Gece yarısı çocuklar çığlıklarla uyanıyor, korku dolu bakışlarla çevrelerine bakıyorlar... Peki, bu yaşananlar sıradan bir kabus mu yoksa başka bir probleme mi işaret ediyor?
Çocukların gece boyunca aniden çığlık atarak uyanması, korku içinde yatağında oturup kimseye tepki vermemesi oldukça endişe verici olabiliyor. Peki, bu durum ne kadar yaygın ve nedeni ne?Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Uyku Hastalıkları Merkezi Koordinatörü Prof. Füsun Domaç'la sık rastlanılan bu durumu konuştuk.
Çocuklar uyurken birden bire çığlıklar atarak uyanıyor, korkmuş bir halde yatakta oturuyor ya da yataktan fırlıyor. Çoğu zaman ebeveynler, bu durumu kabusla karıştırıyor. Ancak Sağlık Bilimleri Üniversitesi Erenköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Uyku Hastalıkları Merkezi Koordinatörü Prof. Füsun Domaç, bunun uyku ya da gece terörü adı verilen ve oldukça derin kökenleri olan bir uyku bozukluğu olduğunu belirtiyor.
"Çocuk derin uykusundan aniden uyanarak yatakta oturabilir veya yataktan fırlayabilir. Korkmuş bir yüz ifadesi vardır, panik haldedir, yoğun korku içinde çığlık atar. Kafası karışmış gibi görünen çocukta anlamsız kelime çıkışları olabilir. Bazen görünmeyen bir tehlikeden kaçmak için çılgınca hareketler yapar, tekmeler atar, kendini korur ya da kaçar gibi hareketler yapabilir ve bu sırada kendine zarar verebilir. Nabız sayısında artma, solunum sayısında artma, yüzde kızarma, terleme, göz bebeklerinde büyüme gibi bulgular eşlik eder. Ataklar genellikle birkaç dakikadan fazla sürmez nadiren bir saate kadar uzayabilen ataklar olabilir."
Birçok ebeveyn gece yaşanan bu atakları kabuslarla karıştırabiliyor. Ancak iki durum birbirinden oldukça farklı. Kabuslar, REM uykusu sırasında görülürken, uyku terörü NREM uykusunun derin evrelerinde meydana geliyor.
Prof. Domaç, bu farkı şu sözlerle açıklıyor:
"Kabus bozukluğunda çocuk yoğun korku ve dehşet dolu bir rüya görerek uyanır ve bu rüyayı detaylarıyla hatırlar. Uyku teröründe ise çocuk uyuduktan sonraki ilk birkaç saat içinde atak geçirir, uyanıklık hali tam değildir ve sabah uyandığında yaşananları hatırlamaz. Kabus bozukluğuna nabız, solunum sayısında artış, gözbebeklerinde büyüme, yüzde kızarma, terleme gibi bulgular eşlik etmez."
Uyku terörü genellikle 4 ila 12 yaş arasındaki çocuklarda görülüyor. En sık rastlanan yaş aralığı ise 5 ila 7 yaş. Prof. Domaç, bu durumun kız çocuklarında daha sık görüldüğünü belirterek, ergenlik döneminde genellikle düzeldiğini söylüyor.
Peki bu bozukluğu tetikleyen faktörler neler?
Prof. Domaç’a göre bu durumun kesin bir nedeni olmamakla birlikte, aile öyküsü önemli bir rol oynuyor. Ayrıca çevresel, psikiyatrik, organik ve gelişimsel faktörlerin bu durumu tetikleyebileceği belirtiliyor. Duygusal stres, travmalar, ateşli hastalıklar, tiroid bozuklukları atakları artırabiliyor.
"Uyku terörü, hiperaktivite bozukluğu, otizm spektrum bozukluğu, kaygı bozukluğu gibi psikiyatrik hastalıklarla veya uyku apne sendromu, huzursuz bacak sendromu gibi diğer uyku bozukluklarıyla birlikte görülebilir. Ayrıca çocuğun uyuduğu odanın gürültülü olması veya dolu bir mesane gibi çevresel şartlar da atakları tetikleyebilir."
Ebeveynlerin en çok merak ettiği konulardan biri de atak sırasında çocuğu uyandırmanın doğru olup olmadığı. Prof. Domaç, uyandırmaya çalışmanın çocuğun daha fazla kafasını karıştırabileceğini ve saldırgan tepkilere yol açabileceğini belirtiyor:
"Atak sırasında çocuk uyandırılmamalı, güvenliği sağlanarak sakince beklenmelidir. Eğer çocuk çevresine zarar verebilecek bir durumda ise nazikçe yönlendirilerek güvenliği sağlanmalı, sakin bir ses tonuyla konuşulmalıdır."
Uyku düzeni oluşturmak, çocuğun yeterli ve kaliteli uyumasını sağlamak tedavide büyük önem taşıyor. Ayrıca, atakların belirli bir saatte ortaya çıktığı durumlarda, çocuğu bir süre önce uyandırarak sorunun önüne geçilebiliyor.
Prof. Domaç, ilaç tedavisinin ise en son seçenek olarak kullanıldığını belirtiyor:
"İlaç tedavisi genellikle nadiren başvurulan bir yöntemdir. Eğer uyku apnesi gibi eşlik eden bir uyku bozukluğu varsa, öncelikle bu sorunlar tedavi edilmelidir."
Ebeveynler için en önemli öneri ise sakin kalmak. Atakların ergenlikle birlikte genellikle sona erdiğini yineleyen Prof. Domaç, ailelerin bu süreci destekleyici bir şekilde yönetmesini tavsiye ediyor. Çocuğun uyku günlüğünün tutulması, atakları tetikleyen durumların not alınması ve gerekirse video kaydı yapılması, tedavi sürecinde doktorla paylaşılacak önemli bilgiler arasında yer aldığını söylüyor.