Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Gülhane Tıp Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Cüneyt Göksoy, koronavirüse nasıl yakalandığını ve tedavi sürecini anlattı.
Bütün dünyanın bir numaralı gündemi olan koronavirüse yakalanmasının başlı başına bir stres kaynağı olduğunu ifade eden Göksoy, "Endişelenmedim, kaygılanmadım desem yalan olur. Şükürler olsun, hafif atlattım" dedi.
Mesai arkadaşlarından birinin pozitif çıkması üzerine yapılan filyasyon çalışması sırasında kendisinin de pozitif olduğunu öğrendiğini belirten Göksoy, tanı alır almaz hemen hastaneye yatırıldığını söyledi.
Prof. Dr. Göksoy, COVID-19 pozitif tanısı aldıktan sonra 3 gün hastanede kaldığını dile getirerek, "Bu süreçte, asemptomatik yani hiçbir şikayetim ve bulgum yoktu. Hemen taburcu edildim. Ailemden izole bir şekilde evdeydim. Birkaç gün iyi gitti ancak daha sonra şikayetlerim çıkmaya başladı. Bu hastalığın ne yapacağı çok belli olmuyor. Asemptomatik olup sonradan semptomatik hale gelmek çok da alışılmış bir durum değil. Dikkatli olunmasında yarar var. Çok şiddetli şikayetlerim olmadı. Hafif eklem ve kas ağrılarım, düşük düzeyde bir ateş vardı. Öksürük ve boğaz ağrısı ise hiç olmadı. Beni yataklara düşürecek bir hastalıktı diyemem." ifadelerini kullandı.
Akciğer tutulumunun olduğunun ortaya çıkmasıyla tekrar hastaneye başvurduğunu ifade eden Göksoy, hastanede 8 gün tedavi gördüğünü bu sırada Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun belirlediği standart tedavi protokollerinin uygulandığını aktardı.
"Annem üzülmesin diye gizledim"
Prof. Dr. Göksoy, koronavirüsün psikolojik etkilerinin daha ağır olduğunu vurgulayarak, "Sokağa çıkma kısıtlamalarının ilk günleriydi. Televizyonda, radyoda her yerde COVID-19'dan bahsediyorlar. İnsanlar, COVID olduğunuzu duyduklarında üzülüyorlar, paniğe kapılıyorlar. Sizin bundan etkilenmemeniz mümkün değil. Olayın psikolojik boyutu çok önemli. Psikolojik tarafı en ağır basan tarafıydı. Ailemin de kaygıları o anlamda etkili oldu. Üzülmesin diye annemden gizledim. Temel faktör, işin psikolojik tarafıydı." diye konuştu.
Hastalığı hafif atlamasındaki en büyük faktörleri hayatında yaptığı değişikliklere bağlayan Göksoy, şöyle devam etti:
"Son 10 yılda kendimle ilgili çok büyük değişiklikler yaptım. Biyolojik hayatımla ilgili olarak. Mahcup bir ifadeyle söylemek isterim, günde iki paket sigara içen bir insandım. Sigarayı bıraktım. Hayatımın her döneminde çok şişman bir insandım. 170 kilogramın üzerine çıkmıştım, 70 kilogram verdim. Hareketsiz, sağlıksız, çok yiyen bir insandım. Hayatımın ortasına sporu koydum. Haftada üç gün mutlaka yüzüyorum. Günlük adım sayıma çok özen gösteriyorum. Dengeli ve sağlıklı beslenen bir birey haline geldim. Bütün bunları son 10 senede yaptım. Geri dönüp baktığımda tıbbi literatür bilgileri doğrultusunda kendime şunu soruyorum; 10 sene önce her ne kadar 10 yaş daha genç olmama rağmen bu hastalığa yakalansaydım, nasıl seyrederdi? Görünen o ki çok kestirilebilir değil ama büyük ihtimalle çok ağır seyrederdi.
Sigarayı bırakarak, kilo vererek, dengeli beslenerek hareketli bir insan haline gelmek suretiyle son 10 yıldır COVID'e hazırlık yapıyormuşum. Vücudunuza özen gösterin, sağlıklı olun, sigara içmeyin, egzersiz yapın, dengeli beslenin, kilonuza dikkat edin, COVID'e yakalanmasanız bile ömrünüz uzamış olur. Sağlıklı bir ömür yaşamak adına bu çok önemli. Vücudumuza ne kadar iyi bakarsak onun semeresini görüyoruz, vücudumuza ne kadar kötü bakarsak onun ceremesini çekiyoruz. Sağlam kafa sağlam vücutta bulunuyor."
"Hastanedeki odamda 6 kilometreden fazla yürümüşüm"
Hastanedeki tedavi sürecini nasıl geçirdiğine ilişkin de Göksoy, şöyle konuştu:
"Sağlık çalışanı olmam sebebiyle daha önce Gülhaneliler tarafından hiç yalnız bırakılmamıştım. Bu süreçte ise hiç ziyaretçim olmadı. Bu zor bir durum. Telefonlar susmuyor, sosyal medyadan insanlar arıyorlar. Onun ötesinde bol bol okuma fırsatı buldum. Günlük koşuşturma içerisinde yapamadığım şeyleri aradan çıkarma fırsatı buldum. Günlük hayatımda spor yaparak, dengeli beslenerek psikolojimin yüksek kalmasını sağlamışım. COVID döneminde psikolojik olarak da beni destekledi. Saatimde ve cep telefonumdaki kayıtlardan anlıyorum ki hastanede yattığım tarihlerden ikisinde oda içerisinde 6 kilometreden fazla yürümüşüm. Hareketli olmak, sağlıklı olmak isteyen insanlar için engel yok, yeter ki insanlar hareket etmek istesinler."
"Maskeyi bir aksesuar olarak kullanmayalım"
Prof. Dr. Göksoy, son günlerde yaşanan vaka sayılarındaki artışa ilişkin de şu değerlendirmeyi yaptı:
"Bu virüs maalesef ultraviyoleden, hava sıcaklıklarından ümit edildiği kadar etkilenmedi. Beklentilerimiz havaların ısınmasıyla birlikte bu sayıların çok daha azalacağı yönündeydi. Yapılacak şeyler basit. Maskeyi bir aksesuar olarak değil ağzı ve burnu kapatacak şekilde kullanalım. Sosyal mesafeye ve kişisel hijyene özen gösterelim. Bunların yapılması bile bu hastalıktan korunma bağlamında çok önemli yol kat etmeye yetiyor. Toplumda ciddi bir rehavet var. Bir akademisyen olarak bu konuda kaygı duyduğumu ifade etmeliyim."