Anayasa Mahkemesi, baskılar ve kötü muamele nedeniyle Hava Harp Okulundan ayrılmak zorunda kalan öğrencinin işkence ve kötü muamele yasağının usul yönünden ihlal edildiğine, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması ve yeniden soruşturma yapılması için dosyanın Askeri Savcılığa gönderilmesini kararlaştırdı. Yüksek Mahkeme, öğrenciye, 24 bin lira manevi tazminat ödenmesine de hükmetti.
Anayasa Mahkemesinin söz konusu kararı, Resmi Gazete'de yayımlandı.
Karara göre, başvurucu Ümit Ömür Salar, Kuleli Askeri Lisesini bitirdikten sonra Ağustos 2009'da katıldığı Hava Harp Okulu öğrenci seçme uçuşu (ÖSU) kampında, bazı subaylar ve lider öğrenci olarak tabir edilen bazı 4. sınıf öğrencilerinin kendisine fiziki ve psikolojik baskı yaptığı gerekçesiyle 24 Mayıs 2010'da Hava Harp Okulundan ayrıldı.
Salar, 1 Kasım 2010'da, kendisine yapılan fiziki ve psikolojik baskılardan dolayı kamp ve okul döneminde görevli bazı subaylar ve 4. sınıf öğrencileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına şikayette bulundu. Başsavcılık ise şikayet konusunun askeri yargının görev alanına girmesi nedeniyle dosyayı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderdi.
Salar, şikayet dilekçesinde, 4. sınıf öğrencisi E.A'nın, kendisine defalarca yüzünü direğe dayamak, "çin oturuşu" adı verilen sandalye pozisyonunda saatlerce tutmak, 3 kilometre takla attırmak gibi çeşitli fiziki ve "Senden adam olmaz, karaktersiz, bu dayatman, direnmen niye? Okula gitsen de sonun ayrılık." şeklinde hakaretlerle psikolojik baskı yöntemleri uyguladığını iddia etti.
Çantasına porno CD ve kadın iç çamaşırı konulduğunu, bunu idareye bildirdiği halde işlem yapılmadığını, rütbelilerin haksız yere kendisine disiplin cezaları verdiğini öne süren öğrenci, kamp boyunca hakaret, tehdit ve işkenceye maruz kaldığını savundu.
Başvurucunun tanık olarak dinlenmesini istediği kişilerin çoğu da öğrencinin ifadelerini doğruladı, kendilerine de benzer baskılar yapıldığını öne sürdü. Soruşturma dosyasındaki belgelerden 2009-2010 eğitim döneminde başvurucu dahil 15 kişinin Hava Harp Okulundan kendi isteğiyle ayrıldığı anlaşıldı.
Askeri Savcılık takipsizlik verdi
Askeri Savcılık tarafından "başvurucunun iddialarının bir kısmıyla ilgili herhangi bir tanık bulunmadığı, Hava Harp Okulu kayıtlarında şikayet bulunmadığı, darp raporu olmadığı ve iddia edilen bazı eylemlerle ilgili yaralama ve hakaret suçları açısından şikayetin süresi içinde yapılmadığı" gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.
Kararda, söz konusu hakaret sözlerinin başvurucunun okuldan ayrılması kastıyla söylendiğine dair herhangi bir delil bulunmadığı belirtildi. Ayrıca başvurucuya verilen disiplin cezalarında suç kastıyla hareket edildiğine dair herhangi bir delil bulunmadığı ve idari işlem niteliğinde disiplin cezalarına karşı idari yargı yoluna başvurulabileceği hatırlatıldı.
Askeri Savcılık kararına yapılan itiraz, 1. Ordu Komutanlığı Askeri Mahkemesinin 11 Kasım 2013 tarihli kararıyla reddedildi.
Bunun üzerine başvurucu, Hava Harp Okulundan ayrılmaya zorlamak için bazı subay ve öğrencilerin diğer öğrencilere sistematik ve onur kırıcı davranışlarda bulunduğunu, Anayasa'nın 17. maddesinde düzenlenen işkence ve kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürerek, Anayasa Mahkemesine bireysel müracaat etti, maddi ve manevi tazminat istedi.
İhlal kararı
Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümü, öğrencinin işkence ve kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edildiğine karar vererek, ihlal sonuçlarının ortadan kaldırılması ve yeniden soruşturma yapılması için dosyanın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kuzey Deniz Saha Komutanlığı Askeri Savcılığına gönderilmesine hükmetti.
Başvurucuya, net 24 bin lira manevi tazminat ödenmesine de karar verildi.
Yüksek Mahkemenin kararında, olaya ilişkin araştırmada, Kuleli Askeri Lisesi mezunu başvurucunun Hava Harp Okulundan ayrılmak zorunda kalması durumunun ayrıca dikkate alınması gerektiğine işaret edildi.
Başvurucuya yapılan uygulamaların askeri okul öğrencisi olmanın getirdiği doğal zorluklardan ve askeri öğrencilere bu zorluklara alıştırma maksatlı eğitim yöntemleri olup olmadığının Askeri Savcılığın kararında değerlendirilmediği belirtildi.
Bazı harp okulu öğrencilerinin eğitim sırasında eğitim gerekleriyle bağdaşmayan fiziki ve psikolojik kötü muamelelere tabi tutuldukları, sürekli ve sistemli bezdirme uygulanması nedeniyle harp okulundan kayıtlarını sildirmeye mecbur bırakıldıkları konularındaki şikayetlerin yoğunlaşarak artığının da Askeri Savcılığın kararında gözetilmediği kaydedildi.
Kararda, şu tespitler yapıldı:
"Askerlik mesleğinin doğasından kaynaklanan zorluklara alıştırmak amacıyla askeri disiplin içinde bazı eğitimlerin pratik gerekleri açısından belirli oranda fiziki ve psikolojik baskı yapılabileceğinde tereddüt bulunmamaktadır. Ancak başvurucunun iddiaları ve tanık beyanları kapsamında, maruz kalındığı anlaşılan davranışların askeri eğitim kapsamında, tüm öğrencilere uygulanan eğitimden farklı olarak başvurucuyu yıldırmaya yönelik olduğu izlenimi uyanmaktadır. Bazı Harp Okulu öğrencilerinin eğitim sırasında, ancak eğitim gerekleriyle bağdaşmayan fiziki ve psikolojik kötü muamelelere tabi tutuldukları, sürekli ve sistemli olarak bezdirme uygulaması nedeniyle Harp Okulundan kayıtlarını sildirmeye mecbur bırakıldıkları hususlarında şikayetlerin yoğunlaşarak arttığı da gözetilmemiştir. İstatistiklere de yansıyan bu durum iddiaların ciddiyetini ortaya koymaktadır."
"Askeri savcı iddiaları araştırma konusunda daha istekli olmalı"
Askeri Savcılığın, başvurucuya yönelik eylemlerin örgütsel bir yapı içinde ve yaygın şekilde, başka öğrencilere yönelik olarak da gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğini detaylı biçimde araştırdığının söylenemeyeceği vurgulanan kararda, "Belli bir amaç doğrultusunda, örgütsel yapı içinde zamana yayılarak ve çok sayıda kişiye yönelik olarak yapılan eylemlere ilişkin kötü muamele iddialarının soruşturma makamlarınca münferit kötü muamele iddiaları olarak ele alınması, soruşturmanın etkililiğinin önündeki en önemli engellerden biridir." değerlendirmesi yapıldı.
Kararda, askeri savcının, askeri disiplinin gerekleri söz konusu olduğunda olağan karşılanabilecek bazı eylemlerin bu amaç dışında özel bir motivasyonla yapıldığında kötü muamele teşkil edebileceğini değerlendirerek somut verilerle de desteklenen iddiaları araştırma konusunda daha istekli olması, gerekli tüm delil toplama araçlarını kullanması ve soruşturmayı münferit bir iddia olmanın ötesinde ele alarak derinleştirmesi gerektiğine dikkati çekildi.
Yüksek Mahkemenin kararında, şunlar kaydedildi:
"Bu tür iddiaların zamanında ve detaylı şekilde araştırılmaması Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içinde örgütlenmesi muhtemel yapıların ortaya çıkarılmasını da engellemektedir. Bu durum kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edilmesinin üstü örtülü bir şekilde, sistematik olarak devam ettirilmesine ve eylemlerin askeri bir eğitim kurumunda olması nedeniyle milli güvenlik yönünden de sorunlara yol açabilecek niteliktedir. Nitekim anılan Askeri Savcılığın takipsizlik kararından sonra yaşanan 15 Temmuz darbe girişimi ve başvuru konusu olayda şüpheli sıfatı bulanan bazı kişilerin Fetullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) olarak bilinen terör örgütü üyesi olduğu iddiasıyla TSK'dan ihraç edilmesi soruşturma sürecinde öngörülemeyen ancak tanık beyanlarında var olduğu ileri sürülen örgütün FETÖ/PDY olup olmadığı da ayrıca incelemeyi gerektirmektedir. Sonuç olarak, başvurucunun, soruşturmadaki diğer delillerle birlikte işkence ve kötü muameleye ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunmasına rağmen somut olayda bu iddiaların özen ve hassasiyetle soruşturma konusu yapılmaması nedeniyle, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının usul bakımından ihlal edildiği kanaatine ulaşılmıştır."