Aralarında Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da olduğu 34 kişinin şehit edildiği 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylarla ilgili 135'i tutuklu 143 sanığın yargılandığı davanın 27. duruşması başladı.
İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince Büyükçekmece'deki Mimar Sinan Spor Salonu'nda yapılan duruşmaya, 135 tutuklu sanık ile taraf avukatları, müştekiler ve izleyiciler katıldı.
Darbe girişimi sırasında köprüde, darbeci askerlerin tanklarının karşısında durarak yaralanan gazi Safiye Bayat da izleyiciler arasında yer aldı.
Duruşmada, sanıkların kimlik yoklamalarının ardından müştekilerin ifadelerinin alınmasına geçildi.
Müşteki Ahmet Çolak, haberleri izledikten sonra darbe girişimi olduğunu öğrendiğini ve evinden çıkarak, arkadaşlarıyla Beylerbeyi Sarayı'nın önüne gittiklerini söyledi.
Burada polislerin bulunduğu yere giderek, "Sizin yanınızdayız" dediğini belirten Çolak, şöyle devam etti:
"Bir süre orada durduktan sonra, polis memuru bize köprüde sıkıntı olduğunu, oraya gitmemizi söyledi. Biz de arkadaşlarla koşarak köprüye çıktık. Askerler işaret fişeği atıyorlar sandım ama her tarafı mermiyle taradıklarını gördüm. İnsanlar dalga oluşturup askerin karşısına çıkıyor, yaralanıp dönüyor, sonra yine geri gidiyorlardı.
İlerleyen saatlerde Avrupa yakasından Anadolu'ya gidiş istikametinde arabaların rahat geçmesi için dubalara tekme atıp yolu açmaya çalışıyordum. O ara beyaz renkli, askerlerin kullandığı bir araba, arkamdan hızlıca bana çarptı. Yere düştüm, araba üstümden geçti. Sağ ayağım ve parmaklarım kırıldı. Oradaki vatandaşlar beni tutup kenara çektiler, çimenlere götürdüler. 7 çocukluk arkadaşım gazi oldu, mahalleden 2 ağabeyim şehit düştü. Orada darbe olduğu açıkça belliydi. Emniyet müdürü gelip bir aracın üstüne çıkıp vazgeçirmek için konuşma bile yapmıştı."
"Ellerimi yukarı doğru kaldırıp dua ederken vuruldum"
Darbe girişimi gecesi, iş çıkışında eve gittiğini, televizyonda haberleri izledikten sonra sokağa çıktığını anlatan Sabahattin Ünal, özel aracıyla Fatih Sultan Mehmet Köprüsü'ne gittiğini ancak yolun kapalı olması nedeniyle aracını otoban kenarına bırakıp 15 Temmuz Şehitler Köprüsü’ne yürüdüğünü anlattı.
Köprünün girişinde bir asker topluluğu gördüğünü ve başlarında rütbeli bir asker olduğunu anımsadığını aktaran Ünal, "O komutan, 'Hiç kimseyi yaklaştırmayın, yaklaşan olursa ateş edin.' diyordu. Burada hatırlamadığını söyleyen askerlerin hepsi vatandaşların üzerine ateş açıyordu. Ben havaya ateş eden asker görmedim, hedef alıp ateş ediyorlardı. Dini inancım gereği ellerimi havaya doğru açtım, 'Yarabbim, bu ihanet çetesinden, FETÖ'nün aklına uyan acizlerden bu vatanı kurtar.' diye dua ettim. O anda vuruldum. Kurşun sol kalçamdan girmiş, ön taraftan çıkmış. Yaklaşık 2 ay hastanede yattım." diye konuştu.
Ünal'ın ifadesini tamamlamasının ardından soru sormak isteyen tutuklu bir sanığa söz verildi.
Sanık, Ünal'a "80 darbesini yaşamış biri olarak soruyorum, yaşı gereği kendisi de görmüştür. O zaman da birçok insan öldürüldü. Evlerin bahçesinden cesetler çıktı. Onları hatırlıyor mu?" diye sordu.
Mahkeme Başkanının sorunun konuyla alakası olmadığını söylemesi üzerine sanık bu kez "O zaman kimse dışarı çıkmamıştı, ondan soruyorum." dedi.
Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, sorunun konuyla alakası olmadığı belirterek sanığa oturmasını söyledi.
"Türk Bayrağını da onu taşıyan gençleri de delik deşik ettiler"
Darbe girişimini televizyondan duyması üzerine bir arkadaşıyla önce Çekmeköy Emniyet Müdürlüğü'ne gittiğini, gece saat 12.00 civarında evine döndüğünü dile getiren müşteki Abdullah Ergül, "Selalar okunuyordu, arkadaşımla duygulanmıştık. Onun ailesi ve benim ailem bahçede toplanmıştık. O sırada babam aradı, evde olduğumu duyunca hakkını helal etmeyeceğini söyledi. Zaten dışarıya çıkmaya hazırlanıyorduk. Bir motosiklete bindik, arkadaşımla beraber saat 01.30 civarında köprüye vardık. Köprü ana baba günü gibiydi. Anneler, babalar, gencecik fidanlar vuruluyordu. Şoktaydım, idrak edemiyordum. En son birkaç genç Türk bayrağını alıp askerlerin karşısına doğru gitti. 'Asker kışlaya dön.' diye sesleniyorladı. Dedim ki bunlar artık Türk bayrağına sıkamazlar. Bu çocuklar oraya doğru yürüdükten sonra bir sola taradılar, bir sağa taradılar. Çocuklar da bayrak da delik deşik oldu. Hem de ülkemin silahından çıkan kurşunlarla" diyerek yaşadıklarını anlattı.
İfade verirken gözyaşlarını tutamadı
Bu sırada gözyaşlarını tutamayan Ergül, ifadesinin devamında, "Sabaha kadar yaralı taşıdım. Kolu kopmuş insan taşıdım. Sabaha karşı, tam da teslim olacakları esnada bir daha silah sıktılar üzerimize. Beylerbeyi tarafına koşarak bariyerlerin arkasına atladım. Yere sürünerek bariyerin dibine geldim. 20-25 metre ötede yerde sağ koluyla bana doğru sürüklenip, gelmeye çalışan bir kadın gördüm. Bacaklarından vurulmuştu. Göz göze geldiğimizde, onu yanımıza almamızı istediğini anladım. Ya Allah deyip sıçradım. Bu kadın kardeşimi aldım kucağıma, bu cehennemden kurtarmak için yolun dışına çıkarmak istedim. Kucağımdayken bir daha sıktılar, bu kardeşime 2-3 kurşun daha isabet etti. Ben de vurulmuşum, zannedersem ensemdeki kurşun yarası o esnada oldu. Kadın kardeşimi götüremedim. Olduğum yere çöktüm. Birkaç genç gelip onu kucağımdan aldılar." diye konuştu.
İfade verirken sık sık duygulanarak göz yaşlarını tutamayan ve sesi titreyen Ergül, şunları kaydetti:
"Ayağa kalkınca direkt kurşunların geldiği tanka koşarak gittim. O esnada zaten teslim oluyorlardı o vatan hainleri. Oraya ilk yetişen kişilerden biriyim. O insan kalabalığında tankın üstüne doğru çıkarken, hainlerden biri omzumun üstüne G3 piyade tüfeğinin dipçiğiyle vurdu.
Daha sonra vatan emniyetten beni teşhis için aradılar. Gittim, bilgisayarda bana fotoğraflar gösterdiler. O kadar insanın içinde tek hatırlayabildiğim bir insan çıktı. O da bana dipçikle vuran şahıstı. Onun göz bebeklerini asla unutamam. Bana tam dipçik vurduğunda göz göze geldik. Onun gözlerindeki hainliği gördüm. O hain gözleri unutamıyorum. Psikolojim hala bozuk."
Duruşma, diğer müştekilerin ifadelerinin alınmasıyla devam ediyor.
424 müşteki yer alıyor
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, darbe girişiminin ardından "15 Temmuz Şehitler Köprüsü" olarak adı değiştirilen Boğaziçi Köprüsü'nde darbe girişimine tepki gösteren ve sanıklara müdahale eden vatandaşların üzerine tabanca ve uzun namlulu silahlarla ateş edilmesi ve konuşlanan tanklardan birinden dört kez top atışı yapılması sonucunda ikisi polis memuru, aralarında reklamcı Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 32 sivil vatandaş olmak üzere şehit olan 34 kişi "maktul", 424 kişi ise "müşteki" olarak yer alıyor.
TSK'ya yuvalanan FETÖ mensubu sanıkların, darbe kalkışması esnasında İstanbul'daki stratejik öneme sahip kurum ve kuruluşları hedef aldıkları anlatılan iddianamede, yapılan toplantılarda 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nü ele geçirerek İstanbul trafiğinin kontrol altında tutulması görevinin Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı'na verildiği, 2. Zırhlı Tugay Komutanlığı'nın da bu birliğe takviye olması yönünde karar alındığı belirtiliyor.
İddianamede, köprüyü kontrol altına almak için Kuleli Askeri Lisesi Komutanlığı'ndan saat 21.23'te hareket eden sanıklardan oluşan askeri birliğin, 21.52'de ulaştıkları köprüde trafiği kapattığı, vatandaşların üzerine silah ve topla ateş ettiği, 8 saat 23 dakika sonra 06.15'te de teslim olduğu ifade ediliyor.
Darbe girişimine karşı tepki göstermek amacıyla saat 00.40 ve sonrasında Boğaziçi Köprüsü'ne gelen çok sayıda vatandaşın, kolluk görevlileriyle tank ve zırhlı araçların bulunduğu yere ulaştıkları, saat 01.05 sıralarında darbeye tepki göstermek üzere hem Avrupa ve Anadolu ayağında toplanan halktan bir kısmının da tank ve zırhlı araçların bulundukları yere doğru ilerledikleri, sanıkların yoğun şekilde ateş etmesi sonucu birçok vatandaşın şehit olduğu ve yaralandığı vurgulanıyor.
Yedi darbeci etkisiz hale getirildi
Toplamda 151 kişi hakkında soruşturma yürütüldüğü aktarılan iddianamede, darbecilerin emniyet güçlerine ateş açması sonucunda çıkan çatışmada Üsteğmen Vedat Yıldız, Astsubay İbrahim Gül, Uzman Çavuş Mustafa Çelik, askeri öğrenciler Murat Tekin, Ragıp Enes Katran, erler Burak Dinler ve Kurtuluş Kaya'nın etkisiz hale getirildiği, ölmeleri nedeniyle de bu kişiler hakkında takipsizlik kararı verildiği belirtiliyor.
İstenen cezalar
İddianamede, aralarında subayların da bulunduğu 30 rütbeli asker, 47 askeri öğrenci olmak üzere toplam 135'i tutuklu 143 sanığın, "TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme", "Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme" ve "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme" ile "kasten öldürme" suçlamalarından 37'şer kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması isteniyor.
Ayrıca bazı sanıkların ''silahla kasten yaralama'', "kasten öldürmeye teşebbüs'', ''mala zarar verme'' ve ''kişiyi hürriyetinden yoksun kılma'' suçlamalarından değişen oranlarda hapis cezasına çarptırılmaları öngörülüyor.
Kaynak: AA