Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, kanser hücresine bal konulunca zamana bağlı olarak çam balı, kestane balı ve sedir balının hücrenin gelişimini engellediğinin görüldüğünü belirterek, "Ancak sahte bal kanser hücresini geliştiriyor, kanseri de tetikliyor. Sahte bal yapanlar masum değil, insan hayatına kasteden bir yönleri de var." dedi.
Yeşilada, sorularını yanıtlarken, "arı ürünlerinin hastalıkların önlenmesi veya iyileştirilmesi amacıyla kullanılması" şeklinde tanımlanabilen apiterapinin yeni bir kavram olarak ortaya çıkmasının nedenini, araştırmaların yüzde 70-90'ının 2000 yılından sonra yapılması şeklinde açıkladı.
İnsanlık tarihi kadar eski olan balın yüzde 80-85 kadarının şeker, 15-20'sinin ise su olduğunu ifade eden Yeşilada, "Ama balı, bal yapan içerisinde binde 1, binde 2 gibi çok düşük oranda bulunan fenolik maddelerdir. Arılar çiçek çiçek dolaşıp polen, nektar topluyor, vücutlarına bulaşan polenlerden de fenolik maddeler geliyor." diye konuştu.
Yeşilada, balın eskiden, antibiyotik yokken yaraları tedavi etmede kullanıldığını dile getirdi. Yaranın üzerine konulan balın derinin nemiyle birleşerek oksijenli su bileşimi meydana getirdiğini ve yaranın mikrop kapmasını önlediğini vurgulayan Yeşilada, şu bilgileri verdi:
"Bal arılarının kovanı dış etkilerden korumak için yaptığı propolis de yaranın iyileşmesini hızlandırıyor. Bal kendisi ülseri önlüyor, iltihap giderici özelliği var, karaciğer hasarını onarıyor, ağrı kesici etkisi var ama arı poleni ile birleştirildiğinde etki inanılmaz artıyor. Yaptığımız çalışmada iltihap giderici ilaçtan daha kuvvetli hale geldi."
Bal hakkındaki şehir efsaneleri
Yeşilada, bal konusunda çok fazla "şehir efsanesi" bulunduğunu, örneğin, çaya bal konulduğunda bozulduğunun öne sürüldüğünü aktardı.
Yaptıkları çalışma kapsamında değişik çaylar demlediklerini belirten Yeşilada, elde ettikleri sonuçları şöyle anlattı:
"Sıcaklık 80 dereceye indiğinde içerisine bal koyduk ve antioksidan etkisini ölçtük. Bal konulunca, antioksidan etkisi çok kuvvetli olduğunu bildiğimiz yeşil çay, beyaz çayda bile etki 4 misli artarken, ıhlamurun antioksidan etkisi 58 misli yükseldi. 'Bala metal kaşık koymayın' deniliyor. Oysa tahta kaşık mikrobu üzerinde tutar. Tahta kaşık hava ile buluştuğunda mikroplar geliyor, sonra tekrar balın içine koyduğunda bal enfekte edilir. Bal kontrolünde çelik kaşıklar kullanılır. Bir çalışmamızda kahveye de bal koyduk, özellikle filtre kahvenin antioksidan etkisi arttı."
Yeşilada, yapılan analizlere göre, insan hayatı için gerekli olan, günlük alınması gereken aminoasitlerin hepsine sahip olduğu için bir insanın sadece arı poleni yiyerek sağlıklı yaşayabileceğini, arı poleninin balla karıştırılarak tüketilebileceğini söyledi.
Arı poleninin buzdolabında saklanması gerektiğine dikkati çeken Yeşilada, "Nemi bulduğunda mikropların gelişmesi için de ortam sağlanabilir. Bu nedenle buzdolabında, soğukta, mikropların gelişemeyeceği yerde saklanmasını öneriyorum. Arı poleni iyi kurutulmadıysa riski yüksek. Kullanımı çok abartmamak gerek, günlük 500 miligram tüketmekte fayda var. Bileşim olarak da baldan farklıdır, şeker oranı yarı yarıya inmiş, protein miktarı artmıştır." diye konuştu.
Arı sütünün de oda sıcaklığında bırakılmaması, eksi 20 derecede tutulması gerektiğini vurgulayan Yeşilada ancak bal ve diğer arı ürünleriyle karıştırıldığında buzdolabında artı 4'te bekletilebileceğini belirtti.
Yeşilada, yoğurt ve tereyağına benzediği için arı sütünün tağşiş edildiğini ve protein değerini yükseltmek için melanin denilen sentetik maddenin konulabildiğini ifade ederek, arı sütü seçiminde güvenilir ve kaliteli ürünlerin tercih edilmesini önerdi.
Propolisi, "muhteşem bir madde" şeklinde tanımlayan Yeşilada, "Propolis, reçine ve yüzde 80'i mumlardan ibaret. Arılar, propolisi, kovanın önüne koyuyor, içerideki balı korumak için. Çok iyi bir antibiyotik etkisi var propolisin. İçerisindeki maddeler birleştirildiğinde kanser hücresi gelişemediği görüldü." dedi.
"Balı sağlıklı kalabilmek için yemeliyiz"
Prof. Dr. Erdem Yeşilada, balın kanser hücresi gelişimini engellediğini dile getirerek, "Kanser hücresine bal konulunca zamana bağlı olarak çam balı, kestane balı ve sedir balının müthiş etkili olduğu görülüyor. Ancak sahte bal kanser hücresini geliştiriyor, kanseri de tetikliyor. Sahte bal yapanlar masum değil, insan hayatına kasteden bir yönleri de var." diye konuştu.
Piyasada çok fazla sahte bal bulunduğuna dikkati çeken Yeşilada, şöyle devam etti:
"Bazı üreticiler arının önüne glikoz şurubunu koyuyor ve onunla besliyor. Glikoz şurubu doğrudan kana karıştığı için metabolik sendrom denilen, günümüzde üzerinde çok durulan sorunu ortaya çıkarıyor. Kan şekeri pik yapıyor ve zarar meydana geliyor. Ancak balı karalayanlar sapla samanı karıştırıyor. Maalesef tüketicinin balı ayırmak için hiçbir parametresi yok. Farklı analizler yapılması gerekiyor, bu bakımdan da kalite son derece önemli. O yüzden tüketicinin güvenilir marka tercih etmesi gerekiyor. Bazı üreticiler 'Doğal bal' yapıyoruz diyor ama geçen senenin balını arının önüne koyuyor. Evet, glikoz şurubu kullanmıyor ama yapılan balda da fenolik madde bulunmuyor, çünkü öncesi senenin balını kullanıyor."
Yeşilada, tüketicinin bölgesel üreticilerden de bal satın alabileceğini ancak bu balın da analizden geçmediğini dile getirdi.
Bu üreticilerden alınan balın doğal ve çiçeklerden toplandığı için faydalı olabileceğini ancak risklerinin tespit edilemediğini vurgulayan Yeşilada, "Mum kovanları yaptırıyorlar. O zaman da tüketici mum yiyor. Neden onu yapıyorlar? Çünkü arı çok büyük emek harcıyor o kovanı yapabilmek için. Hazır kovanı önüne konulduğunda o emeği bal yapmaya harcıyor ve daha yüksek bal verimi elde ediliyor." dedi.
Yeşilada, balın hem besin hem ilaç olduğunu belirterek, "Balı sağlıklı kalabilmek için yemeliyiz. Propolis de arı poleni de antioksidandır. Domatesin, zerdeçalın, üzüm çekirdeğinin içinde antioksidan madde bulunur. Tek düze beslenmemek gerekir. Baldan da domatesten de üzümden de bu maddeler alınır. Geniş bir yelpazede bu tip ürünler alınırsa, daha zengin ve güzel bir koruyucu sağlanır. Bütün mesele korumaktır. Arı ürünleri bize çok büyük avantaj sağlıyor bize." diye konuştu.