Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, okuduğu felsefe kitapları üzerine yaptığı yorumlarla sosyal medyanın gündemi haline gelerek dikkatleri üzerine çeken 10 yaşındaki Atakan Kayalar'a pedagojik yönlendirme ve rehberlik hizmeti verilmeye başlandığını bildirdi.
Bakanlık'tan yapılan yazılı açıklamada, her çocuğun pedagojik gelişim hızı ve düzeyinin farklı olduğu, çocukların üstün yarar ve haklarının gözetilmesi gerektiği kaydedildi.
Çocukların, potansiyel, yetenek ve davranış biçimleri bakımından konunun uzmanları tarafından çok boyutlu ve kapsamlı şekilde değerlendirilmesi gerektiği vurgulanan açıklamada, bütüncül değerlendirme yapılmadan, münferit birkaç video üzerinden beyanlarda bulunmanın çocuklar üzerinde olumsuz etki yapacağı uyarısı yapıldı.
Bakanlık uzmanlarının, çocuk ve çocuğun ailesi ile görüştükleri bildirilen açıklamada, şunlar kaydedildi:
"Kendilerine ihtiyaçlarına göre en doğru ve sağlıklı pedagojik yönlendirme ve rehberlik hizmeti sağlanmaya başlanmıştır. Çocuğumuzun, sosyal medya üzerinden saldırıya ve tehditlere maruz kalması, ailemizi derinden üzmekte ve kaygılarını arttırmaktadır. Çocuklarımızın hepimizin ortak sorumluluğu olduğunun bir kez daha altını çizerek; çocuk ve aile ile ilgili çalışmaların sağlıklı yürütülebilmesi için basın kuruluşlarımızın ve sosyal medya kullanıcılarının hassasiyetini beklemekteyiz."
"Konuya pedagojik açıdan bakmak gerekiyor"
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da, dün yaptığı açıklamada, "Ne gerekirse yapmanın sözünü de buradan veriyoruz." demişti.
"Sosyal medyada 5 ayda 250 kitap okuduğunu söyleyen 10 yaşındaki Atakan Kayalar'ın ailesi sizden destek istedi. Atakan'ın durumuyla ilgili ne söylersiniz?" sorusu üzerine Selçuk, konuya pedagojik açıdan bakmak gerektiğini belirtti. Selçuk, kendi alanının psikolojik danışma ve rehberlik olduğunu ifade ederek şunları söyledi:
"Biz bir çocuğun durumunun sosyal medyada bu kadar yer alması ve bir çocuğun üzerinden bu kadar tartışma yapılmasını onaylamayız. Burada herhangi bir çocuğumuzun durumundan ziyade, diğer çocuklar üzerinde oluşan baskıya hiç kimse dikkat etmiyor. Yani bu önemli bir durum ve adı geçen çocuğumuzun da aşırı bir yüklenmeye ve sosyal medyada bir tüketim öznesi olarak yer almasına, beklenti patlamasına ve çocukla ilgili kendi çocukluğu açısında oluşabilecek sıkıntılar vesaire diye düşündüğümüzde bizim tavrımız şu olur, efendim bu doğru mu yanlış mı? Bu doğru ve yanlış değil. Bu sadece ihtiyacın dili üzerinden bakmak. Şimdi biz ne yaptık, duyduğumuz anda itibaren ilgili uzmanlarımızı aileyle görüştürdük, tedbirlerimizi aldık. Rehberlik Araştırma Merkezi uzmanları, Atakan ve ailesiyle pedagojik ve eğitsel süreçle ilgili iletişimde... Bireysel olarak ihtiyacı neyse biz bunu giderebilecek altyapıya sahibiz. Testlere ve hangi alanda hangi uzmanımızın ya da öğretmenimizin ne tür desteğine ihtiyacı var buna baktık. Biz bunu yaparız ama sessizce yaparız. Bunu çıkıp sürekli sosyal medyada ya da medyada dillendirmek, çocuğun kişiliği açısından ve başka çocukların psikolojisi açısından, başka ailelerin beklentisi açısından birtakım olumsuz durumlara yol açabilir. Bu konuyu burada kapatmak istiyorum. Biz gereken her türlü uzmanlığa sahibiz. Üniversitelerimizde uzmanlarımız var, Milli Eğitim Bakanlığımızda uzmanlarımız var. Ne gerekirse yapmanın sözünü de buradan veriyoruz. Kamuoyu bunu daha fazla tartışmasın."