Mikroskop bilim dünyası için en önemli icatlardan biri olarak kabul ediliyor. Mikroskobun icadıyla birlikte, bazı hastalıkların nedenlerinin mikroorganizmalar ya da mikroplar olduğu anlaşıldı. Londra’da 1850 yılında çok yaygın görülen kolera salgınında, kötü kokunun bir sonuç değil, neden olduğu sanılıyordu. Çünkü henüz bakteriler bilinmiyordu. Mikropların görülebilir olması, bilim tarihinde neden sonuç ilişkisinin kurulmasında büyük bir sıçramaya yol açtı. O nedenledir ki, bugün hala enfeksiyon hastalıkları uzmanları “kanıta dayalı tıbbın” en kararlı savunucuları olarak görülüyor.
COVID-19, enfeksiyon hastalıkları uzmanlarına talebin önümüzdeki yıllarda tüm dünyada artacağını gösterdi. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Önder Ergönül, enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının önemini TRT Haber'e anlattı:
"Enfeksiyon hastalıkları uzmanları bilimin gelişiminde öncüdür. Enfeksiyon hastalıkları uzmanları, gözle görülemeyen canlılar olan mikroorganizmaların insanlarda yaptıkları hastalıkları tanır ve tedavi etmeye çalışırlar.
Branşımız, bilimin gelişmesine paralel olarak özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra temel mikrobiyoloji ve genel dahiliye bilgisi üzerinde gelişerek başlı başına bir bilim dalı haline geldi. Yeni mikroorganizmalar saptandıkça, branşın yükü daha da arttı ve bu yük beraberinde konu zenginliğini getirdi, çok sayıda hastanın şifa bulmasına yardımcı olmak gerekti. Enfeksiyon hastalıklarının alanı çok geniştir. Enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının köklü bir mikrobiyoloji ve genel dahiliye bilgilerinin olması gerekmektedir. Bu alanları uygulamak için öğrenmek yıllarca süren eğitim gerektirir. Bazı branşlar tek bir organ etrafında mesleklerini icra ederlerken, enfeksiyon hastalıkları mikroorganizmaların hastalık yaptıkları tüm organları, yani vücudun her tarafını bilmek zorundadırlar. Vücudun bir yerinde yaşanan sorunun, muhtemel bir mikroorganizmayla ilişkisini ortaya koymayı hedeflemek soyutlama yetisi gerektirir. Sonrasında gerekli tedavi planlanır. Bunun için de iyi bir farmakoloji bilgisi gerekir."
"COVID-19 bu branşın önemini bir kez daha yüzümüze vurdu"
1901 yılından bu yana her yıl verilen Nobel Fizyoloji ve Tıp Ödülleri'nin bugüne kadar üçte biri enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji alanında yapılan buluşlara verildi. 2020 yılında da ödül Hepatit C virüsü keşfine katkılarından dolayı 3 bilim insanına verildi. Önder Ergönül, klinik mikrobiyolojinin tarih boyunca önemine değindi:
"Tarih boyunca yeni enfeksiyonların ortaya çıkması, branşımızı daha da dinamik kıldı. Menenjitler, ishaller, zatürreler, deri döküntüleri ve kontrol edilemeyen yüksek ateşlerin her zaman yeni keşfedilen etkenleri oldu. Örneğin, 1984 yılında HIV’in bulunmasıyla inanılmaz bir hasta yükü ortaya çıktı. Daha sonra saptanan hepatit virüsleri enfeksiyon hastalıklarının alanını genişletti. Örneğin hepatit C’nin ismi 1989 yılında konuldu. Ebola gibi salgınların bilinmeyenlerle dolu öyküleri, bilime ve insanlığa hizmete adanmış meslektaşlarımızı her zaman cezbetti.
Nihayet COVID-19 pandemisi branşın önemini bir kez daha yüzümüze vurdu. Koronavirüs pandemisinde enfeksiyon hastalıkları uzmanlarının önemi kesinlikle arttı. Kullandığımız pek çok bilgi ve kavram, toplumda konuşulmaya başlandı. Bu alanda uzman olmayan pek çok kişi, bu konuda konuşmaya başladı. Başlı başına kötü bir şey değil. Bizim yıllardır uğraştığımız bir alanda, başka alanlardan meslektaşlarımızın akıl fikir yürütmesi, branşımızın popüler olmasını gösteriyor. Ama süzülmüş ve en doğru bilgiyi bu alanda çalışan ve hayatını bu alana adayan kişiler verecektir elbette. Pandemi bitse de bizler bu alanda çalışmaya devam edeceğiz. "
"Türkiye şanslı ülkelerden biri"
Gelişmiş ülkeler arasında kişi başına en fazla hasta yatağına sahip ülke Japonya. Ancak COVID-19 ülkenin sağlık sisteminde özellikle vaka sayısının artmasıyla krize yol açtı. Salgınla mücadelede örnek gösterilen ülkenin sağlık sistemi son aylarda zorlandı. Ocak ayında yatak sayısı yetersizliği nedeniyle yaklaşık 15 bin kişi sıra beklerken, uzman doktor sayısı da tedavide yetersiz kaldı. Peki Türkiye'de yeterli sayıda bu konuda uzmanlaşmış doktor var mı? Önder Ergönül salgınla mücadelede bütün ülkelerin dönem dönem yetersiz kaldığının altını çizerek Türkiye'nin şanslı ülkeler arasında yer aldığını anlattı:
"Belirli bazı ülkelerde bu alanda uzman sayısı azalmıştı, bu nedenle güçlük çektiler. Örneğin, İspanya’da bu konu uzmanlık alanı değildi, yeniden düşünüyorlar. Toplam enfeksiyon hastalıkları alanında çalışanların sayısı bize göre çok azdı. Şimdi yeniden gündeme geliyor. Japonya’da bu alanda uzman sayısı azdı, enfeksiyonların öneminin azalmış olduğunu düşünmüş olmalılar. Şimdi uzman sayısını artırma yoluna gidiyorlar. Pandemi pek çok ülkede enfeksiyon hastalıkları uzmanı sayısının yeniden düşünülmesine neden oldu. Dünyada bu branş için açık kesinlikle var. Ama özellikle temel ve klinik bilimleri birleştiren, yani klinik mikrobiyoloji ve genel dahiliyeyi birleştiren bir alanda yetkin, donanımlı hekimlere ihtiyaç var. Türkiye bu açıdan şanslı, pek çok ülkeye göre. Çünkü bizim geçmişten gelen bir disiplinimiz, tarihimiz ve bu alanda çalışan derneğimiz var. Önümüzdeki günlerde bu konuda eğitim ve uzmanlık atağı olacaktır. Türkiye bu açıdan şanslı ülkelerden birisidir. Sayıca yeterli diyebiliriz. Ama pandemi döneminde yetersiz kalındığı zamanlar oldu."
"Türkiye çok öne çıkabilir"
"Bu branşı seçen kişiler genellikle bilim ve araştırmaya meraklı ve mesleğine bağlı kişiler olmalı. Çoğunlukla öyledir aslında. Şunu da söylemeliyim, bu alanda Türkiye çok öne çıkabilir. Bunu önümüze hedef olarak koymalıyız. Bu alanda Türk hekimleri, dünyanın en iyi donanmış hekimleri olmalı. İnsanlığa böyle bir katkıda bulunmayı hedeflemeliyiz. Türkiye’de temel bilimler ve klinik bilimlere meraklı tıp mezunlarını bu alana bekliyoruz. En iyi ve anlamlı buluşlar, temel bilimler ve klinik bilimlerin kesişmesi sayesinde ortaya çıkıyor. Pandemi bizlere bunu hatırlattı."