Sağlıklı yaşam için en önemli unsurların başında gelen dengeli beslenme, hem beden hem de ruh sağlığını korumada büyük önem taşıyor.
Yiyecekler, nasıl ve ne şekilde tüketileceği bilindiğinde insanoğlu için adeta şifa kaynağı oluyor. İslam aleminin yeni tip koronavirüs (COVID-19) nedeniyle sosyal izolasyonla geçirdiği bu yılki ramazan ayında uzmanlar, yiyeceklerin doğru kullanımıyla hem içinde bulunulan durumun hem de ramazanda yaşanabilecek olası stresin önüne geçilebileceğine işaret ediyor.
Süreç doğru yönetilmezse stres artabilir
Uzmanlar, COVID-19 nedeniyle sosyal hayatın da felç olduğunu vurgularken, sosyal izolasyon uygulamalarının, kısmi sokağa çıkma yasaklarının ve beklenmedik bir dönemde evlere kapanmak zorunda kalmanın, süreç doğru yönetilmediği takdirde stres ve kaygı faktörlerini artırarak huzuru bozabileceğini bildiriyor.
Böyle bir sürece denk gelen ramazan ayında oruç tutmanın gerek vücudu, gerekse psikolojiyi tahkim edecek en önemli aktivite olduğuna dikkati çeken uzmanlar, bu süreçte bağışıklık sistemine zarar vererek, birçok rahatsızlığa neden olabilecek faktörlerle karşı karşıya olunduğunun da unutulmaması ve tedbir alma konusunda hassas davranılması gerektiğini hatırlatıyor.
Uzmanlar, haftalardır devam eden pandemi kaynaklı belirsizliğin yeterli miktarda endişe üretip, kaygı faktörlerini harekete geçirdiğine işaret ederek, bir miktar kaygının bağışıklık sistemini teyakkuzda tutarak insanı hastalık tehditlerine karşı duyarlı hale getirdiğini ancak bu dönemde yaşanan kaygının farklı olduğunu, bu nedenle sağlıklı beslenmeye dikkat edilmezse orucun da bu durumu derinleştirebileceğini vurguluyor.
Tüm faktörler göz önüne alındığında uzmanlar, COVID-19 ile mücadele sürecinde bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesine destek olan zengin antioksidan ve vitamin kaynağı gıdaların tüketilmesine ramazan ayı boyunca da özen gösterilmesi gerektiğinin altını çiziyor.
Stresle mücadelede dengeli beslenme kilit önemde
Malatya Turgut Özal Üniversitesi Rektörü ve Tıbbi Biyokimya Uzmanı Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, stresin kalp ve damar hastalıkları, tansiyon sorunları, bağışıklık sistemi zafiyeti, depresyon ve kaygı bozukluklarından başlayıp madde kullanımı ve muhtelif bağımlılıklara kadar uzanan birçok soruna yol açtığını dile getirdi.
Vücudun mükemmel bir şekilde yaratıldığını, stresle karşılaşıldığında hemen kortizol salgılamaya başladığını belirten Karabulut, şunları söyledi:
"Böbreküstü bezinin kabuk bölgesinde üretilen ve kan basıncı ile şekerini arttıran bu harika hormon stresin en büyük düşmanı. Ona göz açtırmıyor. Fakat vücudumuzun bu güçlü silahı aynı zamanda yeme isteğini de arttırıyor. Öte yandan oruç tutarken söz konusu yeme isteği hemen giderilemeyeceği için kortizoldan yeterli verimi alamıyoruz. Ama elbette çözümü var: İftar ve sahurda dengeli besleneceğiz, uzun bir oruç gününün huzurlu dünyasına vücudumuzun gereksinimlerini karşılayıp öyle gireceğiz."
Prof. Dr. Karabulut, "Orucu, en verimli ve rahat şekilde tutabilmek ve de stresin önünde engel olma özelliğinden azami ölçüde istifade edebilmek için her besin grubundan dengeli ve yeterli ölçüde tüketilmesi gerekiyor" dedi.
Stresin düşmanları: Soda, papatya ve yeşil çaylar
Ramazanda sıvı tüketiminin önemine de değinerek, stres düşmanı olan magnezyum içeriği yüksek sodaların, bilimsel çalışmalarca kaygı bozukluğuna iyi geldiği tespit edilen papatya çayının ve beyni dinlendiren yeşil çayın da tüketilebileceğini aktaran Karabulut, "Yine içerisine tarçın, karanfil ve şekersi limon eklenmiş reyhan şerbeti ya da çayı da hem lezzetli hem de rahatlatıcı etkilere sahip bir içecek olarak masamızdaki yerini alabilir. Unutmadan, doğal pekmezin içerisine zencefil, karanfil, erik, tarçın ve zerdeçal ekleyip strese karşı en güçlü şekilde savaşmamıza katkı sağlayacak başka güzel içecekler de yapabiliriz" diye konuştu.
Beyaz ekmek yerine tam buğday unu ile yapılan ekmekleri tercih edin
Prof. Dr. Aysun Bay Karabulut, beyaz ekmekten uzak durulması gerektiğine işaret ederek, tam buğday unu ile yapılan ekmeklerin tercih edilebileceğini söyledi.
Kan şekerini dengede tutabilmeyi sağlayacak olan kuru baklagiller, tuzsuz kuru yemişler, bitter çikolata ve meyvelerin öncelikli besinler olduğunu belirten Karabulut, şunları söyledi:
"İnsana mutluluk verip canlılık ve zindelik hissi oluşturan serotonin üretimini arttıran ve stres hormonlarına karşı beynin sakin kalmasını temin eden hindi eti, balık, yulaf ezmesi, havuç, fındık, fıstık, ceviz, kaju ve ay çekirdeği ile içeriğindeki yüksek miktarda lif ile enerji oranını yükseltip ihtiva ettiği magnezyum ile strese savaş açan ıspanak gibi gıdalar hem iftar hem de sahur sofralarımızın başköşesinde yerini almalı. Güçlü bir antioksidan olarak bilinen likopen kaynağı olan acı ve tatlı kırmızı biber ile C vitamini kaynağı yeşil bibere ilave olarak brokoli, haşlanmış karnabahar, şalgam ve kırmızı lahana da salata malzemelerimizi oluşturmalı. Hem beyni dinlendirip stresi uzaklaştıran hem de depresif bir ruh haline düşmemizin önünde engel olan lif, karbonhidrat, vitamin ve mineral içerikleri zengin bu türden yiyecekler ramazanda bizi tehdit edebilecek olan stres faktörlerine karşı en büyük silahlarımız."
Meyve tüketimi de çok önemli
Stres ile mücadelede meyve tüketiminin de en az yemekler kadar önemli olduğunu aktaran Karabulut, şu besinlerin tüketilmesini önerdi:
"Başta stres seviyesini düşürüp bağışıklık sistemini güçlendiren eşsiz bir antioksidan olan C vitamini olmak üzere, birçok önemli vitamin ve minerali ihtiva eden renkli, kırmızı ve altın rengi meyveler bu süreçteki vazgeçilmezlerimiz. Doğada en yüksek miktarda antioksidan oranına sahip meyve olarak bilinen yabanmersini ile strese karşı direnci arttıran lutein, betakaroten ve E vitamini bakımından çok zengin olan avokado, aynı şekilde özellikle iftardan sonra ortaya çıkacak şeker ihtiyacını karşılamak için kayısı, üzüm ve çilek karışımı ya da iftardan sonra tahıllarla birlikte yoğurda katılabilecek kuru meyveler... Bütün bunlar zamanla daha sakin ve huzurlu olmamızı sağlayacak hem de orucumuzu sağlığımız açısından fevkalade bir kazanım haline getirecek bir beslenme rejiminin en temel unsurları olarak zikredilebilir."
Öte yandan kükürtlü ve organik kayısının da hastalıklara karşı koruma etkisinin fazla olduğunu dile getiren Karabulut, "Kükürtlü ve organik kayısının çay, komposto, tatlı olarak ramazanda tüketilmesini öneriyorum. Ayrıca yoğurda katılarak tüketilmesi de oldukça lezzetli ve koruyucudur. Kayısı çekirdeği de içindeki amigdalin B17 vitamini aracılığıyla oldukça etkili bir antioksidandır. Ekmeklere, çörek ve kahveye katılarak keten tohumu, badem ve cevizle birlikte özellikle ramazanda daha çok sağlıklı beslenme ve şu süreçte korona gibi çağın vebasına karşı doğal bir koruma kalkanı olacaktır" diye konuştu.
Stresle mücadeleye destek için hareket şart
Stres ile mücadelede beslenme rejiminin çok önemli olduğunu ancak yeterli olmadığını belirten Karabulut, "Çünkü insan biyolojik olduğu kadar psikolojik bir varlık ve maddi olduğu kadar, hatta bazen daha da fazla olarak manevi gereksinimleri var. Dolayısıyla biyolojik gereksinimleri kadar giderilmemiş psikolojik gereksinimleri de strese neden olabiliyor. Bu bakımdan, öncelikle orucun huzur ve sükunet veren güvenli limanının sağlayacağı katkılardan istifade etmek lazım. Çünkü oruç gerçek bir şifa kaynağı. İnsanın bedenini dinlendirdiği gibi bağışıklık sistemini de güçlendiriyor. Beyindeki sinir büyüme faktörlerinde artış sağlıyor, öğrenme ve hafıza özelliklerini olumlu yönde etkiliyor; dolayısıyla da depresyon, kaygı ve stres bozukluğuna engel olabiliyor ve bunama ve Parkinson gibi korkutucu hastalıklara giden yolun önünü tıkıyor" değerlendirmesinde bulundu.
İradeyi devreye sokmak gerek
Stresle mücadele noktasında iradenin devreye sokulmasının bilinmesi gerektiğini belirten Karabulut, sözlerini şöyle tamamladı:
"Düzenli uyumayı alışkanlık haline getirecek, evde yapabileceğimiz nefes ve gevşeme egzersizlerini ihmal etmeyeceğiz. Yapabildiğimiz ölçüde hareket edecek, temiz havadan istifade etmeyi unutmayacağız. Bunaltıcı sosyal medya alışkanlıklarından, gerçek birer stres kaynağı olan asılsız ve olumsuz haberlerden uzak durabilmeyi bileceğiz. Bunları yaymaktan, bunlar üzerinde konuşup tedirginlik kaynağı oluşturmaktan imtina edeceğiz. Kendimize mümkün mertebe zaman ayıracak, sevdiğimiz insanlarla vakit geçireceğiz. Telefon ya da internetin sağladığı imkanları da kullanarak yanımızda olmayan aile bireylerimiz ya da dostlarımızla irtibatımızı sürdürecek, üzerimizde olumsuz etki uyandıran kişilerle iletişimimizi kısıtlayacağız. Bedenimizi sıkmayan rahat kıyafetler giyecek, yaşlılarımızla ve çocuklarımızla vakit geçireceğiz. Ayrıca kafein ve sigaradan uzak durulmalıdır."