Sağlık Bilimleri Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seçil Arıca, Sağlık Bakanlığı'nın 2016 verilerine göre, Türkiye'de 22 milyon kişinin bir veya birden fazla kronik hastalık taşıdığını belirterek, "Kronik böbrek hastalığı olanları da bu gruba dahil ettiğimizde tüm yaş gruplarında ülkemizde her 3 kişiden biri en az bir kronik hastalığa sahiptir. 21. yüzyılda yaşam süresinin giderek uzaması kronik hastalıkları halk sağlığının en önemli sorunu haline getirmiştir. Büyük bir küresel sorun oluşturan bu hastalıklarla ilgili ortak nokta, altta yatan nedenlerin birçoğunun tamamen önlenebilir olmasıdır." dedi.
Doç. Dr. Arıca, Halk Sağlığı Haftası münasebetiyle yaptığı açıklamada, halk sağlığının amacının, ruhen ve sosyal yönden tam bir iyilik halini tüm topluma uygulayabilmek, hastalıklardan korunma ve sağlığın geliştirilmesinde fırsat eşitliği yaratmak olduğunu belirtti.
Bu bağlamda tüm dünyada ve ülkemizde 3-9 Eylül tarihleri arasının Halk Sağlığı Haftası olarak kutlandığını dile getiren Arıca, "Bu haftayı kutlamaktaki amaç, halk sağlığının ve koruyucu sağlık hizmetlerinin önemini vurgulamak ve yürütülen çalışmaları görünür kılmaktır. Ülkemizin halk sağlığının iyileştirilmesi, hastalıkların önlenmesi ve sağlığı tehdit eden risk faktörlerinin ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir 'Halk Sağlığı Programı' bulunmaktadır. Bu programa göre hastaların aydınlatılmasının koruyucu sağlık uygulamalarında çok etkili olduğu dikkate alınarak, birinci basamakta hizmet veren sağlık çalışanlarından koruyucu hizmetlerle sağlığın geliştirilmesinde etkili bir biçimde rol almaları sağlanmıştır." diye konuştu.
Arıca, Halk Sağlığı Programının kararlı ve etkin bir şekilde uygulanması sonucunda Türkiye'de anne-bebek ölümlerinin son 6-7 yıl içerisinde gelişmiş ülkelerle aynı seviyeye indiğini ve genç yaşta ölümlerin ciddi oranda azaltıldığını vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Yine bu programın kararlı ve etkin bir şekilde uygulanması sonucu erkeklerde ortalama yaşam süresi 72,6, kadınlarda 78,9 ve her ikisinin ortalaması da 75,8 olarak gerçekleşmiş, bunun yanı sıra, doğum sırasında anne ölüm oranı 100 bin canlı doğumda 16, intihar vak'aları 100 bin kişide 8,7 olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar, gelişmiş ülkelerin bile üzerinde bir başarı yakaladığımızın göstergesidir. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, dünyada her yıl 36 milyon kişi kronik, kardiyovasküler hastalıklar, kanserler, kronik solunum yolları hastalıkları ve diyabeti kapsayan hastalıklar sebebiyle yaşamını yitirmektedir."
Türkiye'de 2016'da ölümlerin yüzde 71'i kronik hastalıktan
Türkiye'deki durumun da çok farklı olmadığını dile getiren Doç. Dr. Arıca, şunları kaydetti:
"Türkiye Kronik Hastalıklar ve Risk Faktörleri çalışmasına göre, geçtiğimiz yıl ülkemizde de gerçekleşen ölümlerin yüzde 71'inin sebebi kronik hastalıklardır. Kronik hastalıklar içinde en sık ölüme yol açan hastalıklar başta iskemik kalp hastalığı, serebrovasküler hastalık ve hipertansif kalp hastalığıdır. Sağlık Bakanlığı'nın 2016 verilerine göre, Türkiye'de 22 milyon kişi bir veya birden fazla kronik hastalık taşımaktadır. Kronik böbrek hastalığı olanları da bu gruba dahil ettiğimizde tüm yaş gruplarında ülkemizde her 3 kişiden biri en az bir kronik hastalığa sahiptir. 21. yüzyılda yaşam süresinin giderek uzaması, kronik hastalıkları halk sağlığının en önemli sorunu haline getirmiştir. Büyük bir küresel sorun oluşturan bu hastalıklarla ilgili ortak nokta, altta yatan nedenlerin birçoğunun tamamen önlenebilir olmasıdır. Sağlıksız beslenme, tütün kullanımı, yetersiz hareket ve obezite önde gelen risk faktörleridir. Sağlık Bakanlığımız tarafından değiştirilebilir risk faktörlerini önlemek ve sağlıklı yaşam tarzı oluşturmak için, halkın ücretsiz olarak faydalanabileceği ve kolay erişebileceği Sağlıklı Yaşam Merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerimizde diyetisyenler, psikologlar, fizyoterapistler ve eğitim hemşireleri çalışmaktadır. Toplumda sık görülen kanserleri taramak için ücretsiz kanser taramaları yapılmaktadır. Sigara bırakma, sağlıklı beslenme, hareketli yaşam, obeziteyle mücadele için etkinlikler düzenlenmektedir."
Bu merkezlerde çağın önlenebilir hastalık nedenleri olan obezite, hareketsiz yaşam, sigara, sağlıksız beslenme gibi risk faktörleriyle etkin mücadele yürütüldüğünü ve bu hizmetlerin tamamen ücretsiz olduğunu aktaran Arıca, "Halkımıza bu merkezlerden ve aile sağlığı merkezlerinden faydalanmalarını tavsiye ediyorum." diyerek sözlerini tamamladı.
"Gelişmiş ülkelerde halk sağlığı çalışmaları, planlamada birinci derecede önemli"
Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur da bugüne kadar dünyanın çeşitli yerlerinde halkın sağlık sorunlarını azaltacak veya çevrenin kirlenmesinin önüne geçecek sayısız halk sağlığı çalışmasının ortaya konulduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bugün dünyanın gelişmiş ülkelerine bakıldığında, halk sağlığı çalışmalarının sağlık planlamasında birinci derecede önemde olduğu görülmektedir. Az gelişmiş ülkelerde ise hastalanınca tedavi edivermek ile sorunun çözülebileceği gibi imkansız bir sonuç umularak hep tedavi edici hizmetlere ağırlık verilmektedir. Bir ülkede toplumun sağlık durumunu tek başına en geniş şekilde açıklayacak ölçüt, doğumda beklenen ortalama ömür süresidir. Gelişmemiş ülkelerde ortalama ömür 40 yaşlarıyla ifade edilirken, gelişmiş ülkelerin tamamında 85'leri bulan ortalamayla yurttaşlarına gelişmemiş ülkelere göre iki misli yaşam imkanı sağlayan bir ortam verilmektedir. Türkiye, sağlıkta ve özellikle halk sağlığı çalışmalarında gösterdiği büyük başarılarla gelişmiş ülkelerin birçoğuna çok yakın bir sağlık düzeyi elde edebilmiştir."
Prof. Dr. Haydar Sur, Türkiye nüfusunun yüzde 85'inin kentsel alanlarda yaşadığını, hala genç bir nüfusu olmasına karşılık, 30 yıl sonra yaşlanan yapısıyla sağlık hizmetlerinin finansmanında ve kronik hastalıkların yönetiminde güçlüklerin kendilerini beklediğini vurguladı.
Türkiye'de beklenen ömür ortalaması 78 yıl
Türkiye'de beklenen ömür ortalamasının 78 yıl olduğunu, bu verilerin gelişmiş ülkelerin verilerine çok yakın, bazılarından da daha iyi durumunda bulunduğunu anlatan Sur, şunları kaydetti:
"Halk sağlığı çalışmalarında ülkelerin gelişmişliği, özellikle bebeklerin ve annelerin ölüm hızıyla ölçülmektedir. Ülkemiz bu ölçütlerde de son 15 yılda büyük ilerleme kaydetmiş ve gelişmiş ülkelerin düzeyini yakalamıştır. Ülkemizde canlı doğan her bin bebekten yılda yaklaşık 8 bebek ölmektedir. Bu sayı gelişmiş ülkelerde ortalama 5'in altındadır. Avrupa ortalaması 9, dünya ortalaması 30'dur. Annelik nedeniyle ölümlerin azalmasında da gelişme sağlanmıştır. Ülkemizin bu düzeye gelebilmesi, şüphesiz başarılı halk sağlığı çalışmalarının bir ürünüdür. Her yüz bin doğum yapmış kadından annelik nedeniyle ölenlerin sayısı ülkemizde 15'tir. Gelişmiş ülkelerde bu sayı 8'dir. Dünya ortalaması da 221'dir. Doğum yapan her bin kadının 22'sinin öldüğü bir dünyada halk sağlığı çalışanlarına büyük işler düşmektedir."
Sur, dünyada ölüm nedenlerinin ülkeden ülkeye büyük farklılık gösterdiğini, gelişmiş ülkelerde kronik hastalıkların ve yaşlanmanın kaçınılmaz sonuçları öne çıkarken, gelişmemiş ülkelerde bulaşıcı hastalıkların, trafik ve iş kazalarının, kötü hayat şartlarının ve cehaletten doğan nedenlerin ön planda olduğunu dile getirerek, "Türkiye'de ölüm nedenlerine bakıldığında eskiden farklı olarak artık kanserler, iskemik kalp hastalıkları, hipertansiyon ve diyabetin sonuçları gibi kronik nedenler ağırlık kazanmıştır. Artık halk sağlığı çalışmalarında kronik durumlara ve sağlıklı yaşam tarzına gereken önem verilmeye başlamış durumdadır." ifadelerini kullandı.