YİMER Türkçe, İngilizce, Arapça, Rusça, Farsça ve Almanca dillerinde 24 saat esasına dayalı hizmet veriyor. Yabancı uyruklu kişilerin her türlü hak ve taleplerine destek sağlıyor.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Göç ve Uyum Alt Komisyonu Başkanı Atay Uslu, komisyonun iki yıllık çalışmaları sonucunda hazırladığı "Göç ve Uyum Raporu"nda, dünya genelinde yaşanan göç hareketliliğini ortaya çıkardıklarını söyledi.
"10 binin üzerinde mülteci Ege'de ölümden kurtarılmış"
Türkiye'nin, İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü bünyesinde Yabancılar İletişim Merkezi (YİMER) kurduğunu hatırlatan Uslu, "Alo 157" danışma hattı üzerinden ücretsiz olarak danışma hizmetinin verdiğini söyledi.
"Tamamen insani değerler üzerine kurulu bu merkez, hizmetlerinden dolayı kısa süre önce İngiltere'de büyük ödüle layık görülmüştür. En iyi çağrı merkezi ödülünü alan YİMER'e ödül lanse edilirken 'Biz insani alanda hizmet veren böyle bir çağrı merkezinin hangi ödül kategorisinde yer alacağına karar veremedik. Bütün ödüllerin üzerinde bir ödül vermek istiyoruz' ifadelerinin kullanıldığı bilgisini edindik. Bunun sebebi ise Yabancılar İletişim Merkezi (Alo 157) bugüne kadar 10 binin üzerinde mülteciyi Ege Denizi üzerinde ölümden kurtardı. Bundan dolayı büyük ödüle layık görülmüş bir merkezimiz."
'Türkiye, dünyanın en fazla sığınmacı alan ülkesi'
Türkiye, son 6 yılda dünyanın en fazla sığınmacı alan ülkesi konumuna geldiğini belirten Uslu, Türkiye'de bugün itibariyle 3,5 milyon Suriyeli sığınmacının bulunduğunu, yapılan yurt içi ve yurt dışı incelemelerinde Türkiye'deki barınma merkezlerinin dünya ölçeğinin çok üzerinde olduğunu vurguladı.
Birçok ülkenin de Türkiye'deki barınma merkezlerine bu gözle baktıklarını net bir şekilde ifade ettiğine dikkat çeken Uslu, "Geçici koruma statüsüne sahip olan Suriyeliler şu anda mülteci statüsüne sahip kişilerle neredeyse aynı haklara sahip. Sosyal yaşamla ilgili mültecilere tanınan her türlü haklar onlara da tanınmış durumdadır" açıklamasını yaptı.
Sığınmacılara verilen hizmet dünyaya örnek
Türkiye'deki Suriyelilerin statüsünün geçici koruma niteliği taşıdığını belirten Uslu, saha çalışmalarında sığınmacılara sunulan hizmetlerle, Türkiye'nin bu statünün dünyaya örnek olacak şekilde içini doldurduğunu gördüklerini anlattı.
Uslu, komisyon çalışmalarında, Suriyelilere yönelik geçici koruma statüsünün devam ettirilmesi gerektiği düşüncesinin hakim olduğuna işaret etti.
"Çünkü Suriye coğrafyasından Türkiye'ye yönelik kitlesel bir göç hareketi mevcut. O coğrafya şu anda boş. Göçenlere kalıcı bir statü verilmesi durumunda geri dönme fikirleri ortadan kalkabilir. Oysa biz bu insanların savaş bittikten sonra kendi evlerine, coğrafyalarına dönmelerini istiyoruz. Aksi takdirde boş kalan o coğrafya istismar örgütlerinin, terör örgütlerinin, kötü niyetli grupların yerleşkesi haline gelir. O yüzden Suriyelilerin kafasındaki 'geri dönecek miyiz, dönmeyecek miyiz?' sorusuna cevap olması açısından geçici koruma statüsünün devam ettirilmesi gerektiğini düşünüyorum."
"Akdeniz bugün dünyanın en büyük mezarlığı haline gelmiş"
Uluslararası örgütlerin, Akdeniz'de hayatını kaybeden mülteci ve sığınmacıları saymakla kendilerini görevli gördüğüne dikkat çeken Atay Uslu, bu örgütlerin adeta istatistik tutan kuruluşlar haline geldiğinin görüldüğünü belirtti.
Uslu, söz konusu örgütlerin, ne bir uyum ne de sığınmacıların korunması hakkında bir çalışma yaptığını ifade etti.
"Özellikle Suriye'deki savaşı durdurması gereken NATO gemileri, savaşı durdurmak yerine savaştan kaçan insanları durdurmakla meşgul. İnsanlar Avrupa'ya geçmesin diye adeta Ege'de nöbet tutuyorlar. Bunun yerine bomba atılmasın, bu insanlar ölmesin diye nöbet tutmaları lazım. Bizim birebir anlaşmalarımızdan dolayı bugün Ege'de ölümler durdu ama Akdeniz'de devam ediyor. İtalya, İspanya, Yunanistan üzerinden geçişler var ve ciddi şekilde ölümler söz konusu. Akdeniz'de her yıl 5 bine yakın sığınmacı ölüyor. Son 4 yılda 20 bin insan Akdenizde ölmüş. Akdeniz bugün dünyanın en büyük mezarlığı haline gelmiş."
"Doğu'da insanlar ölürken Batı'da insanlık ölüyor"
Atay Uslu, göç hareketinin belki de gelecekte Avrupa'dan başka coğrafyalara gerçekleşebileceğini, bu olaya insani yönden bakılması gerektiğini anlattı.
"Müslüman olarak Avrupa'ya giden insanlara; Danimarka'da, Almanya'da belli kiliselerde Hristiyan olmak koşuluyla başvurularının kabul edileceği söyleniyor. Bu noktada insanlar kendi kültürel kodlarından taviz vermek zorunda kalıyorlar. Yani asimile oluyorlar. Buna hiçbir uluslararası anlaşma 'dur' diyemiyor. Bu dramların ortadan kaldırılması gerekiyor ya da Cenevre Sözleşmesi'nin farklı maddelerle yenilenmesi gerekiyor. Biz ise 'Gelin yeni bir sözleşme yazalım ve adı da Anadolu Sözleşmesi olsun, insanlığın ölümüne dur desin' diyoruz. Doğu'da insanlar ölürken Batı'da bence insanlık ölüyor artık."
Kaynak: AA