İstanbul'da hastanelere sivrisinek ısırığı şikayetiyle başvurularda ciddi artış var. Çevrede uçuşan, türleri ve olumsuz etkileri artan sivrisineklerin yaşam alanları aslında Afrika ve Asya bölgeleri.
Peki yaşam alanları nasıl buralara kadar gelebildi? Neden yaz mevsimi sona erse de onlar bitmiyor? Isırıkları neden kısa sürede geçmeyip şiddetli semptomlara yol açıyor?
Sivrisinekler hakkında bilinmeyenleri Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Sıla Akhan TRT Haber’e anlattı.
Sivrisineklerin yaydığı en ölümcül hastalık sarıhumma
Aedes Aegypti türü sivrisineklere bugünlerde çok sık rastlıyoruz. Bu sivrisinekler dang ateşi, sarıhumma ve zika virüsünü yayarak insanları enfekte ediyor. Prof. Dr. Akhan, bu enfeksiyonlardan bazılarının ölümcül olabileceğini söylüyor:
“Aedes aegypti sivrisinekleriyle bulaşan -tipine göre farklı olmakla beraber- belli başlı enfeksiyonlar var. Dang ateşi, sarıhumma ve zika virüsleri bunların başında geliyor. Sarıhumma daha ölümcül seyredebilen, daha tehlikeli olabilen bir hastalık. Bazı ülkeler, eğer bu hastalık orada endemikse, sarıhumma aşısını zorunlu kılıyorlar.”
Zika virüsü ve dang ateşinin, sarıhumma kadar ölümcül olmasa da yüksek ateş gibi ciddi sorunlara neden olduğunu ifade eden Prof. Dr. Akhan sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Kuleks cinsi sivrisinekler de aslında Batı Nil ateşi, Japon Ensefaliti gibi merkezi sinir sistemini etkileyen enfeksiyonların kaynağı. Bu etkileri yüzünden biraz daha komplike ve zor iyileşen hastalıklara neden olabiliyorlar. Temel olarak hepsi RNA virüsü. RNA virüsleri biliyoruz ki değişime çok açıklar. Değişiklikler açısından dikkat edilmesi gereken virüsler. Yüksek ateş yapıyorlar. Ortak olarak görülen semptomları genellikle 14 güne kadar uzayan yüksek ateş ve kas ağrıları.”
Sivrisinek kaynaklı virüslerin bulaşmasıyla oluşabilecek komplikasyonların hafife alınmaması gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Akhan, hastane ortamında tedavinin önemine dikkat çekiyor:
“Eğer bu sivrisinek sokmaları santral sinir sistemini etkiliyorsa kişi hastaneye yatmalı. Burada takip edilerek, ateşi varsa ateşi düşürülerek, semptomatik tedaviyle iyileştiriliyor. Hastane ortamında tedavi edilmesi gerekli. Çünkü santral sinir sisteminin nasıl cevap vereceği veya nasıl iyileşeceği belli olmadığı için iyileşmesi biraz daha uzun sürüyor. Diğerleri ateşli bir dönemi olsa da çoğunlukla kendisi iyileşebiliyor. Ama hastaneye yine de başvurmaları gerek.”
Hastalıklar nasıl bulaşıyor?
Peki bu hastalıklar nasıl yayılıyor? Prof. Dr. Akhan bunun sebebinin de yine sivrisinekler olduğunu belirtiyor:
“Sivrisinekler burada o virüslerin çoğalması için bir ortam oluşturuyor. Bunlar kuşlardan, memelilerden ya da insanlardan kan emerken, tükürükleriyle bulaştırıyorlar. Ve bu şekilde bu döngü sağlanmış oluyor.”
Her ne kadar döngüyü vektör sivrisinekler sağlasa da, virüslerin insandan insana bulaşması da mümkün. Prof. Dr. Akhan, bunu şöyle açıklıyor:
“Normalde bir insandan bir başka insana bulaşmaması gerekir. Ama kan yoluyla bulaşabilir. Bu virüsler kişiye geçtikten ve enfekte ettikten sonra, onun kanında dolaşıyorlar. Kişi belli bir süre sonra iyileşiyor. Ancak o sırada kişi iyileşmeden yapılan kan nakli gibi durumlarda bir geçiş söz konusu olabilir. Yoksa insandan insana solunum gibi yollarla bulaşan bir özelliği yok.”
Prof. Dr. Akhan’a göre sadece kan yoluyla bulaşan bu enfeksiyonun büyük bir salgına dönüşmesi beklenemez. Yani hastalık ancak vektör sivrisinek taşıdıkça bulaşıp yayılabiliyor.
Sivrisineklerin habitatı genişliyor mu?
Aedes aegypti en çok Afrika kaynaklı olan sivrisinek türü. Ancak küresel iklim değişiklikleri bu türlerin kendi yaşam alanlarının dışında yaygınlaşmasına yol açtı.
Bilinen çok fazla sivrisinek türü olduğunu ve onların da yer değiştirmekte olduğunu Prof. Dr. Akhan, bunu şu sözlerle anlatıyor:
“Aedes cinsi başka bir sivrisinek türü olan Asya kaplanı aynı şekilde yayılmaya devam ediyor. Yine Kuleks cinsi de yer değiştirerek Avrupa’ya ve bize doğru gelmeye başladı. Çok fazla sivrisinek cinsi var. Bu bahsettiklerim özellikle bu hastalıkları taşıyabilenler. Bunların cinsini olduğunu, hangi virüsü taşıdığını anlamak mümkün değil.”
Akıllara gelen bir başka soru ise sivrisineklerin yaşam alanlarından nasıl bu kadar uzak noktalara gelebildiği… Prof. Dr. Akhan bunu şöyle açıklıyor:
“Örneğin Asya kaplanı olarak bilinen sivrisinekler Asya’yı yaşam ortamı olarak benimsemiş olsalar da artık başka bölgelerde dolaşıyorlar. Aslında uçma alanları çok kısıtlı, uzun süre uçamazlar. Ama artık bütün dünyanın birbiriyle global hareketi sayesinde, bir yerden bir yere kişilerle veya eşyalar arasında da seyahat edebiliyorlar. Böylece yaşam döngüsü bulabiliyorlar.”
Sivrisineklerin yaşam alanları yok edilmeli
Sivrisineklerin yaşam ortamları daha da zenginleştiği bir dönemden geçiliyor. Kışın soğukta yaşayamayan bu canlılar, sıcaklıkların artmasıyla, mevsimlerin birbirine karışmasıyla daha uzun ömürlü olabiliyorlar.
Prof. Dr. Akhan, mücadele için sivrisineklerin çoğalmasını durdurmak gerektiğinin önemine işaret ediyor:
“Sivrisinekler durgun sular, bataklık gibi çok yeşillik ortamlarda rahat yaşayabiliyorlar. Onların yaşam döngüsü zaten genişledi. Ani yağmurlar ve sonra basan sıcaklıklar onların istediği değişimler. Bu Asya kaplanı da Kuleks de bize daha sonradan ortam buldukça gelebilen birtakım sivrisinekler. Yani insanları sokmalarını engellemek için, onların yaşam döngüsünü sonlandırmak gerek.”
Türkiye’de bu sivrisineklerden kaynaklı ölümcül olabilecek hastalıkların çok ciddi boyutlarda olmadığını söyleyen Prof. Dr. Akhan, bu noktada sarıhummanın görüldüğü ülkelere seyahat edenlere bir de uyarıda bulunuyor:
“Sarıhummanın endemik olduğu ülkelere giderken, aşının mutlaka yapılmasını istiyorlar. Biz o ülkeler içinde değiliz. Çünkü bizde çok sık görülen bir hastalık değil. Ama sarıhumma tehlikeli bir hastalık. O sebeple, özellikle böyle bir seyahat öyküsü bulunan, ateşi olan kişiler hastaneye başvurmalı.”