“Hala yanından geçemiyorum, o semte gitmiyorum, yine de rüyalarımdan çıkmak bilmiyor.”
Diyarbakır Cezaevi’nde sekiz ay boyunca ağır işkence gören bir tutuklunun televizyonlara verdiği röportajda söyledikleri, yolu o mekândan geçenlerin anlattıklarının en hafiflerinden. Peki, kamuoyuna sinema salonu, kütüphane, hamam, yemekhane, geniş havalandırmaları ile tanıtılan ve ‘en modern’ cezaevi diye tanımlanan Diyarbakır cezaevi 12 Eylül’ün işkence simge merkezine nasıl dönüştü, neler yaşandı?
"Girişilen harekâtın amacı; ülke bütünlüğünü korumak, millî birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mâni olan sebepleri ortadan kaldırmaktır…"
500'e yakın kişiye idam cezası
12 Eylül 1980 tarihinde sabaha karşı 04.00'te radyolardan tüm ülkeye duyurulan bu ifadelerle tüm Türkiye askeri darbe yapıldığını öğrenecekti. Bedeli oldukça ağırdı. Binlerce kişi gözaltına alındı, milyonu aşkın kişi fişlendi, yüzbinlerce kişi Sıkıyönetim Mahkemeleri’nde yargılandı, 500'e yakın kişiye idam cezası verildi ve 50 kişi idam edildi.
12 Eylül’ün karanlık günlerinin en bilinen yerlerinden biri Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaeviydi. İnşasına 1972 yılında başlanan cezaevi 12 Eylül darbesinden iki ay önce tamamlanmış ve kamuoyuna ‘modern’ olarak lanse edilmişti. Ancak darbenin ardından, zaman içerisinde böyle olmadığı ortaya çıkacaktı.
Binbaşı Esat Oktay Yıldıran yönetimindeki Diyarbakır Cezaevi dünyanın en kötü on cezaevinden biri olarak listelendi.
Cezaevi yönetimi bilinen işkence yöntemlerinin tamamını uygulamakla yetinmediler mahkumları lağım sularının içine soktular, dışkı yedirdiler, kaba dayaklarla genç yaşlı demeden kemiklerini kırdılar.
İşkence, kötü muamele ve ağır şartlar nedeniyle 1981 ve 1984 yılları arasında 34 kişi yaşamını yitirdi.
Yakınlarını görmek için gelen ziyaretçiler hakarete uğradı
25 kişi atılan ağır dayakla öldü, 9 mahkum intihar etti.
Onlarca kişi sakatkaldı, yaşadıkları ağır travmalar sonucu akıl sağlığını yitirenler oldu.
Kişiyi suç işlemekten caydırmak, topluma kazandırmak, ıslah etmek üzere kurgulanmış yapı, terör örgütlerinin insan devşirdiği alana dönüştü.
Zulüm sadece 5 No’lunun koğuşları, hücreleri ile sınırlı değildi.
Yakınlarını görmek için gelen ziyaretçiler hakarete uğradılar, tartaklandılar, aşağılandılar.
Diyarbakır 5 No’lu Askeri Cezaevi’nde yaşananlar ülkenin karanlık geçmişinin en büyük lekelerinden biri haline geldi.
Hakkında filmler yapıldı, belgeseller çekildi, kitaplar yazıldı.
Kırk iki yıl sonra Türkiye darbeci zihniyetin bir utancından daha kurtuluyor.
Hatırlamak ve bir daha yaşamamak için…