İstanbul Adli Tıp Kurumu Gözlem İhtisas Dairesi, tutuklu yargılanan Mahmut Can Kalkan için hazırladığı raporu, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.
Raporda Kalkan'ın, gözlem sürecinde düzenli uyuduğu, beslendiği, çevresiyle uyumunda sorun bulunmadığı ve sanıkta davranış bozukluğu görülmediği belirtildi.
Olaya ilişkin uzmanların Kalkan ile yaptığı görüşme, raporda şu ifadelerle yer aldı:
"Kalkan'ın bir dönem internet ortamında satış yaparak çok para kazandığını, o dönem babasıyla arasının iyi olduğunu, sonra yüklü miktarda para kaybettiğini, babasıyla arasının bozulduğunu, kimsenin göremediği bir arkadaşı olduğunu, onunla ailesini uyutup kaçacaklarını, ailesini uyutmak maksadıyla bu içecekleri hazırladığını ve içirdiğini söylediği, kişinin kendisini hasta gösterme çabasının belirgin olduğu, bu haliyle simülatif bir tavır sergilediği gözlenmiştir."
Kalkan'ın psikiyatrik muayenesinde düşünce ve algı bozukluğu saptanmadığı, dikkati, hesaplaması, muhakemesi ve soyutlaması gibi bilişsel işlevlerinin olağan bulunduğu kaydedilen raporda, şu tespitler yapıldı:
"Yoğun agresif ve sadistik iç dünya ve iç dünya ile dış dünya sınırlarını ayrıştırmada güçlük, kişinin dış dünyaya sosyal uyumunu zorlaştırmaktadır. Renklerden etkilenme söz konusudur. Yoğun yıkıcı agresyon ve bunu kontrol etmede yetersizlik görülmektedir. Cevap içeriklerine bakıldığında benzer temaların zaman zaman tekrar edildiği, yıkıcı dürtüler karşısında entellektüel bir senaryo ile dürtüden uzaklaşmaya çalışıldığı, kişinin içinde bulunduğu kuvvetli sıkıntı, korku, güvensizlik ve yıkıcı dürtülerle narsistik savunmalarla baş etmeye çalıştığı dikkati çekmektedir."
"Akıl hastalığı ve zayıflığı tespit edilmemiştir"
Raporun sonuç bölümünde ise şu ifadeler paylaşıldı:
"Mahmut Can Kalkan'ın 5-13 Mart 2020 tarihlerindeki muayenesi, müşahadesi, tetkikleri ve adli dosyanın incelenmesi neticesinde 'kendisinde ceza sorumluluğunu etkileyecek veya ortadan kaldıracak mahiyet ve derecede herhangi bir akıl hastalığı veya akıl zayıflığı tespit edilmemiştir. Dava dosyasının tetkikinden de suç tarihinde suçunu takip eden günlerde de herhangi bir akli ariza içinde olduğuna delalet edecek tıbbi bulgu ve belgeye rastlanmamıştır. Kalkan'ın 14 Mayıs 2019'da 'üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silahla kasten öldürmek' (2 kez), 'kardeşi tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürmeye teşebbüs' suçuna karşı ceza sorumluluğu tamdır."
Davanın geçmişi
İddiaya göre, İzmir'de 14 Mayıs 2019'da Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Bölümü öğrencisi Mahmut Can Kalkan, satın aldığı siyanürü suya karıştırıp anne ve babasına içirmiş, 16 yaşındaki Emir Can Kalkan ise sıvıyı içmeyi reddetmişti. Mahmut Can Kalkan'ın zorla içirmeye çalıştığı sıvı Emir Can Kalkan'ın üzerine dökülmüş, evdeki küçük kardeşi Mehmet Taha Kalkan da siyanürden etkilenmişti.
Hastaneye kaldırılan anne ve baba hayatını kaybetmiş, Emir Can ve Mehmet Taha Kalkan ise tedavilerinin ardından taburcu edilmişti.
Zanlı Kalkan, "üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silah ile kasten adam öldürme" ve "kardeşi tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürmeye teşebbüs" suçlamasıyla tutuklanmıştı.
Kalkan hakkında 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açılmıştı.
Sanık, İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki yargılama sürecinde yaptığı savunmalarda, eski sevgilisine benzeyen "kırmızı gözlü" bir kadınla tanıştığını anlatmış, bu kadının kendisine, "Aileni ortadan kaldırıp kaçalım." dediğini ileri sürmüştü. Tutarsız davranışlar sergileyen sanık, zaman zaman baygınlık geçirmişti.
Manisa'da "psikotik bozukluk" teşhisi konmuştu
Mahkemenin talebiyle Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi yetkililerince 28 Ocak-6 Şubat 2020 tarihlerinde yatarak müşahede altında tutulan Murat Can Kalkan için rapor hazırlanmıştı. Raporda, "psikotik bozukluk" teşhisi konulduğu belirtilmişti.
Raporda, "Mahmut Can Kalkan'ın 14 Mayıs 2019'da işlediği iddia olunan "üst soydan akrabayı tasarlayarak kimyasal silah ile kasten adam öldürmek" ve "kardeşi tasarlayarak kimyasal silah ile kasten öldürmeye teşebbüs" suçlarına karşı akıl hastalığı nedeniyle işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını tam olarak algılayamaz. Bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneği önemli derecede azalmıştır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 32/1 maddesi kapsamındadır." ifadelerine yer verilmişti.
Müşteki avukatları, bu raporun yeterli olmadığını öne sürerek, Adli Tıp Kurumundan yeni rapor alınmasını istemiş, mahkeme de talebi yerinde bulmuştu.