Asrın felaketinde 108 bini aşkın kişi yaralandı. Depremi yaşayan kişilerde görülen travmaların büyük çoğunluğu el, kol, bacak gibi uzuvlarda meydana geldi. Enkaz altında kalanlarda kas ezilmeleri, kemik kırıkları, hatta uzuv kayıpları gelişti.
Sağlık Bilimleri Üniversitesi Sultan 2. Abdülhamid Han Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Cengiz Yıldırım’la depremde yaralananlarda görülen travmaları konuştuk.
Yaralananlar üç gruba ayrılıyor
Deprem nedeniyle meydana gelen yaralanmaları üç gruba ayıran Prof. Dr. Yıldırım, ilk grupta hafif yaralanmaların olduğunu belirterek, “Bunları basit sıyrıklar, ufak tefek ezilmeler veya kemiklerde basit kırıklar olacak şekilde ayırabiliriz” diyor.
İkinci grupta yer alan hastalar, çoklu kırıkları olanlar... Prof. Dr. Yıldırım, ilk gruba göre daha ağır olan bu hastaların doğru tedavi edildiği takdirde sağlıklarına kavuştuğunu söylüyor.
Üçüncü grup ise ağır yaralananlar… Prof. Dr. Yıldırım bu gruptaki hastalarda karşılaşılan sağlık sorunlarını şöyle özetliyor:
“Kafa travması ve göğüs bölgesine travmalar olabiliyor. Batın dediğimiz iç organların olduğu karın bölgesinde yaralanmalar görülebiliyor. Yine pelvis dediğimiz leğen kemiği bölgesinde kırıklar ve ciddi kanamalar olabiliyor. Ayrıca bu grup içerisinde uzun süre ağır bir kütlenin altında -beton ya da sütun- kalan kol veya bacak gibi ekstremiteler olabiliyor. Bu uzuv yaralanmaları da ağır grupta yer alıyor.”
“Önceliğimiz hastanın hayatı”
Ortopedi ve Travmolotoji Bölümü olarak bu tür yaralanmalara müdahale ettiklerini ifade eden Prof. Dr. Yılmaz, hastaları kurtarmanın yanı sıra fonksiyonel bir şekilde herhangi bir problemleri, sakatlıkları olmadan yaşamalarını sağlamak için ellerinden geleni yaptıklarını ifade ediyor.
Ancak ağır grupta yaralanan bazı hastalarda kaçınılmaz olarak organ kaybı görülebiliyor. Prof. Dr. Yıldırım, “Bize bölgeden sevk edilen birçok hasta var. Bunlardan bazıları maalesef uzuvlarını kaybettiler. Çünkü burada önceliğimiz hastanın hayatı. Uzvunu kurtaracağız diye hastanın hayatını tehdit altında tutmamak gerekiyor. Eğer hastanın hayatını tehdit eden bir durum varsa o uzvu uzaklaştırıyoruz” diyor.
Prof. Dr. Yıldırım, uzuv kaybına sebep olmayacak bir yaralanma durumunda izledikleri yolu ise şöyle anlatıyor:
“Kol ya da bacak gibi ekstremitenin hayatiyetini sağlıyoruz. En son olarak da bu uzvun hareketli bir şekilde, yani fonksiyonel bir şekilde kolunun, bacağının hareket kabiliyetini artırmayı hedefleyen tedaviler uyguluyoruz.”
Crush sendromu
Peki depremde yaralananlarda uzuv kaybı neden gelişiyor? Prof. Dr. Yıldırım, “Deprem sırasında kol, bacak gibi ekstremiteler ağır bir kütlenin altında kalan insanlarda sıkışma ve baskı meydana geliyor. Buna tıp literatüründe crush sendromu deniyor” ifadesini kullanıyor ve sözlerini şöyle sürdürüyor.
“Bu kasları saran zarın elastikiyeti yok. Kaslar ezildiği zaman orada bir takım şişmeler ve ödem meydana geliyor. Dolayısıyla oradaki kompartman içindeki basınç artıyor ve sonrasında kas içerisindeki bazı moleküller dolaşıma katılıyor. Bu da hastada özellikle böbrek problemleri yaratabiliyor. Ayrıca o bacaktan geçen hayati damar ve sinirlere de baskı yaparak bunların canlılığını yitirmesine sebep oluyor. Hatta o uzvun kaybına kadar gidebiliyor.”
Depremi yaşayan kişilerde meydana gelen tüm bu yaralanmalar ve sonuçları, maruz kalınan ağırlığın miktarına ve süresine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Hastanın yaşı ve eşlik eden hastalıkları da bu süreçte belirleyici etkenler arasında sayılıyor.