Kocaeli Büyükşehir Belediyesi'nce "Mültecilik ve İnsanlık" temasıyla düzenlenen Kartepe Zirvesi'nin açılışında konuşan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Türk milletinin gerek Anadolu'daki bin yıllık varlığı süresince gerekse onun öncesinde hep iddialı millet olduğunu söyledi.
Değerlerinin ve inançlarının kendilerine insanı merkeze almayı, vicdanlı ve merhametli olmayı söylediğini belirten Soylu, "Göç, bizim için yeni bir şey değil. Tarih boyunca buna defalarca maruz kaldık ve hepsini vicdan ve merhamet çerçevesinde yönettik. Yönetme ifadesini bilerek kullandım çünkü Türkiye göçü önlemeyi değil, yönetmeyi tercih etmiştir" dedi.
Bu noktada Batı ile ciddi şekilde ayrıştıklarına dikkat çeken Soylu, şunları söyledi:
"Türkiye'nin nüfusu 80 milyon 810 bin kişi. Halen barındırdığımız Suriyeli göçmen sayısı 3 milyon 587 bin 930 kişi. Oysa 500 milyon nüfuslu Avrupa Birliği'ndeki (AB) toplam Suriyeli mülteci sayısının yaklaşık 700 bin civarında olduğu söyleniyor. 2017 verilerine göre, bunun 518 bin kişisi Almanya'da ve aynı dönem için İstanbul'daki Suriyeli göçmen sayısı 537 bin. Yani sadece İstanbul, Almanya kadar, hatta Avrupa'nın dörtte üçü kadar göçmen ağırlıyor ve Batı'daki mültecilerin hemen hepsi çok büyük bir özenle seçiliyor."
"Her göçün son durağı vardır"
Soylu, Türkiye'nin göç ve mülteci politikasının, rastgele belirlenmiş, sadece kapıları açmaktan ibaret bir politika olmadığını vurgulayarak, şunları anlattı:
"Göçü yönetmek sadece kamp kurmak, günde üç öğün yemek çıkarmak değildir. Bu elbette ki önemlidir. Hatta üzülerek görmekteyiz ki bunu bile yapmayan ülkeler var. Oysa göçü yönetmek, bu insanları yaratıcının emaneti kabul etmek, ihtiyaçlarını karşılamak, onların sosyal ve ekonomik hayata uyumunu sağlamak ve onları nihai hedeflerine ulaştırmaktır çünkü her göçün bir son durağı vardır. Onları ulaştırmalısınız. Eğer sizin ülkenizde kalmaya karar vermişlerse de bu işin altyapısını hazırlamalısınız.
Türkiye'nin Suriye ile olan sınırı tam 911 kilometre. Yani şu anda bulunduğumuz yerden Trabzon'un Çarşıbaşı ilçesine kadar. Irak sınırımız da 384 kilometre. Özellikle Afganistan göçünün yoğun olarak yaşandığı İran'la aramızdaki sınır ise 560 kilometre. Dikkat ederseniz sadece bu üç ülke ile aramızda bin 855 kilometrelik bir sınır var ve biz burayı göç dalgasına karşı kontrol etmek durumundayız. Ayrıca, bir de Akdeniz ve Ege Denizi, açılmak istenen koridoru büyük oranda kapattık ama bir de Karadeniz'de sorumluluk sahamız var. Kapımıza gelen insanların siviller olduğunu, aramızda tarih, akrabalık ve din bağımız olduğunu da aklımızın bir köşesinde tutalım ve bu insanların geldikleri yerde iç savaş, silahlı gruplar, küresel terör örgütleri olduğunu, şehirlerin harabeye döndüğünü, her şeylerini kaybettiklerini unutmayalım. Türkiye, göç politikasını bu veriler ve sorumluluklar üzerinde kurgulamak zorunda olan bir ülkedir."
"Bu yıl 4 bin 569 organizatör yakaladık"
İlk girişte hepsinin kişisel bilgilerini ve parmak izi kayıtlarını aldıklarını, bu bilgileri emniyetle paylaştıklarını anlatan Soylu, "Suriyeliler'in yüzde 5'i, yani 171 bin 640 kişisi, 8 ilde bulunan 14 geçici barınma merkezinde bulunuyor. Geri dönenlerin sayısı en güncel rakamıyla Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonlarının olumlu etkisiyle 270 bin 327'dir. Yani sürecin her aşamasına ve her noktasına hakimiz. Tabii ki bu dalgayı yönetirken işin yasal mevzuat ayağını, sosyal süreçlerini de planlamak durumundaydık. Bunun için bir dizi adım attık. 'Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nu çıkarmak, Göç Genel Müdürlüğü'nü kurmak, Göç Politikaları Kurulu'nu oluşturmak ve 2016 yılındaki Uluslararası İşgücü Kanunu'nu çıkarmak, bunlardan bazılarıdır. Burada temel ilkelerimiz hem süreci her safhada kontrol edebilmek ve izlemek, hem de kanun dışılığa izin vermemekti" dedi.
Soylu, Türkiye'ye gelen insanların toplumla uyumunu ve sosyal yaşantısını hukuki temele oturttuklarını anlatarak, Türkiye'nin göç yönetiminin en önemli başarılarından birisinin bu olduğunu belirtti.
"45 bin 718 yabancıyı bu yıl sınır dışı ettik"
"Türkiye'nin önemli bir mücadele alanı da düzensiz göçtür" diyen Soylu, şöyle konuştu:
"Bu mücadeleyi hem o insanların mağdur olmaması, kıyıya vuran bebek cesetleriyle karşılaşmamak için yapıyoruz hem Avrupa sınırlarında veya çitlerin önünde mülteci akınları oluşmaması için veriyoruz hem de terör örgütlerinin besin zincirini kesmek için yapıyoruz. Düzensiz göç ve terör örgütleri arasında simbiyotik bir ilişki var. Düzensiz göç kafilesi bir yere kadar DEAŞ tarafından getiriliyor, oraya ödeme yapıyorlar, oradan PYD/PKK alıyor, ona ödeme yapıyorlar, oradan başka aracı çeteler alıyor ve bu silsile gidebildiği yere kadar gidiyor.
Düzensiz göçmenlerin 182 bin 151'i Suriyeli değildir. İçlerinde Afganistan ve Pakistan ilk sırada geliyor. 45 bin 718 yabancıyı da bu yıl sınır dışı ettik. Yunanistan'a kara ve denizden geçiş miktarı bu yıl için 37 bin 886'dır. Bu sayı 2015'te 857 bin 363'tü. Günlük ortalama geçişlerde 2015'te 8-9 binleri görmüştük, bu yıl için ise 86 seviyesine gerilemiştir. Yunanistan'a geçerken karada ve denizde yakalananların oranı 2015'te yüzde 10'du, bu yıl için bu sayı yüzde 54 olmuştur. "
Kaynak: AA