Türk Nöroloji Derneği Başkanı Prof. Dr. Şerefnur Öztürk, Türkiye'de yüksek tansiyon görülme sıklığının arttığını işaret ederek, "Üç kişiden biri hipertansiftir ancak bu kişilerin yaklaşık yüzde 40'ı durumunu bilmemekte, bu kişilerin üçte birisi ise tedavi almamaktadır." dedi.
Öztürk, beyin damar hastalıklarının en önemli sebeplerinden biri olan yüksek tansiyonun giderek artan ve toplum sağlığını büyük ölçüde tehdit eden bir sağlık problemi haline geldiğini söyledi.
Hipertansiyonun ilerleyen yaşlarda daha sık görüldüğüne ve hemen hemen bütün organlarda hasar oluşturacak ciddi hastalıklara yol açtığına dikkati çeken Öztürk, tespit edildiğinde uygun tedavi yöntemleri ile beyin damar hastalıklarının büyük ölçüde önlenebileceğini dile getirdi.
Prof. Dr. Öztürk, hipertansiyonu önlemede atılacak en önemli adımın kişilerin kan basıncını yani tansiyonunu öğrenmesi olduğunu belirterek, aile hekimlerine bu konuda önemli görevler düştüğünü ifade etti.
"Hipertansiyon her an kapıda bekleyen tehlike"
Beyin damar hastalıkları nedeniyle meydana gelen ölümlerin üçte birinin hipertansiyondan kaynakladığını vurgulayan Öztürk, şu değerlendirmeyi yaptı:
"55 yaşındaki kan basıncı normal olan kişilerin yaşam boyunca hipertansiyon geliştirme riski yüzde 90'dır. 65 yaşındaki kişilerin üçte ikisinden fazlası hipertansiftir yani hipertansiyon her zaman kapımızda bekleyen bir tehlikedir ve bu tehlike ancak farkındalıkla etkisiz hale getirilebilir. Türkiye'de hipertansiyon sıklığı oldukça yüksektir. Üç kişiden biri hipertansiftir ancak bu kişilerin yaklaşık yüzde 40'ı durumunu bilmemekte, bu kişilerin üçte biri ise tedavi almamaktadır."
Öztürk, hipertansiyona neden olan unsurlar arasında yaş, etnik özellikler, aile öyküsü ve genetik faktörler, düşük eğitim seviyesi ile sosyoekonomik durum, kilo fazlalığı, yetersiz fiziksel aktivite, sigara, psikososyal stres faktörleri, uyku apnesi, beslenmeye bağlı faktörler (yağ ve tuz oranı yüksek) ve aşırı alkol kullanımının geldiğine dikkati çekti.
Diyet ve yaşam tarzı değişikliği ile hipertansiyonun önlenebileceğine işaret eden Öztürk, rahatsızlığı önlemede tuz kullanımının azaltılmasına yönelik çabalar ve tüketilen gıdaların içerdikleri tuz oranları konusunda doğru bir bilgilendirme sağlanmasının önemine değindi.