Dünya çapında kadınlarda görülen kanserler arasında meme, kalın bağırsak ve akciğerin ardından 4’üncü sırada serviks (rahim ağzı) kanseri geliyor. Oysaki serviks kanseri sık görülmesine rağmen aslında önlenebilir bir hastalık. İşte buna dikkat çekmek için ocak ayı “Serviks Kanseri Farkındalık Ayı” ilan edilerek, hastalıktan korunma ve tarama yöntemleri konusunda toplum bilinçlendirilmeye çalışılıyor.
Her yıl dünyada 600 bine yakın kadın, serviks (rahim ağzı) kanseri tanısı alıyor. Yine 300 bine yakın kadının da bu nedenle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Üstelik bu vakaların yüzde 85’i gelişmekte olan ülkelerde görülüyor.
Erken teşhis halinde başarıyla tedavi edilebilen serviks kanseriyle ilgili merak edilen sorulara Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı Jinekolojik Onkoloji Cerrahisi Bölümü’nden Uzm. Dr. Didem Soysal’la cevap aradık.
Kadınlarda en sık görülen 4’üncü kanser türü
Serviks (rahim ağzı) kanseri dünyada kadınlarda kanser türleri arasında sık görülme anlamında 4’üncü sırada olmasına rağmen bu durumun tüm ülkeler için geçerli olmadığını ifade eden Uzm. Dr. Soysal, “Gelişmiş ülkeler uygun tarama, tedavi yöntemleri ve aşılamalar sayesinde serviks kanseri, yani rahim ağzı kanseri sıklıklarını belirgin oranda geriletmeyi başarmış durumdalar” diyor.
Serviks kanserinin Türkiye’de görülme oranının 2018 verilerine göre yüzde 4 ile 10’uncu sırada olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Soysal, 25-49 yaş grubu kadınlarda ise yüzde 3’le 4’üncü sıraya yükseldiğini ifade ediyor.
Peki serviks kanseri neden oluyor? “Hastalık yüzde 95 oranında Human Papilloma Virüsü (HPV) dediğimiz rahim ağzına cinsel yolla bulaşan bir virüs enfeksiyonu nedeniyle gelişiyor” diyen Uzm. Dr. Soysal, şöyle devam ediyor:
“Biliyoruz ki akciğer kanseriyle sigara arasında çok ciddi bir bağlantı var. Bu etken-kanser ilişkisi, HPV’yle rahim ağzı kanseri arasında daha da kuvvetli. O yüzden HPV’yi tarama yöntemleriyle saptamaya çalışıyoruz.”
Ücretsiz tarama yapılıyor
Erken teşhisin bu kadar etkili olduğu bir hastalıkta elbette tarama yöntemleri de hayati önem taşıyor. Türkiye’de serviks kanserine yönelik ciddi tarama yöntemleri uygulanıyor. Türkiye’nin 81 ilinde Aile Sağlığı Merkezleri, Toplum Sağlığı Merkezleri, Sağlıklı Hayat Merkezleri ve Kanser Erken Teşhis, Tarama ve Eğitim Merkezleri’nde (KETEM) 30-65 yaş arası kadınlara her 5 yılda bir ücretsiz HPV ve Pap smear testi yapılarak rahim ağzı kanseri riskine karşı önlem alabiliyor.
Rahim ağzı kanserinden korunmanın bir başka yolu da aşılama… Dünya Sağlık Örgütü rahim ağzı kanserine karşı 9-14 yaşlarındaki kız çocuklara aşı yapılmasını öneriyor. Uzm. Dr. Soysal da hastalığa karşı geliştirilen aşıların önemli bir araç olduğunun altını önemle çiziyor.
Tarama sonucuna göre süreç planlanıyor
Peki tarama sonucuna göre nasıl bir yol izleniliyor? Uzm. Dr. Soysal’dan öğreniyoruz:
“Virüs pozitifliği ya da hücresel bozuklukları olanlar üçüncü basamak sağlık kuruluşlarına yönlendiriliyor. Böylece daha kanser oluşmadan, virüs oradaki hücre yapısını yeni yeni bozmaya başladığında durum tespit edilerek tedavi yoluna gidiliyor.”
Ancak bu noktada tarama yaptıran kadınlarda endişeye neden olan bir duruma değiniyor Uzm. Dr. Soysal:
“Virüsün pozitif olmasına, doğrudan kanser gözüyle bakmamak lazım. HPV pozitif olduğunu bildiğimiz hastaları, uygun sıklıkta taramaya gelmeleri gerektiği konusunda ikna etmemiz çok önemli. Ne bunu önemsiz görmeliler ne de bu durumdan dolayı ‘Ben kanser oldum ya da kesin olacağım’ gözüyle bakmamalılar. Çoğu hasta bizim polikliniklerimize HPV pozitifliğini direkt kanser oldum şeklinde dile getirebiliyor.”
Gelelim hastalığın belirtilerine… Rahim ağzı kanseri tanısı almış hastalarda en sık görülen şikayetleri Uzm. Dr. Soysal şöyle sıralıyor:
“Düzensiz kanama, ilişki sonrası kanama ve kötü kokulu akıntı… Türkiye’de hastaların yüzde 55’i hastalık rahim ağzına lokalize iken saptanabiliyor. Kalan yüzde 45’inde ise hastalar yakın ya da uzak metastazlar ile doktora başvuruyor.”
Erken teşhis hayat kurtarıyor
Düzenli olarak tarama yaptırmak bu hastalıkla mücadele için fazlasıyla önemli. Uzm. Dr. Soysal özellikle bu konuya dikkat çekiyor:
“Uzak metastazlarla gelen yaşlı hastalarımız oluyor. Bunlar çoğu zaman doktora ‘Bir şikayetim yoktu’ diyerek gelmeyen hasta grubu… Ancak ağrıları artınca, kanamaları olunca geliyorlar. O zaman hastalık ilerlemiş oluyor. Bu virüsün bulaşmasıyla kanser oluşturması arasında 15-20 yıl gibi çok uzun bir süre var. Kanser oluşmadan ya da kanser oluşsa bile erken aşamadayken saptama şansımız var. Hiçbir kanserde böyle bir şansımız yok. Bu yönüyle rahim ağzı kanserini etkenini bildiğimiz ve gelişme süresi çok uzun olduğu için önlenebilir bir kanser olarak görüyoruz.”
Hastalığın aşamasına göre tedavi planlanıyor
Rahim ağzı kanserinin tedavisinde, hastanın durumuna göre pek çok yöntem bulunuyor. Hastanın şikayetleri sonrasında yapılan test ve tahlillerde bir kitle görüldüğünde ilk önce biyopsi yapılıyor. Tümör varlığı tespit edilirse görüntüleme yöntemlerinden faydalanılarak kitlenin büyüklüğü ve yayılımı hakkında bilgi ediniliyor. Bu aşamadan sonra ise tedavi süreci planlanıyor. Uzm. Dr. Sosyal, devamını şöyle anlatıyor:
“Eğer kitle herhangi bir yere yayılmamışsa ameliyatla tedavi edebiliyoruz. Sonrasında çıkacak patoloji raporuna göre kitle tamamen temiz cerrahi sınırlarla çıkartılabilmişse ne kemoterapi ne de radyoterapi almasına gerek kalmıyor.
Yayılma durumlarında ise ameliyat yerine sistemik tedavi dediğimiz kemoterapi ve o bölgeye radyoterapi uygulamasını yapıyoruz. Onun da başarı oranı gayet güzel, olumlu. Sonrasında ise tekrar görüntülemelerle kalan kitleyi ortadan kaldırmak amaçlı cerrahi yöntemlerden faydalanabiliyoruz.”