Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Mutlu, kalp damar hastalıklarının ilaç tedavileri konusunda önemli adımlar atıldığına değindi.
Mutlu, başta diyabet, hipertansiyon ve kalp yetersizliği olmak üzere kalp damar hastalıkları konusunda son 10 yıl içerisinde yeni girişimsel yöntem ve medikal tedavi ajanları geliştirildiğini ve hastalıklarla mücadeleyi kolaylaştırdığını anlattı.
"Risk faktörlerinin tümü değiştirilebilir"
Tümünün yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavileriyle düzeltilebildiğini vurgulayan Prof. Dr. Bülent Mutlu, şöyle konuştu:
"Güçlü bilimsel kanıtlar total kalp ve damar riskinin azaltılmasının sonucunun kalp krizi ve inmeyi önlediğini göstermiştir. Günümüzde atriyal fibrilasyonu olan hastalarda inmenin önlemesinde ve tekrarlarının engellenmesinde güçlü yeni oral antikoagulan denilen, halk arasında kan sulandırıcılar olarak bildiğimiz ajanları çok daha güvenli ve etkin şekilde kullanmaya başladık. Obezite, diyabet, hipertansiyon ve sigara alışkanlığı… Bu sıraladığım risk faktörlerinin tümü değiştirilebilir davranışsal ve metabolik risk faktörüdür. Son yıllarda üzerinde çok sık konuşulan stres de artık temel risk faktörlerinden biri olarak kabul edilmiş ve risk skalaları içerisinde yer almıştır. Risk faktörlerinin belki de en başında tütün kullanımı gelmektedir ve ilişkili riskler sadece direkt kullanımla değil pasif içicilikle de bağlantılıdır."
"Sağlıksız beslenme ve tuz tüketimi, en önemli problemlerden"
Bülent Mutlu, sigara kullanımıyla kalp damar hastalıklarına bağlı ölüm oranlarının nerdeyse 2 kat artığını ve bırakılmasından sonra oranın yıllar içerisinde azaldığını belirterek, şunları söyledi:
"Elektronik sigara kullanımında risk faktörü olduğu ayrıca gösterildi. Ülkemizin önemli diğer risk faktörü ise yetersiz fiziksel aktivitedir. Haftada 150 dakika orta derecede fiziksel aktivitenin iskemik kalp hastalığı riskini yüzde 30, diyabet riskini yüzde 27 oranında azalttığı saptandı. Aynı zamanda sağlıksız beslenme ve tuz tüketimi ülkemizdeki en önemli problemlerden ikisidir. SALTurk çalışmasına göre, ülkemiz yaklaşık 15 gramlık günlük tuz tüketimi ile dünyada ilk sıralarda yer almaktadır. Dünya Sağlık Örgütü günlük tuz tüketimini 5 gram ile sınırlamıştır."
"Bu dönemde kalp damar hastaları hastaneye gelmekten çekiniyor"
Türk Kardiyoloji Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Bülent Mutlu, bugüne kadar paylaşılan veriler ışığında COVID-19'dan en çok etkilenen ve ölüm oranı en yüksek seyreden grubun bilinen kalp ve damar hastalıkları olan 65 yaş üzerindeki erişkinler olduğunu söyledi.
Mutlu, "Buna ilaveten eşlik eden kalp damar hastalıkları, hipertansiyon ve diyabet kişileri virüse karşı daha duyarlı kılmakta bu kişilerdeki kötü sonuçlar ve ölüm oranları artmaktadır. Bu nedenle bu hasta grubuna genel önemler konusunda daha hassas olmaları, kullandıkları ilaçlarda hekim kontrolü dışında değişiklik yapmamaları yıllık influenza ve zatürre aşılarını yaptırmalarını öneririm" dedi.
Kardiyoloji kontrolü şart
Virüse yakalanan kişilerde kalp ritim bozuklukları, akciğer damarlarında tıkanmalar, kalp kası enfeksiyonu gibi solunum yolları dışında etkilerin saptandığını vurgulayan Bülent Mutlu, şunları söyledi:
"Aktif hastaların ve iyileşenlerin mutlaka kardiyoloji kontrolü yaptırmaları gerekmektedir. Bu dönemin ikinci etkisi ise kalp damar hastalarının hastaneye gelmekten çekinmeleri nedeniyle yapılması gereken kontrollerden kaçınmaları veya önemli akut belirtileri olmasına rağmen hastaneye gelmemeleri olmuştur. Bu nedenle iskemik kalp hastalıkları ve kalp krizi, akut kalp yetersizliği gibi acil müdahale gerektiren durumlara müdahale zamanlamasında geç kalınmakta, bu da ölüm ve kötü sonuç oranlarını artırmaktadır. Bu nedenle özellikle göğüs ağrısı, nefes darlığı, bayılma gibi önemli belirtileri olan kişilerin vakit kaybetmeden en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalarını öneririm."