İnsanların sebze, meyve ve etten oluşan ilk besinlerine, Neolotik çağın başlaması ile buğday da eklendi. Bu ürünlerin ilk izlerine “Bereketli Hilal” denilen Nil Vadisi ve Mezopotamya’yı içeren alanda rastlandı.
İnsanların yerleşik yaşama geçmesi ve tarıma başlamasının ilk adımları burada atıldı. Çölyak hastalığının da bu dönemde ortaya çıktığı kabul ediliyor.
Çölyak hastalığı, genetik, çevresel ve otoimmün (vücudun savunma mekanizmasının rol oynadığı) bir süreç sonunda gelişiyor. Her yaş grubunda görülebiliyor.
İnsanların DNA’sında meydana gelen bir gen mutasyonu sonucu ortaya çıkan çölyak, bazı belirtilerle kendini gösteriyor. Bunlardan bazıları ise şöyle:
“Kaşıntılı ve kırmızı cilt döküntüleri, glüten içeren yiyecek tüketildiğinde karın ağrısı, K vitamini eksikliğine bağlı kanamalar, depresyon bulguları, ses kısıklığı, epileptik nöbetler, eklem problemleri, ağız içerisinde aftlar.”
Çölyak hastalığı nasıl teşhis ediliyor?
Çölyak hastalığı, hem çocuklar hem de erişkinlerde geniş bir klinik yelpazeye sahip. İnsan vücudunda etkilemediği organ yok.
Belirtileri fark eden kişilere özel kan testleri uygulanıyor. Bunlar da “Anti – Endomisium” veya “Anti-Doku Transglutaminaz” testleri. Bu testlerin sonucu yüzde 95 oranında pozitif çıkarsa, kişinin çölyak hastalığı var anlamına geliyor.
Kesin olarak çölyak tanısı ise ince bağırsak biyopsisi ile mümkün. Biyopsi ile ince bağırsaktaki villus yapılarının sağlam olup olmadığına bakılıyor ve bunun sonucunda kişinin çölyak olup olmadığı anlaşılıyor.
Çölyak hastaları nelere dikkat etmeli?
Çölyak hastalığında erken tanı oldukça önemli. Hastalığın günümüzde bilinen tek tedavisi, ömür boyu glütensiz diyet uygulamak.
Glütensiz diyeti kararlı bir şekilde uygulayan çölyak hastalarının 2 hafta gibi kısa bir sürede hastalığı gerilediği görülüyor. Kan testleri 6 ay içerisinde normale dönüyor. Bağırsaktaki bozuklukların tamamen iyileşmesi ise 1-2 yıl sürüyor.
Çölyak hastalarının uzak durulması gereken besinler
“Tahıl veya türevini içeren süt ve süt ürünleri, zenginleştirilmiş çocuk yoğurtları, bazı dondurma çeşitleri, pane ile hazırlanmış et ürünleri, sosis, salam, sucuk, konserve et, soslanmış etler, makarna, nişasta, irmik, arpa, yulaf, kraker, simit, konserve edilmiş kurubaklagil yemekleri, un çorbası, şehriye çorbası, meyve suları, şekerlemeler…”
Çölyak hastalarının tüketebileceği besinler arasında ise, ev yapımı sütlü tatlılar, süt ve süt ürünleri, tavuk, balık, yumurta, kinoa, glütensiz unlar, tüm sebzeler ve meyveler, tüm kurubaklagiller, sirke, limon, baharatlar gibi besinler bulunuyor.
Çölyak hastalığında tedavisinde şu aşamalar izlenmeli:
-Hastalık hasta tarafından kabul edilmeli,
-Glüten içermeyen besinler öğrenilmeli,
-Hasta ve yakınlarına çölyak hastalığı ile ilgili farkındalık eğitimleri verilmeli,
-Etiket okuma alışkanlığının edinilmesi,
-Ev dışında beslenmede dikkat edilecek noktaların öğretilmesi,
-Ev mutfağında glütensiz diyetin hazırlanması için özel bir alan oluşturulması,
-Oluşabilecek komplikasyonların önlenmesine yönelik davranışların kazandırılması,
-Sosyal yaşamın sağlıklı bir şekilde devam ettirilmesinin sağlanması.
Türkiye’de ne kadar çölyak hastası var?
Ülkemizde çölyak hastalığı görülme sıklığı yüzde 1 ile binde 3 arasında değişiyor. Türkiye’de 250 bin ile 750 bin arasında çölyak hastası var ancak bu hastaların yüzde 10’una tanı koyuluyor.
2019 yılı Mayıs ayı itibarıyla Türkiye’de 68 bin 123 çölyak hastası bulunuyor. Ülkemizde çölyak hastalığı tanısı konulmamış hasta sayısı, tanı konulan hasta sayısından daha fazla.
Rehbere ulaşmak için tıklayınız
Sağlık Bakanlığının yayımladığı “Çölyak Rehberi”nde hastalığın tanısı ve tedavisine yönelik bilgi ve öneriler, tedavide güncel gelişmeler, sakıncalı besinler, besinlerin hazırlanmasında dikkat edilmesi gerekenler, diyet ve ilaçlarla ilgili önemli detaylar yer alıyor.
Kaynak: TRT Haber, Sağlık Bakanlığı