İzmir’de meydana gelen 6,6 büyüklüğündeki deprem Türkiye’yi yasa boğdu. Yitip giden hayatların acısıyla mucize kurtuluşların sevinci birbirine karıştı. Facia, yediden yetmişe herkesi derinden sarstı.
Depremden en fazla etkilenenlerin başında ise çocuklar geliyor. Kimi enkazın altında kalarak saatlerce kurtulacağı anı bekledi kimi ise bir yakınını kaybederek ağır bir travma yaşadı. Sadece olayı birebir yaşayanlar değil, haberleri izleyen veya okuyan çocuklar da bu acı olaydan fazlasıyla etkilendi.
Yetişkinlerin bile başa çıkmakta güçlük çektiği bu durumun çocuklar üzerinde yarattığı etkiyi Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Özalp Ekinci TRT Haber’e anlattı.
Çocuklarda kaygı ve korku yaratıyor
Depremden etkilenen çocukları birebir yaşayanlar ve medya yoluyla duyanlar olarak ikiye ayıran Doç. Dr. Özalp Ekinci, “Depremi yaşayan bütün çocuklarda ciddi bir kaygı ve korku tepkisinin olması beklenir. Bu son derece normal” diyor.
Birebir depremi yaşamayan, medya aracılığıyla depremle ilgili bilgilerden haberdar olan çocuklar da fazlasıyla etkileniyor. Bu noktada ailelerin tavrı büyük önem taşıyor. Anne ve babaların bu süreçte sakin kalması, çocuğun kendisini güvende hissetmesi açısından önemli. Bunun biraz da çocuğun mizacıyla bağlantılı olduğunu ifade eden Doç. Dr. Ekinci, “Kaygıya, endişeye meyilli olan, anne-babalarını kaybetme korkusu olan ya da doğal felaketlerle ilgili endişe taşıyan çocuklar var” açıklamasını yapıyor ve şöyle devam ediyor:
“Ailenin sakin kalması ve doğru bilgilendirme yapması gerekiyor. Çünkü belirsizlik her zaman kaygı yaratır. Böyle bir durumda ailenin medya kullanımını aşırıya kaçırmaması lazım. Aynı koronavirüs salgınında olduğu gibi internette veya televizyonda depremle ilgili yayınlanan haberler çocuklarda farklı etki yapıyor. Özellikle küçük çocuklarda, ‘Bize de aynısı olursa, anne babamı kaybedersem’ gibi korkular başlıyor. Zaten bazı çocukların bu tip işlevselliği bozmayan hafif kaygıları olabilir. Aile kendi kaygılıysa ve çocukta güvende olmadığı hissi yaratılırsa kaygı bozukluğu ortaya çıkıyor.”
Yaşa göre terapi uygulanmalı
Her iki gruptaki çocuklar için de farklı yaklaşımlar söz konusu oluyor. Özellikle depremi yaşayan çocukların ciddi bir psikolojik destek alması şart. Doç. Dr. Ekinci, yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
“Depremi yaşayan çocuklara psiko-sosyal destek verilmeli. Bu çocuklara bugünden başlayarak bir yıl, belki de daha uzun süre boyunca bulundukları yaşa göre terapi yaklaşımları uygulanmalı. Küçük çocuklara oyun terapisi yapılırken daha büyük çocukların duygularını sözlü olarak ifade etmesini desteklemek lazım. Ailesinde veya yakınlarında kayıp olanlara profesyonel psikiyatrik destek verilmeli. Bu çocuklara terapi ve tedavi uygulamak da gerekli olabilir.”
Deprem çocuklara anlatılmalı
Topraklarının yüzde 95’i deprem riski taşıyan Türkiye’de bu konuda bilinçli olmak son derece önemli. Doç. Dr. Ekinci, bu gerçeğin çocuklara doğru şekilde anlatılması gerektiğini vurguluyor:
“Çocukları bulundukları yaşa göre de ayırmamız lazım. Okul öncesi çocuklara kabaca kurallar öğretilmeli. İlkokul, ortaokul çocukları ve ergenlere ise yaşlarına bağlı olarak algılayabilecekleri kapasitede net olarak anlatılmalı. Sorumluluklar da verilmeli. Bu hem çocuğun yaşayabileceği muhtemel bir depremde kendini koruyabilmesi için hem de genel anlamda kendini güvende hissetmesi açısından önemli.”