Yaz aylarının gelmesiyle birlikte herkes güneşin keyfini çıkarmak için dışarıda daha fazla vakit geçiriyor. Ancak güneş ışınları bilindiği gibi masum değil. Özellikle uzun süreli ve korunmasız güneşlenme, cilt kanseri riskini önemli ölçüde artıran faktörlerden biri… Nitekim Sağlık Bakanlığı da geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada güneşin zararlı etkilerinden korunma konusunda herkesi uyarıp, bozulan çevresel faktörlerin de etkisiyle son yıllarda cilt kanserlerinde artış gözlenebileceğini belirtti.
Peki cilt kanseri nasıl oluşuyor? Risk faktörleri neler? Özellikle kimler risk altında? Sağlık Bilimleri Üniversitesi Hamidiye Tıp Fakültesi Dermatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlkin Zindancı’yla cilt kanseriyle ilgili merak edilenleri konuştuk.
Cilt kanserlerinin derinin anormal yapıdaki hücrelerinin kontrolsüz çoğalmasıyla oluştuğunu ve farklı türlere ayrıldığını söyleyen Prof. Dr. Zidancı, “Derinin rengini veren melanosit adı verilen hücrelerden kaynaklanan ve melanom adı verilen cilt kanserleri diğerlerine göre daha kötü seyrediyor. Benlerin üzerinde gelişebileceği gibi normal deriden de kaynaklanabiliyor. Güneş ışınları, genetik faktörler, travma gibi faktörler melanom oluşumunda etkili oluyor” diyor.
Melanom dışı deri kanseri başlığı altında incelenen diğer deri kanserleri ise daha yavaş seyrediyor. Bir kısmı sadece oluştuğu bölgede lokal etki gösterirken bir kısmı metastaz yapabiliyor. Seyirleri ise değişken oluyor.
Son zamanlarda sayılarında artış görülen cilt kanserlerinin bunlar olduğunun altını çizen Prof. Dr. Zindancı, sebebini şöyle açıklıyor:
“Sürekli uzun süre güneşe maruz kalmak en önemli sebebi… Bu kanser, güneşin hücrelerin DNA’sını bozarak oluşturduğu bir etkiyle ilişkili. Özellikle de güneşe maruz kalan yüz, boyun ve el sırtı gibi açıkta kalan bölgelerde daha sık olur. Ayrıca saçsız veya saç dökülmesi olan erkek hastalarda ya da kulak kepçeleri gibi saçın koruyamadığı bölgelerde de yine sık görülüyor.”
Bazı insanlar cilt kanserine karşı daha risk altında bulunuyor. Prof. Dr. Zindancı özellikle açık tenli, mavi gözlü, kızıl saçlı, çilli olan kişilerin güneşe karşı daha duyarlı olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla bu özellikteki kişilerin güneş ışınlarından kendilerini daha fazla koruması gerekiyor.
Son zamanlarda cilt kanserinde artış görülmesinin bir başka nedenini ise insan ömrünün uzamasına bağlıyor Prof. Dr. Zindancı:
“Yaşamların uzamasıyla birlikte daha sık saptanır oldu. Sürekli güneşe maruz kalan 70-80’li yaşlardaki kişiler de daha fazla görülmeye başladı.”
Yine bazı meslek gruplarındaki kişilerde de cilt kanseri riski yüksek oluyor. Örnek vermek gerekirse özellikle çiftçiler, denizciler ve şantiyede çalışanlarda risk biraz daha yüksek.
Peki cilt kanseri hangi belirtilerle kendini ele veriyor? Sorunun cevabını Prof. Dr. Zindancı’dan öğreniyoruz.
“Özellikle 50 yaş üzerinde olan risk grubundaki kişilerin güneşle temas eden el, yüz ve boyun gibi bölgelerde zaman içinde büyüyen, genellikle ağrısız olan ancak iyileşmeyen, belki üzerinde kanama olan veya yara açılan a tipik lezyonlarda deri kanserinden şüpheleniriz.”
Neyse ki alınabilecek bireysel önlemler sayesinde cilt kanserinde korunmak mümkün. “En önemli sebep güneş” diyen Prof. Dr. Zindancı, bu konudaki tavsiyelerini şöyle sıralıyor:
“Özellikle güneşin en dik geldiği saatler olan 12.00-16.00 arası mümkün olduğunca korunmalıyız. Eğer dışarı çıkmamız gerekiyorsa her zaman güneş koruyucu kullanmalıyız. Ayrıca güneşten koruyan ama terletmeyen ince kıyafetler giymekte fayda var. Güneş koruyucuyu sadece dışarı çıkarken değil, evdeyken de kullanmak önemli çünkü camlardan UV ışınları geçebiliyor. Özellikle risk altında olan gruplara güneş koruyucu kullanmalarını öneriyoruz.”
Cilt kanseri denilince akla gelen bir başka önemli ve kafa karıştıran konu da benler… İnsanların pek çoğunda gerek doğuştan gerekse sonradan pek çok ben oluşuyor. Bunların hangilerinin kötü bir hastalığın işareti olduğu konusunda kafa karışıklığı söz konusu. Prof. Dr. Zindancı, konuya şöyle açıklık getiriyor:
“Mesela bazı bebekler doğuştan büyük ben kitleleriyle doğabiliyorlar. Doğuştan olan benlerin ömür boyu takip edilmesi gerekiyor. Özellikle doğuştan olan büyük benler melanom riski taşıyabilir. Ayrıca aile öyküsü de çok önemli. Bu nedenle ailede melanom geçmişi olan kişilerin benleri de daha dikkatli takip edilmeli. Yine benlerde büyüme, kanama, şekil değişikliği, düzensizlik veya beyaz lekeler oluşması gibi belirtiler de önemli olduğu için mutlaka hekime gösterilmeli.”
Bu noktada önemli ayrıntıya da dikkat çeken Prof. Dr. Zindancı, “Benlerin alınmasında herhangi bir sakınca olmadığını söyleyerek uyarıda bulunuyor:
“Özellikle riskli benler cerrahi yöntemlerle çıkarılmalı. Lazer veya ben yakma gibi işlemler riskli olabilir ve uzun vadede problemlere yol açabilir. Yine toplumda ‘Bu benleri aldırırsak iyiyken kötüye çevirir’ diye bir algı var. Oysaki bu benler kozmetik amaçla da aldırılabilir, bir mahsuru yok.”