Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi Nefroloji Uzmanı Prof. Dr. Serhan Tuğlular, son dönem böbrek yetmezliği gelişip böbrek nakli olma şansı bulan hastaların beklenen yaşam süresinin çok daha uzun olduğunun ve sağlıklı bir bireye yaklaştığının görüldüğünü belirterek, "Ülkemizde yaklaşık 25 bin hasta organ bekleme listesindedir. Bunların büyük bölümünü, yaklaşık 22 bini, son dönem böbrek yetmezliği hastalarıdır." dedi.
Tuğlular yaptığı açıklamada, kalp, akciğer, karaciğer gibi bazı hayati organların, çeşitli nedenlerle artık görevlerini yapamadığı, altta yatan hastalığın ilaçlarla ya da başka tedavilerle düzeltilemediği durumlarda hastanın yaşamını sürdürebilmesi için tek çarenin organ nakli olduğunu söyledi.
Böbrekte ise son dönem yetmezlik geliştiğinde hastaların diyaliz tedavilerinden birine bağımlı olarak yaşamlarını sürdürebileceklerini ifade eden Tuğlular, bunun alternatifinin de yine organ nakli olduğunu aktardı.
Serhan Tuğlular, diyaliz tedavisi alan kişilerle, nakil olmuş hastaların beklenen sağ kalımları karşılaştırıldığında, böbrek naklinin büyük bir üstünlüğü olduğunu dile getirerek, "Son dönem böbrek yetmezliği gelişip böbrek nakli olma şansı bulan hastaların beklenen yaşam süresinin çok daha uzun olduğu ve sağlıklı bir bireye yaklaştığı görülmektedir. Ülkemizde yaklaşık 25 bin hasta organ bekleme listesindedir. Bunların büyük bölümünü, yaklaşık 22 bini, son dönem böbrek yetmezliği hastalarıdır." diye konuştu.
"Türkiye'de kadavradan organ bağışı çok düşük"
Böbrek naklinin canlı vericiden de yapılabildiğine işaret eden Tuğlular, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Canlı vericileri, büyük çoğunlukla kan bağı olan veya olmayan akraba vericiler oluşturmaktadır. Ancak bu durumda hem her hastanın uygun vericisi bulunamayabilir hem de canlı verici için küçük de olsa bazı riskler bulunmaktadır. Bu nedenle kadavra vericilerden organ bağışı çok önemlidir. Beyin ölümü gelişmiş ve artık tıbben ölü kabul edilen bir kişi kadavra verici adayıdır. Gelişmiş ülkelerde, böbrek nakli vericilerinin yüzde 80'ini kadavralar oluştururken, ülkemizde bu oran yüzde 20'lerde kalmaktadır. Bu nedenle de böbrek nakli için kadavradan organ bekleme listesindeki hasta sayısı hiç azalmamaktadır. Diğer organ yetmezliklerinde ise durum daha da kötüdür çünkü bu hastalar, ne yazık ki yeterli bağış olmadığı için kaybedilmektedir."
Prof. Dr. Serhan Tuğlular, Türkiye'de kadavradan organ bağış oranının, gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında çok düşük olduğunu anlatarak, "Avrupa ve ABD'de milyon nüfus başına düşen kadavra donör sayısı yüzde 30'un üzerindeyken, bu oran ülkemizde yüzde 3,4'tür. Bu oran, ülkemizdeki organ bekleme listesindeki hastaların sayısının azalmasını sağlayamamaktadır." ifadelerini kullandı.
Kadavradan organ bağışının beyin ölümü gelişmiş kişilerden olduğunu vurgulayan Tuğlular, şunları kaydetti:
"Beyin ölümü demek, bir kişinin beyin dolaşımının durması nedeniyle, beyin fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak yok olması demektir. Beyin ölümü geliştikten sonra, kalp refleks olarak birkaç saat daha atmaya devam eder, sonra da durur. Bu durum bitkisel hayat veya komadan farklı bir durumdur. Çünkü bitkisel hayat veya komada beynin dolaşımı halen devam etmektedir. İşte bu nedenle beyin ölümü tanısı uzman hekimler tarafından konulduktan ve çeşitli testlerle kesinleştirildikten sonra bu kişi kadavra verici adayı olur. Bir kişide beyin ölümü gelişip, kadavra verici adayı olduğunda, bağış kararı birinci derecedeki yakınlarına sorulmakta, böyle acılı bir anda, aile bireyleri bir de bu zor kararı vermek zorunda kalmaktadırlar. İşte bu aşamada, başlarına gelen bu acı olaydan, belki her şeye rağmen bir başkasına hayat verebilme umuduyla manevi bir huzur da duymaları mümkün olur. Öte yandan, kişiler, sağlıklı ve hayattayken, böyle bir durum karşısında, kendi organlarının bağışlanmasını istedikleri yönünde önceden beyanda bulunurlar ve organ bağış kartı taşırlarsa, belki yakınlarının kararını da bağışlama yönünde olumlu anlamda etkileyebilirler."
"Böbrek naklinden sonra hastalar büyük oranda sağlığına kavuşuyor"
Serhan Tuğlular, kadavradan organ bekleme listesindeki hastaların, bekledikleri organa göre farklı önceliklere sahip olduğunu dile getirerek, "Örneğin, kalp, akciğer, karaciğer listesindeki hastalar daha büyük bir aciliyet gösterir. Böbrek açısından, listedeki hastalar, yaş, diyalizde geçen toplam süre, doku uygunluk derecesi gibi bazı kriterlere göre puanlanırlar. Öncelikle donörle kan grubu uygunluğu aranır. Uygun kan grubundaki hastalar arasından da bahsettiğim kriterler açısından en yüksek puanı olan hasta birinci sırada olur." değerlendirmesinde bulundu.
Böbrek naklinden sonra hastaların büyük oranda sağlığına kavuştuğunu ifade eden Tuğlular, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kuşkusuz bu hastaların böbrek naklinden sonra yaşam boyu ve düzenli almaları gereken ilaçları olur. Yaşamları boyunca da ilk aylarda daha sık ama giderek araları açılarak düzenli takibe gelmeleri gerekir. En önemlisi, diyaliz bağımlılığından kurtulabilirler, işlerine, okullarına daha rahat devam edebilirler ve beklenen yaşam süreleri çok daha uzun olur."