Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu ile Öğr. Gör. Dr. Uğur Çağlayan ve Danimarka Roskilde Üniversitesi'nde görevli Dr. Kristian Syberg ve Tiffany Ramos, mikroplastikler ile ilgili ortak bir çalışmaya imza attı.
Çalışma kapsamında piyasada satılan PVC ve polipropilen ambalajlı serumlar incelendi ve bunların içerisindeki sıvılarda mikro plastik olup olmadığı araştırıldı. Çarpıcı sonuçların çıktığı çalışma, hakemli, bilimsel ve akademik bir dergi olan Environmental Toxicology and Pharmacology'da yayımladı.
Eczanelerden farklı tip ambalajlardaki serum sıvıları toplandı
1 yıl süren çalışmanın detaylarını paylaşan Öğr. Gör. Dr. Uğur Çağlayan, "Çukurova Üniversitesi Merkezi Laboratuvarı'nda yaptığımız çalışma için bölgemizdeki eczanelerden farklı tip ambalajlardaki serum sıvılarını topladık. Bu sıvıları aynen hastaya verilir gibi bir filtreden damıttık ve filtre üzerinde tutunan polimerleri, mikroplastik dediğimiz parçacıkları, ileri gelişmiş Raman analizi ile belirledik. 13 farklı markadan aldığımız serum ürünlerinin içerisinde 1 litrede 65 adet olacak şekilde mikroplastik olduğunu saptadık" diye konuştu.
Damar yolu ile yüzlerce mikroplastik
Kanda yapılan bir çalışmada, damardaki kan plaklarında var olan mikroplastiklerin kalp krizi riskini çok ciddi miktarda artırdığının ortaya çıktığını anlatan Prof. Dr. Sedat Gündoğdu ise "Ancak damarlarda bu kadar mikroplastiğin nasıl varolduğuna dair bir araştırma yoktu. Bu çalışmayla damar yolu ile verilen sıvıların doğrudan mikroplastik maruziyetine neden olduğunu ortaya koyduk. Çalışma sonucundaki değerlendirmede, bir kişinin OECD ülkesinde hastaneye yatma süresi üzerinden yaptığımız hesaplamada, 1 yılda yaklaşık 200 ile 350 arasında mikroplastiği sadece bu tedavi yöntemiyle, damar yolu sıvıları ile vücuduna aldığını tespit ettik" dedi.
"Cam serum kullanılmalı"
Özellikle sağlık sektöründe plastiğe maruziyeti azaltmanın önemini anlatan Prof. Dr. Gündoğdu, şunları söyledi:
"Plastiğin insanlar ve diğer canlılar ile bu kadar yakın temasta bulunması konusunu artık yeniden düşünmemiz gerekiyor. Plastiğin Parkinson, Alzheimer, demans, kalp krizi ve tümör oluşumu ile çok ciddi ilişkileri olduğu yapılan çalışmalarla ortaya konuyor. Sadece plastik olarak da düşünmemek lazım. Plastik yapılırken kullanılan kimyasallar da çeşitli kanser vakaları ve hormonel bozukluklar ile doğrudan ilişkili olarak nitelendiriliyor. Özellikle tıbbi tedavilerde plastik kullanımının sınırlandırılması, ciddi testler, kontroller yapılarak mümkün olduğunca cam serum kullanılması yerinde olacaktır."