı kayıtlar, Çinlilerin 15'nci yüzyılda uyguladığı “Variolasyon” tekniğine ait. Variola, çiçek hastalığına neden olan virüsün adıdır. İlkel bir aşılama tekniği olan “Variolasyon”yun bir kaç farklı yöntemi vardı:
Hastaların yaralarından kabuklar alınır, toz haline getirilir ve sağlıklı kişinin burnuna ince bir çubukla verilirdi. Başka bir variolasyon tekniğinde ise hastalardan döküntüler alınır, sağlıklı kişilerin derisi çizilerek sürülür ve bağışıklık oluşması beklenirdi.
Zamanla geliştirilen bu yöntem, Çin’den Orta Asya’ya yayılarak Kafkaslara geçti. Türkler, Çinlilerden öğrendiği tekniği göç ettikleri bölgelere taşıdı. Osmanlı'da da kullanılan "variolasyon" yöntemine, 1721 yılında İngiltere Büyükelçisinin eşi Lady Mary Montagu tanık olur. Çiçek hastalığına karşı İstanbul'da kullanılan bu yöntemi Papa'ya yazdığı mektupta anlatır ve çocuklarına yaptırmak için izin ister. Bu mektup aşıya ilişkin ulaşılmış en eski belgedir ve aşı bu sayede Avrupa ve Amerika'da da uygulanmaya başlar.
Variolasyon, Edward Jenner'ın 1789 yılında modern çiçek aşısını geliştirmesine kadar bilinen tek aşı uygulaması olur. Louis Pasteur 100 yıl sonra, enfeksiyon hastalıklarının kaynağının mikroplar olduğunu keşfeder ve kuduz aşısını geliştirerek insanlığa en büyük hizmetlerden birini yapar.
Böylece variolasyonla başlayan aşı serüveni, bu büyük buluşla gelişir, onlarca ölümcül hastalığın aşılarla kontrol altına alınmasının önü açılır.
1892 yılında Laffnike adlı araştırıcı kolera aşısını, 1896 yılında Wright tifo aşısını geliştirir. Tüberküloz (verem) aşısı Calmette ve Guerin tarafından 1921 yılında, tetanos aşısıysa 1927 yılında Ramon ve Zoeller tarafından üretilir.
Difteri, boğmaca, kızamık, kabakulak, menenjit, aşıyla bugüne kadar kontrol altına alınan hastalıklardan sadece bazıları...Aşılar sayesinde her yıl 10 milyon kişi hayatta kalıyor. Aşı tüm dünyada, sağlık alanındaki tüm gelişmelerden daha fazla yaşam kurtarıyor.
"İnsanlık tarihindeki en önemli buluşlardan biri"
Aşı, bulaşıcı hastalıklara karşı bağışıklık sağlamak için vücuda enjekte edilen ölü ya da zayıflatılmış bakteri veya virüsler... Uzman Dr. Füsun Kitapçı Uysal aşının tarihteki önemini anlattı:
"Aşı insanlık tarihindeki önemli buluşlardan birisidir. İnsanlık, uzun zaman boyunca bulaşıcı hastalıklar ile uğraşmış, sterilizasyon ile mikropların öldürülmesi ve aşıların bulunması ile tıpta çok önemli yollar kat edilmiştir. Şu anda hayattaysanız anneniz tetanoz aşısı olduğu için ya da babanıza çocuk felci aşısı yapılmış olduğu için olabilir. Belki de küçüklüğünüzde kızamık aşısı olmasaydınız, bugünleri göremeyecektiniz."
Uysal, virüslere bağlı bazı hastalıklara uzun süredir rastlanmıyor olmasının bir daha görmeyeceğiz anlamına gelmediğinin altını çiziyor.
"Son yıllarda hiç bir bilimsel dayanağı olmayan aşı karşıtlığı nedeniyle bazı tehlikeli çocukluk hastalıkları yeniden salgın oluşturmaya başlamıştır. Eskiden ölümcül olan bakteri veya virüslere bağlı hastalıkların çoğu aşı nedeniyle kontrol altına alınsa da, turistik seyahatler ve göçlerin arttığı, sınırların kalktığı günümüzde aşısı olmayan ya da hastalık taşıyıcısı olan insanlar aracılığı ile hastalıklar çok hızlı yayılabilmektedir. En son yaşadığımız pandemi de aşının önemini tekrar gündeme getirmiştir."
Aşıdan önce büyük salgınlar
- Veba salgınları 1346-1352’de Avrupa nüfusunun dörtte birininin ölümüne yol açtı.
- 1618 yılında 20 milyon olan Meksika’daki İnka nüfusu çiçek hastalığı nedeni ile 1,6 milyona düşmüştü.
- 1779’da Hawai’de nüfus tifo nedeniyle 500 binden 84 bine düştü.
- 1880’lerde Kanada’da her 100 yerliden 9'u tüberküloz hastasıydı.
- 1. Dünya Savaşı sonrası 21 milyon kişi grip nedeniyle hayatını kaybetti.