Türkiye’nin yerel çeşitleri ve genetik kaynakları Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü (TAGEM) bünyesindeki gen bankalarında uzun yıllardır koruma altında bulunuyor. Genetik kaynakların korunmasında önemli bir adım da geçtiğimiz yıllarda ata tohumları için atıldı. Atadan, deden yadigar tohumlar, sandıklardan çıkıp toprakla buluştu. 2017’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan himayesinde Tarım ve Orman Bakanlığı’nın yürüttüğü proje sayesinde yerel tohumlar yeniden yeşermeye başladı.
Kamuoyunda “ata tohumu” olarak bilinen tohumlar sayesinde özlenen tatlar yeniden sofralarda yerini aldı. Bu tohumların bir kısmı da tohum gen bankalarında koruma altında tutuluyor.
Çiftçilerin nesilden nesile aktardığı “ata tohumu” ve tarımdaki verimliliğe etkisi giderek daha iyi anlaşılıyor. Ata tohumlarını ve tarıma olan katkısını Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü Biyoçeşitlilik ve Genetik Kaynaklar Bölüm Başkanı Şenay Boyraz Topaloğlu TRT Haber’e anlattı.
“Ata tohumu” derken tam olarak hangi özellikteki tohumlar kastediliyor?
Bunlar çiftçilerin nesilden nesile aktardığı, her üretim sezonu sonunda tohumluğunu ayırarak bir sonraki ekime kadar muhafaza edip kendi üretim döngüsünde devam ettirdiği ürünlerin tohumları.
Ata tohumları başka bir coğrafyada kültüre alınmış, bulunduğu yere sonradan gelmiş olabilir. Örneğin domates, biber, patlıcan, kabak gibi türlerde bunu sıklıkla görmekteyiz. Bunların anavatanı Anadolu coğrafyası olmayabilir. Bununla birlikte geldiği köyde ve civarında ya da bir çiftçi ailesinin art arda gelen nesilleri boyunca muhafaza edilmiş olabilir.
Bazı durumlarda kullanımdan kalkan çok eski ticari çeşitlerin de belirli bir bölgede çiftçi döngüsüne girdiğini ve ata tohum özelliği kazandığını görüyoruz. Bir nevi çiftçiler ticari çeşitleri gen kaynağı olarak kullanmış ve ata yadigarı tohumluğunu muhafaza etmiş. Genellikle bunlar verimden çok tat, koku, lezzet gibi özelikleriyle tercih edildi ve korundu. Elbette nesiller boyunca korunurken üretimi devam ettirilmiş ve bulunduğu bölgenin ekolojik koşullarına uyumlu ekotipler ortaya çıkmış. Dolayısıyla bunlar aslında her biri büyük bir çeşitlilik barındıran bitki genetik kaynakları.
Ata tohumu ve yerel çeşitler arasında nasıl bir fark var?
Yerel çeşitler, belirli bir coğrafi bölgede çok uzun dönemler boyunca geleneksel olarak yetiştirilen, genel olarak resmi ıslah süreçlerinden geçmemiş bitkileri ifade eder. Ata tohumu sadece birkaç nesildir korunuyor olabilir. Oysa yerel çeşitler, kültür bitkisinin evcilleştirilme süreci boyunca bulunduğu coğrafyada değişti ve genetik yapısı şekillendi.
Ayrıca bunların üretiminde geleneksel bilginin çok büyük önemi var. Yerel çeşitler çiftçilerin yüzlerce, bazen binlerce yıllık döngüsünde seçilmiş. Yetiştiği bölgenin ekolojik şartlarına adaptasyon sağlamış bitkileri de içine alan geniş bir kavram. Örneğin Anadolu’da buğday, arpa, nohut, mercimek gibi bitkiler yerel çeşitlerce zengin gruplar.
Yerel çeşitleri korumak neden önemli?
Yerel çeşitler, Anadolu coğrafyasında ya da çok yakın bölgelerde kültüre alınmış, tarihi binlerce yıllık olabilen çeşitleri de içerir. Dolayısıyla yerel çeşitler hem doğal hem de yapay bir seçilim baskısıyla günümüze kadar gelmiş, bölgesindeki iklim koşullarına, hastalık ve zararlılara dayanıklılık genlerini barındıran çeşitler. Ancak ister ata tohumu ister yerel çeşit olsun, hangi gen kaynağından bahsediyor olursak olalım, önemli olan bunların aralarında ve kendi içinde barındırdığı muazzam genetik çeşitliliktir.
Gen bankalarına şu ana dek ne kadar ata tohumu getirildi?
Türkiye Tohum Gen Bankası’nda bulunan 60 bine yakın tohum örneğinden yaklaşık 35 bini yerel çeşit ya da ata tohumu. Diğer örnekler ise yabani ve endemik bitki türleri, ıslah hatları, eski ticari çeşitler gibi yine oldukça önemli ve değerli gen kaynaklarından oluşuyor. Tahıllar, baklagiller, yem bitkileri, yağlı tohumlu bitkiler, sebzeler gibi hemen her bitki grubundan değişen oranlarda yerel çeşit bulunuyor.
Gen bankalarındaki genetik kaynaklar nasıl korunuyor?
Türkiye’de Tarımsal Araştırmalar ve Politikalar Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) bağlı iki adet tohum gen bankası bulunuyor. Her iki gen bankası da FAO (Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü) tarafından belirlenen uluslararası standartlara göre faaliyet gösteriyor. Dolayısıyla gen bankasına kabul edilen her tohum ister ata tohumu, ister yerel çeşit isterse ıslahta kullanılan belirli hatlar olsun aynı prosedüre tabii. Buna göre gelen tohumlar önce kayıt altına alınıyor. Bu aşamada genetik kaynağa ilişkin en fazla bilginin -mümkünse ilişkili geleneksel bilgiler de dahil- veri tabanına kaydedilmesi gerekiyor. Daha sonra tohumların sıfırın altındaki sıcaklıklarda uzun süre canlılığını korumaları için belirli bir nem seviyesine düşürülüyor, yani kurutuluyor. Tohum soğuk muhafazaya alınırken canlılık oranı test ediliyor.
Üretilen tohumun tamamı dağıtılıyor mu?
Miktarı ve canlılığı uygun tohumlar hava ve nem geçirmeyen ambalajlarda etiketlenerek orta ve uzun süreli muhafazaya alınıyor. Orta süreli muhafazaya alınan tohum projeli araştırma çalışmaları için dağıtıma açık oluyor. Araştırma ve ıslah çalışmaları için kullanılmak üzere muhafaza ediliyor. Uzun süreli muhafazaya alınan tohumlar ise hiçbir suretle dağıtılmıyor, gelecek nesiller için saklanıyor. Soğuk muhafaza altındaki tüm tohumların belirli aralıklarla canlılıklarının izlenmesi gerekiyor. Aksi takdirde sürdürülebilir bir korunmadan bahsedilemez. Canlılığı düşen tohumların ise üretim yenilemeleri yapılıyor ve bunlar tekrar gen bankası süreçlerine dahil ediliyor.
Elinde eski yıllardan kalma tohumları olan kişiler nasıl bir yol izlemeli?
Bu tohumları TAGEM Tohum Gen Bankaları’na ulaştırabilirler. Ulusal Tohum Gen Bankası İzmir’de Ege Tarımsal Araştırma Enstitüsü bünyesinde. Türkiye Tohum Gen Bankası ise Ankara’da Tarla Bitkileri Merkez Araştırma Enstitüsü bünyesinde faaliyet gösteriyor. Gen bankalarına tohum ulaştıran vatandaşlarımıza tohumun canlılık oranı ve gen bankasında muhafazaya uygunluğu ile ilgili bilgiler veriliyor. Bu tohumlar gen bankasında muhafazaya alınmışsa tohumun gen bankasına kaydedildiği kendilerine yazı ile bildiriliyor.
Eski yıllardan kalan her tohum üretime uygun hale gelebiliyor mu?
Kimi zaman vatandaşlarımız uygun olmayan koşullarda çok uzun yıllar kalmış tohumları bulduklarında da gen bankasına ulaştırabiliyorlar. Bunlarda tohumlar canlılığını tamamen yitirmiş bile olabiliyor. Böyle tohumların moleküler çalışmalar için kullanılma olanağı olsa da maalesef gen bankası muhafazasına uygun olmuyor. Yerel ve ata tohumların canlılıklarını koruyabilmeleri çiftçi döngüsünde sürdürülmesi ya da gen bankasında muhafazası yoluyla oluyor. 40-50 yıl gibi uzun süreler üretimi devam etmeyen, özellikle neme maruz kalmış tohumların canlılıkları ya çok azalıyor ya da yok oluyor. Tabii bu, tohum türüne göre de değişiklik gösteriyor. Tohumun yapısından dolayı bazı türler çok uzun yıllar canlılıklarını koruyabiliyor. Bu nedenle eski tohumların, eğer üretim döngüsü de devam ettirilmiyorsa, nem almayacak biçimde serin ve kuru ortamlarda muhafaza edilmesi gerekiyor.
Zaman zaman kazı alanlarında çıkarılan tohumlarla ilgili haberlere rastlıyoruz. Binlerce yıllık tohumların üretilmesi nasıl mümkün olabiliyor?
Bir tohum, doğal çimlenme kabiliyetini koruyorsa ya da birtakım uygulamalarla çimlenme potansiyeli tekrar açığa çıkarılabiliyorsa üretimi mümkün. Kazılardan elde edilen tohumlar, elbette saklandığı koşullar, tarihlendiği zaman aralığı, bulunduğu coğrafya gibi birçok etmen olsa da gen kaynağı değil, arkeobotanik materyaller. Moleküler çalışmalar ve arkeolojik bulgular açısından bu tohumlar, çok değerli bilimsel materyaller. Ancak çoğunlukla karbonlaşmış bu tohumların, ileri araştırmalar yapılmadan doğrudan tarımsal üretime dönmesi gibi bir durum söz konusu değil.
Ata tohumlarının gen kaynağı olarak kullanılmasının önemli olduğu söyleniyor. Bunun nasıl bir önemi var?
Yerel çeşitler ve ata tohumları bahsettiğim gibi değerli bitki genetik kaynaklarının başında geliyor. Bunlar yeni çeşitlerin geliştirilmesinde ilk başvurulan gen kaynakları. Gelecekte iklim değişikliği gibi bazı durumları önceden kestirebiliyoruz. Ama mevcut verilerle ön görülemeyen durumlar da olabilir. Bitki hastalıklarının ve zararlılarının epidemisi ya da pandemisi, toprak özelliklerindeki değişimler gibi... İnsan kaynaklı olsun olmasın, tüm bu çevresel değişikliklere uyum yeteneği güçlü tarımsal ürünlerin varlığı genetik kaynaklardaki çeşitliliğe dayanıyor.
Gen bankalarındaki yerel çeşitler/ata tohumları yerli üretime ve tarımda verimliliğe nasıl bir katkı sunacak?
Yerli çeşitlerin geliştirilmesinde, özelikle anavatanı olduğumuz bitkisel ürünlerde, yerli genetik kaynaklar eşsiz bir öneme sahip. Elbette verim, tarımsal üretimde önemli bir özellik. Ama sadece verim değil, besinsel içerik, hastalık ve zararlılara dayanıklılık, iklim değişikliğine uyum gibi pek çok açıdan değerlendirdiğimizde yerel çeşitler gen kaynağı olarak öne çıkıyor. Yerel çeşitlerin sadece gen bankalarında değil, üretim döngüsünde değişimini sürdürerek çiftçi elinde de muhafazası önemli. Tüm dünyadaki koruma stratejileri arasında öne çıkan yöntemler, yerel çeşitlerin özellikle küçük ölçekli çiftçiler ve aile işletmeleri aracılığıyla üretimlerinin devam ettirilmesi, bulundukları coğrafyada korunmaları, bir örneklerinin gen bankalarına gönderilerek muhafaza edilmesi gibi yöntemler. Böylelikle bugün ve gelecek için sigorta görevi gören gen bankalarında biyolojik çeşitlilik korunurken, tarım sistemlerinin içinde de bu çeşitlilik korunmaya devam edebiliyor.