İnsan vücudundaki damarların toplam uzunluğu 100 bin kilometreyi buluyor. Vücudun bütün organlarına kan taşıyan damarlar hayati bir görev üstleniyor. İşte bu nedenle damarlardaki olası hasarlar ya da tıkanmalar önemli sonuçlara yol açıyor. Bu sorunların beyne giden damarlarda yaşanması ise inmeye neden oluyor.
İnme dünyada her yıl 17 milyon kişide görülüyor. Bu kişilerin 6 milyonu ise yaşamını yitiriyor. Ancak ölümlerin önüne geçilebilir... İnme önlenebilir olduğu kadar tedavisi de mümkün bir rahatsızlık…
Zamanla yarışılan bu hastalıkta belirtileri fark edip hemen bir sağlık kuruluşuna başvurmak hayat kurtarıyor. İnmeyle ilgili merak edilenleri Sağlık Bilimleri Üniversitesi Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nöroloji Eğitim Görevlisi Doç. Dr. Eda Çoban’a sorduk.
Beyne giden kan akımı kesiliyor
İnmenin, beyne giden kan akımının aniden kesilmesiyle oluşan bir tablo olduğunu söyleyen Doç. Dr. Çoban, “Bu ya beyin damarlarındaki bir tıkanıklığa bağlı olarak gelişebilir ya da beyin damarlarının yırtılmasıyla kendini gösteren beyin kanaması şeklinde ortaya çıkabilir. O zaman da oksijen, glikoz, yaşamsal değerdeki gereksinimler karşılanamayacağı için beyin hücrelerinde ölüm başlar ve beynin o bölgesi işlevini yitirir” diyor.
Risk faktörleri neler?
İki türlü inme var... Bunlardan birine değiştirilemeyen risk faktörleri sebep oluyor. “Biz ne yaparsak yapalım bunları değiştiremiyoruz” diyen Doç. Dr. Çoban, söz konusu risk faktörlerini şöyle açıklıyor:
“Mesela ilerleyen yaş değiştirilemez bir risk faktörü. Kişinin cinsiyeti, ırkı, ailede inme geçirmiş birinin olması ya da kendisinin daha önce inme geçirmiş olması değiştirilemez risk faktörleri.”
İkincisi ise değiştirilebilir risk faktörleri sebebiyle oluşan inmeler... Bu çok daha büyük önem taşıyor. Çünkü bu risk faktörlerini değiştirerek bu tip inmeden korunmak mümkün. Doç. Dr. Çoban, bunların başında hipertansiyonun geldiğini belirtiyor. Şeker ve kalp hastalıkları, kolesterol yüksekliği, sigara-alkol kullanımı, obezite, fiziksel aktivite yetersizliği gibi durumlarda bu riskin arttığını ifade ediyor. Tüm bunları kontrol altına almanın inme riskini ciddi anlamda bertaraf edeceğinin de altını çiziyor.
Birçok belirtisi bulunuyor
İnmeyle ilgili en fazla merak edilen sorulardan biri de hastalığın belirti verip vermediği… Peki bir kişinin inme geçirdiği nasıl anlaşılıyor? Doç. Dr. Çoban, soruyu şöyle yanıtlıyor:
“Yüz, kol, bacaklarda ani gelişen durumlarla; özellikle vücudun bir yarısında uyuşma ya da kuvvet kaybı şeklinde kendini gösteriyor. Yine kişide aniden bir konuşma bozukluğu ya da konuşulanları anlama güçlüğü olabiliyor. Ani bir bilinç bulanıklığı, ani bir çift görme ya da görmede kayıp şeklinde de kendini gösterebiliyor. Bir dengesizlik ya da o güne kadar hiç tanımlayamadığı kadar şiddetli bir baş ağrısı şeklinde belirtileri de oluyor.”
112 Acil Çağrı Merkezi aranmalı
Acil Sağlık Hizmetleri'nin, inmenin kolay belirlenebilmesi için bir sistem geliştirdiğini ifade eden Doç. Dr. Çoban, “Kişide yüzde kayma, kolunda güçsüzlük ya da konuşmada bozukluk gibi belirtilerden biri tespit edildiği takdirde yüzde 72 oranında inme geçirmekte olduğunu söyleyebilirsiniz” diye uyarıda bulunuyor.
Bir kişinin inme geçirdiği tespit edildiğinde yapılması gereken ilk iş, vakit kaybetmeden 112 Acil Çağrı Merkezi’ni aramak… Ardından zamanla yarış başlıyor. Hasta acil müdahale için sağlık kuruluşuna yönlendiriliyor. Durum tespitinin ardından hasta bu kez gerekli müdahalenin yapılması için inme merkezine sevk ediliyor. Doç. Dr. Çoban bu noktada şunları anlatıyor:
“İnme merkezinde uygulanan -halk arasında pıhtı eritici ilaç dediğimiz trombolitik tedaviyle- inmeyi geri döndürebiliyoruz. Semptomların başlanmasından itibaren ilk 4,5 saat içerisinde inme merkezinde uygulanan trombolitik tedaviyle hasarlanan bölgenin kanlanması sağlanarak damar tıkanıklığının genişlemesi engellenebilir ve hastanın kliniğinde düzelme beklenebilir. Yani inme hem engellenebilir hem de erken tanındığında geri döndürülebilir bir olaydır diyebiliriz.”
İleri yaşlarda ortaya çıkıyor
İnme özellikle ileri yaşlarda ortaya çıkan bir durum. Özellikle 55 yaşın üzerinde olan kişilerde inme riski her 10 yılda ikiye katlanıyor. İnme geçiren kişilerde bu durumla tekrar karşılaşılması da söz konusu… Bu nedenle inme geçiren hastaların doktorlarıyla iletişimi sürdürmesi gerekiyor:
“İnme polikliniklerinde düzenli takibi yapılmalı. Hastalar ilaçlarını düzenli kullanmalı. Sadece ilaç kullanmakla değil yaşam tarzı değişikliklerinin de ilaç tedavilerine eklenmesi çok önemli. Dolayısıyla bu risk minimuma indirilmeye çalışmalı.”
Grafik: Şeyma Özkaynak