Beyin Damar Hastalıkları Hasta Derneği (BEYİNDER) Başkanı ve Avrupa İnme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Derya Uludüz, koronavirüs açısından tehlikenin halen geçmediğini, tam tersine hastalığı hafif atlatanların inme açısından daha büyük risk altında olduğunu söyledi.
"Ölüm oranları azalınca rehavete kapılıp gevşemeye başladık"
"Havalar ısındı, virüsün gücü kayboldu, artık eski hayatımıza dönebiliriz, diye düşünmek, yasaklar kalktı diye eski normallerimize dönmek, COVID-19 ile mücadele açısından büyük bir tehlike yaratıyor" diyen Ulugündüz, "Ölüm oranları azalınca rehavete kapılıp gevşemeye başladık. Hafta sonları pikniklerde iç içe, düğünlerde, partilerde bir arada sarmaş dolaş ve maskesiz bir arada olmaya başladık. Maske, mesafe ve hijyen kuralı artık hayatımızın bir rutini olmak zorunda" dedi.
"Biz hala bu hastalık açısından risk altındayız"
Ölüm oranlarının azalmasının normale dönmek için bir kriter olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Uludüz, şunları söyledi:
"Bakmamız gereken daha önemli bir nokta var. günlük rakamlarda yoğun bakıma giren hasta sayısına dikkat etmek gerekli. Çünkü 10 Haziran'da yoğun bakıma giren hasta sayısı 800’lerde iken bugün neredeyse iki katına çıktı. Entübe edilen hasta sayısı da her geçen gün arttı. 200’lü sayılardan 400’e kadar ulaştı. Demek ki bir aslında yükselme trendi var ve hala biz bu hastalık açısından risk altındayız."
"COVID-19 inmeye davetiye çıkarabilir"
Nörolojik açıdan COVID19’un gerek epilepsi nöbeti, gerekse beyinde enfeksiyon yapabileceğinin daha önce bilimsel platformlarda da konuşulduğunu anlatan Prof. Dr. Uludüz, hastalığın inme riski de yarattığına dikkat çekerek şu uyarılarda bulundu:
"Biz COVID-19'da şunu öğrendik. Hasta bize bazen hiçbir enfeksiyon bulgusu göstermeden inme tablosu ile gelebiliyor. Oysa bir kişinin inme geçirmesi için birtakım risk faktörleri taşıması gerekiyor. Tansiyon, şeker, kolesterol, ileri yaş, kalp hastalıkları gibi faktörler inmeyi tetikliyor. Ancak bu hastalarda hiçbir risk faktörü olmadan direkt inme ile geliyor. Genellikle de genç hastalar bunlar. COVID-19 teşhisi alanlara tedavi sırasında pıhtılaşma faktörüne de bakılır ve kan sulandırıcı ilaç da verilir tedavide. Ama ‘asemptomatik’ dediğimiz, hastalığı hiç belirtisiz ya da hafif geçirenler bu anlamda kontrolsüz bir süreç geçiriyor. Bu kişilerin serum antikor düzeyleri de daha düşük oluyor.
Yani hastalığa karşı güçlü bir bağışıklık gelişmiyor. Bu da tekrar COVID-19'a yakalanma riskini yükseltiyor. İlk enfeksiyonda akciğerde bir hasar kalmışsa, uzun vadede zararı daha yüksek olabiliyor. Tekrar COVID-19 geçirme riski daha yüksek bu kişilerin. İşte bu kişiler, üstelik genç hastalar, COVID-19'dan değil, inme yüzünden hastanelik oluyor. O nedenle ‘Nasıl olsa ben bunu geçirdim’ ya da ‘Ben gencim, bana bir şey olmaz’ dememek gerekiyor. Şu anda yoğun bakıma gençler daha çok girmeye başladı."
"Grip ile COVID-19 bir arada görülürse inme riski katlanır"
Prof. Dr. Derya Uludüz, Eylül ve Ekim aylarında beklenen influeanza sezonu ile birlikte inme vakalarının daha da artabileceğine işaret ederek şunları söyledi:
"Kışa gireceğiz ve grip dönemi gelecek. İkinci dalgadan bahsediyoruz ama hala birinci dalganın etkisinden kurtulmuş değiliz. İngiltere’de yapılan bir başka araştırmaya göre yaklaşık 2 bin vaka incelendi ve koronavirüsün grip virüsünden çok daha yüksek oranda inmeye yol açtığı ortaya kondu. 100 Korona hastasından 2 ila 3’ünde inme görülüyor. Bu, oldukça yüksek bir rakam aslında. İnfluenza dediğimiz grip mikrobunda ise inme riski binde 5 civarında. Yani COVID19, 6 kat daha yüksek riskli inme açısından. Ama grip ve COVID-19 bir arada görülürse, inme riski çok çok daha fazla artacaktır. O nedenle grip mevsimi de başlamadan önlemlerimizi sıkılaştırılmalı kişisel olarak korunmayı ciddiye almalıyız."
"Belirtisiz geçirenlerin alzheimer riski de yüksek"
COVID-19 geçiren hastaların ileride Alzheimer, demans gibi nörolojik hastalıklarla da karşı karşıya kalabileceğini belirten Ulugündüz, şöyle konuştu:
"COVID-19 geçiren birinin akciğerlerinde oluşan lezyonun uzun vadede nasıl bir etki bırakacağı konusu bilim dünyasını endişelendiriyor. Yine İngiltere'deki bir çalışmaya göre bundan 2- 3 sene sonra vakaların yüzde 33’ünde Alzheimer ya da demans gibi tabloların görülebileceği öngörülüyor. Çünkü daha öncesinde SARS ve MERS virüslerinde bu deneyimlendi. O hastaların bir kısmında uzun vadeli Alzheimer ve demans gelişti. Çünkü akciğer lezyonu olduğunda, eğer sekel olarak orada kalırsa, ki koronavirüs gerçekten ciddi akciğer problemleri yaratıyor, hastanın oksijen kapasitesi olumsuz etkileniyor.
Bu da ileriki dönemlerde beynin yeterince oksijen alamamasına, bazı hafıza bölgelerinin hasarlanmasına yol açıyor. Bu da uzun vadede demans ve Alzheimer’ı beraberinde getiriyor. Öyleyse biz aslında bu virüsten korunarak ileriki yıllarda gerek akciğer gerekse beyin sağlığımızı da korumuş olacağız. Asemptomatik geçirenlerin yüzde 65’inde akciğerde lezyonlar saptanmış. Bu kişiler sadece inme değil, uzun vadede Alzheimer için de riskli hale geliyor. Demek ki semptomatik vs farketmiyor, hepimiz risk altındayız ve korunmaya çok dikkat etmemiz gerekiyor."